TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Akdeniz Üniversitesi

AGRONEWS - Akdeniz Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Akdeniz Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Haber

"Dondurma ve büyükbaş hayvan et üretim tesisimizi planlıyoruz”

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, "2024 yılı içerisinde de dondurma ve büyükbaş hayvan et üretim tesisimizi hayata geçirmeyi planlıyoruz. Yaz sıcaklarının etkisini Ziraat Fakültemizin ürettiği sağlıklı ve güvenli dondurmalarla bir nebze hafifletebiliriz diye düşünüyorum. Özellikle çocuklarımız için bu habere çok sevindim diyebilirim” dedi. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi çiftliğinde ve seralarında üretilen ürünlerin satışının yapıldığı satış mağazası yeni yerine taşındı. Kurdele kesimi ile gerçekleştirilen açılışın ardından Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Karacaören’in bas gitar konseriyle kokteyl gerçekleştirildi. “Yerel üretimi desteklemek adına önemli bir adım” Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, "Bu yeni satış noktası, Ziraat Fakültemizin akademisyenlerinin, çalışanlarının ve öğrencilerinin emeğiyle üretilen sağlıklı ve taze ürünlerin, siz değerli öğrencilerimiz ve personelimiz için daha erişilebilir hale getirilmesi amacıyla açılmıştır. Burada, Ziraat Fakültemizin özenle yetiştirdiği meyve, sebze, süt ürünleri ve daha birçok sağlıklı alternatifi bulabileceksiniz. Ancak bu sadece bir satış yeri değil, aynı zamanda Ziraat Fakültemizin ürünlerinin tanıtımı ve desteklenmesi için bir platformdur. Bu noktada, hem sağlıklı bir yaşam tarzını teşvik etmek hem de yerel üretimi desteklemek adına önemli bir adım atmış bulunuyoruz" dedi. “Et ve dondurma üretimi de planlanıyor” Rektör Özkan, "2024 yılı içerisinde de dondurma ve büyükbaş hayvan et üretim tesisimizi hayata geçirmeyi planlıyoruz. Yaz sıcaklarının etkisini Ziraat Fakültemizin ürettiği sağlıklı ve güvenli dondurmalarla bir nebze hafifletebiliriz diye düşünüyorum. Özellikle çocuklarımız için bu habere çok sevindim diyebilirim. Et üretim tesisi de büyük bir proje. Hayata geçirdiğimiz takdirde şu an için 90 çeşit ürün yelpazesine sahip olan satış ofisimiz sizlere çok daha fazla sağlıklı ürün sunabilecek. Böylece hem sizler hem de üniversitemiz kazanacak. Bu projenin hayata geçirilmesinde emeği geçen Ziraat Fakültesi Dekanlığımıza, akademisyenlerimize, personelimize ve öğrencilerimize teşekkür etmek istiyorum" şeklinde konuştu. Günlük binin üzerinde tüketiciye ulaşıyor Kokteyl sonrası konuşan Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Erkan, "Üniversitelerin en temel görevleri arasında eğitim, öğretim ve araştırma yanında toplumsal katkı da yer almaktadır. Biz bu fikirde burada ürettiğimiz ürünleri Antalyalı tüketicilerle buluşturuyoruz. Özellikle Ziraat Fakültesi ürünü olduğu için büyük bir güven duyulduğundan dolayı şu anda günlük bin kişiye yakın müşteri potansiyeline ulaşmış durumdayız. Amacımız daha fazla üretim yaparak bu sayıyı daha fazla artırabilmek" dedi. “Milli tarımımız bizim türkülerimiz gibi çok değerli” Türk Halk Müziği Sanatçısı Sümer Ezgü de, "Mustafa hocamız beni davet etti, ben severek geldim çünkü tarıma çok değer veriyorum. Milli tarımımız bizim türkülerimiz gibi çok değerli. Mücevher kutusu içerisinde getirdim. Trabzon’dan Fatih Çolak isminde bir arkadaşımız özveriyle ata tohumları üretiyor. Türkiye’nin her yerine gönderiyor, bana emanet etti bunu. İçinde 18 tane farklı ata tohumu var. Herkes kendi bölgesinde bu tohumları dikerse bölgeye daha fazla katkısı olur diye düşünüyoruz. Bunu Sayın Rektörümüze ben emanet ediyorum. Ziraat Fakültemizde çok güzel ürünler verecektir bununla birlikte" şeklinde konuştu. “Ata tohumları hem üniversitemiz hem Türkiye için çok kıymetli” Ata tohumları için teşekkür eden Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan, "Sümer Ezgü’nün kalbimizde ve ülkemizde yeri başka. Çok kıymetli verdiğiniz hediye hem üniversitemiz için hem Türkiye için kültürümüz için özellikle. İnşallah tohumlardan elde edeceğimiz ürünleri size göndereceğiz" ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından çiçek takdimi yapıldı. Yeni Satış Yeri Açılışına Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Cengiz Toker, Prof. Dr. Şükrü Özen, Genel Sekreter Ali Evren İmre, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Erkan, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Hüseyin Çancı, Doç. Dr. Demir Özdemir, farklı fakülte dekanları, akademisyenler ve Türk Halk Müziği Sanatçısı Sümer Ezgü de katıldı.

