Dünya üzerinde gerçekleşen iklim değişikliği, yanlış yapılan tarım faaliyetleri, kaçak sondajlar ve can damarları üzerine kurulan barajlar nedeniyle kuraklıkla boğuşan Burdur Gölü, en yüksek olduğu 1971 yılındaki su seviyesinin neredeyse yarısını kaybetti.
Türkiye’nin 7. büyük gölü olan ve kuraklıkla boğuşan Burdur Gölü gün geçtikçe farklı etkenlerden dolayı su kaybediyor. İklim değişikliği nedeniyle eskisi kadar yağışın olmaması, bölgede gerçekleştirilen tarımsal faaliyetlerde kaçak sondajların kullanılması, gölü besleyen derelerin üzerine barajların yapılması bunların başında geliyor. Özellikle son 3 yıldır bölgede yağış miktarının çok düşük olması nedeniyle beslenemeyen göl, çevresinde yerli halk tarafından yapılan büyükbaş hayvancılık ve vahşi sulama nedeniyle de günden güne yok oluyor.
Son dönemlerde yerli halkın ekonomik getirisi yüksek olduğundan dolayı büyükbaş hayvancılığa yönelmesi nedeniyle bölgedeki arazilerine suyun en büyük düşmanı olan mısır ve yonca ekmesi, bunu da kurulan sondajlarla sulaması göl sularının çekilmesinde büyük rol oynuyor. Gölün en yüksek seviyeye ulaştığı 1971 yılının Temmuz ayında 857,37 metre olarak ölçülen su kotu 2024 Ocak ayındaki ölçümde 837,35 metreye düştü. Yine 1971 yılı Temmuz ayında 17 bin 998, 210 hektar alan ölçülen yüzey alanı 2024 Ocak ayında 12 bin 59,85 hektar alan olarak ölçüldü. Burdur Gölü’nün şu anki hacmi ise 3 bin 575, 33 hektometre küpe kadar düşmüş durumda.
Bölgede 2005 yılından itibaren göl projelerinde yer alan ve büyükbaş hayvancılık ve sulu tarım yerine küçükbaş hayvancılık ve susuz tarıma geçilmesi adına çalışmalar yaparak bölge halkına örnek olmaya çalışan Veteriner Öztürk Sarıca; birçok araziye lavanta, gül, adaçayı ve ay çiçeği gibi susuz tarım ürünleri ekerek hem ekonomik getirisinin yüksek olduğunu hem de susuz olarak da tarım yapılabileceğini bölge halkına göstermiş durumda. Diktiği tıbbi aromatik bitkilerin bölgeye turizm getirisinin de olduğunu dile getiren Öztürk Sarıca, gölün kurumasının önlenemez olduğunu ancak kullanılan bu yöntemlerle yavaşlatılabileceğinin yöre çiftçilerine benimsetilmesi için çabalıyor.
2005 yılından itibaren Burdur Gölü’nün kurtarılmasına yönelik suların tasarruflu kullanılmasına yönelik çalışmalarını sürdüren Öztürk Sarıca, “Aslında artık Burdur Gölü’nün kurumama şansı yok. Burdur Gölü kuruyacak. Ama en azından biz Burdur Gölü’nün ömrünü uzatmaya çalışıyoruz. Özellikle etraftaki toz bulutlarının insan sağlığına zarar vermemesi için göl çekilirken en azından suyun çekilmiş olduğu alanlarda ki tozluk alanların tuzcul bitkilerle kaplanması adına ve Burdur’daki iklimin değişmemesi adına şu an da mücadele ediyoruz. Göller Yöresi ciddi anlamda küresel ısınmadan nasibini alan bir bölge. Burada ciddi anlamda iklimsel şartlar çok değişti. Artık daha fazla sıcak yaşamaya başladık. Dolayısıyla buharlaşma çok arttı. Bunun da yanında yörede ciddi anlamda bir büyükbaş hayvancılığı var. Aslında büyükbaş hayvancılığı için çok da uygun bir alan değil. Ama bunun yanında yıllardan beri büyükbaş hayvancılığı insanların ciddi anlamda ekonomik getirilerini sağladığı bir ekonomik getiri haline dönüştü. Büyükbaş hayvancılıkta mısır ve yonca üretimi olmazsa olmaz. Mısır ve yonca da çok fazla su tüketen bitkiler. Dolayısıyla göller yöresindeki göletler ve yer altı sondajlarının büyük bir kısmı bu mısır ve yonca üretimine destek veriyor. Dolayısıyla yer altı suları ve fosil sular artık kullanılmaya başlandı. Bu nedenle gelecek nesillerin içme suları bile tehlike altında. Tabii bir de Burdur Gölü’ne gelen akarsuların da önü barajlar ile kesilince Burdur Gölü buharlaşma ile kaybettiği su ve yer altından beslenememesinden dolayı hızlı bir şekilde yok olmanın eşiğine gelmiş durumda. Şu anda Burdur Gölü yarıya yakın kısmını kaybetti” şeklinde konuştu.
Büyükbaş hayvancılığa alternatif yetiştiricilik modeline geçilmesi gerekiyor
Göller yöresinde bu su kaybını yavaşlatmak adına yapılması gerekenlerden de bahseden Öztürk Sarıca, “Biz projemiz çerçevesinde yıllardan beridir özellikle alternatif üretim modellerini bölgede sunmaya çalışıyoruz. Büyükbaş hayvancılığa alternatif olarak küçükbaş hayvancılık ve su tüketmeyen aromatik bitkiler ya da günümüzde susuz tarım dediğimiz uygulamalar. Dolayısıyla bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Özellikle yöreye uygun Honamlı keçisi yetiştiriciliği ve bunun yanında ekonomik değeri ciddi anlamda daha fazla olan lavanta, kekik, adaçayı gibi tıbbi aromatik bitkilere geçilmesi bölge ekonomisine hem katkı sağlanacaktır hem de diğer taraftan ciddi anlamda sular konusunda yörede kazanım sağlayacaktır” sözlerini sarf etti.
Burdur Gölü’nün kurtarılması gibi bir çözüm yok sadece kuruma yavaşlatılabilir
Burdur Gölü’nün ciddi bir yağış ve iklim değişikliği olmadığı sürece kurumaktan kurtulamayacağını dile getiren Öztürk Sarıca, “Burdur Gölü kuruyor. Burdur Gölü’nün kurtarılması diye bir çözüm yolu yok, artık o dönemler geçti. Artık yapılabilecek tek şey gölün ömrünü uzatmak adına çalışmalar olacaktır. Ciddi anlamda iklim şartları değişir, çok ciddi yağışlar alınırsa belki Burdur Gölü eski durumuna gelebilir ki şu an için öyle bir durum görünmüyor. Dolayısıyla bölgede yapılması gereken suyun tasarruflu kullanılması, vahşi sulamanın tamamen bitirilmesi, bunun yanında damlama sulama sistemlerine geçilmesi ve suyun yer altından borularla nakledilmesi gerekiyor. Özellikle sulama suyu konusunda. Ya da bölgede tamamen susuz yetişen tıbbi aromatik bitkilere geçilmesi gerekiyor. Bunun desteklenmesi lazım ki çiftçimiz bu modellere geçebilsin” dedi.
Burdur Gölü’nün kuraklığa karşı verdiği mücadele ise havadan çekilen görüntülerle apaçık bir şekilde görülüyor.