Antalya Ticaret Borsası, tarımı yeşil mutabakata hazırlıyor Haber

Antalya Ticaret Borsası, tarımı yeşil mutabakata hazırlıyor

Antalya Ticaret Borsası (ATB), tarım sektöründe yeşil mutabakat konusunda üyelerini ve tarım sektörünü bilgilendirmek amacıyla “Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Tarım” başlıklı eğitim düzenledi. ATB Toplantı Salonu’nda “Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Tarım” konulu toplantı düzenlendi. Toplantının açılışında ATB Başkan Vekili Halil Bülbül konuştu. Antalya Ticaret Borsası olarak, son 3 yıldır üyelerini ve tarım sektörünü yeşil mutabakata hazırladıklarını belirten Bülbül, “Çünkü çevre dostu sürdürülebilirlik, önümüzdeki dönemdeki ihracatımız için çok önemli bir konu haline geliyor. Tarımsal ticaretimizin devamı için işletmelerimizin karbon ayak izini azaltmak zorundayız. Aksi halde AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde sınırda karbon düzenlemesi mekanizması devreye girdiğinde, tarımsal ihracatımızın uğrayacağı karbon vergisi maliyeti bugün itibariyle 150 milyon euro’yu bulabilir. Muhtemelen önümüzdeki dönemde bu maliyet rakamı daha da artacaktır” diye konuştu. “Tarımsal karbon ayak izi hesaplama yazılımını kullanın” Borsa olarak, çevreyi tehdit eden, iklim değişikliğine neden olan karbondioksit salınımını azaltmaya yönelik çalışmalarının bir etabı olarak ‘Tarımsal Karbon Ayak İzi Hesaplama" yazılımı geliştirdiklerini hatırlatan Halil Bülbül, tarım sektörüne bu hizmetten yararlanmaya davet etti. Antalya’nın ülkede yaş sebze, meyve ile kesme çiçek ihracatının lokomotifi olduğunu vurgulayan Bülbül, “Antalya’nın ihracatının yarısından fazlası da yine ağırlıklı olarak AB ülkeleri olmak üzere tarım sektöründendir. Tarım sektörümüz hazırlığını yapmalıdır” dedi. Bülbül, tarım sektörünü yeşil mutabakata hazırlamak için eğitimlerinin devam edeceğini bildirdi. “Karbon salımını azaltmayanın ticareti tehlikede” Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Civelekoğlu, AB Yeşil Mutabakatı ve Ortak Tarım Politikası başlıklı sunum gerçekleştirdi. Avrupa ülkelerinin yeşil mutabakatı kabul ettiği ve bu çerçevesinde 2050 yılında karbon nötr hedefini ortaya koyduğunu belirten Civelekoğlu, AB ülkelerinin emisyon yüksek ürünlerin ithalatına vergilendirme sistemi getireceğini kaydetti. Civelekoğlu, “AB’nin ülkemizin, kentimizin ve tarım sektörünün en büyük ihracat pazarı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa Yeşil Mutabakatı ülkemizin ihracattaki rekabet gücünün devamlılığı ile birlikte tarım sektöründeki üretim ve istihdam açısından da kritik önem taşımaktadır” diye konuştu. AB’nin hayata geçireceği sınırda karbon düzenlemesi Türkiye’nin ihracatını doğrudan etkileyeceğini vurgulayan Civelekoğlu, ticaretine devam etmek isteyen tarım işletmelerinin sera gazı emisyonlarını hesaplamalarını ve kendilerine yol haritasını çizmesini önerdi. Civelekoğlu, bu konuda Antalya Ticaret Borsası’nın geliştirdiği Tarımsal Karbon Ayak İzi Hesaplama" yazılımından yararlanılabileceğini vurguladı. Civelekoğlu, “AB ülkeleri, 1 Ekim 2023- 31 Aralık 2025’e kadar karbon salımıyla ilgili mali yükümlülük doğmayan geçiş dönemi belirledi. ‘Karbon salımınızı azaltmak için hedef belirleyin diyor, karbon salımını azaltmazsanız 2025’ten sonra ya sizden ithalat yapmam ya da sınırda karbon vergisi alırım diyor. Tarım işletmeleri buna göre hareket etmeli” diye konuştu. Eğitimde katılımcıların soruları yanıtlanırken, katılımcılara sertifika verildi.

Üniversite sanayi işbirliğiyle geliştirilen sera sistemi verimli Haber

Üniversite sanayi işbirliğiyle geliştirilen sera sistemi verimli

Antalya OSB sanayicileri ile Akdeniz Üniversitesi akademisyenlerinin geliştirdiği yeni nesil sera sistemi ile yüzde 60’a varan maliyet avantajı, yüzde 30 oranında verimlilik artışı sağlanacak. Antalya Organize Sanayi Bölgesi sanayicileri ile Akdeniz Üniversitesi akademisyenleri, sera teknolojileri alanında yeni bir inovasyona imza attı. Tasarım Çelik firmasının kurucu ortakları Fatih İncir ve Cenani Yılmaz ile Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ferhat Erdal, ülkemiz örtü altı tarımsal üretiminde ürün çeşitliliği ve verimlilik artışı sağlayacak inovatif bir projeyi, başarıyla hayata geçirdi. Üniversite-Sanayi İş Birliği Programı çerçevesinde geliştirilen Öngerilmeli Betonarme Direklerin Sera ve Örtü Sistemlerinde Uygulanması Projesi ile örtü altı tarım faaliyetlerinde ürün çeşitliliği ile birlikte yüzde 30’a yakın verimlilik artışı sağlanacağı aktarıldı. "Yerli ve milli" Projenin içeriği ile ilgili bilgi veren Antalya OSB Yönetim Kurulu Üyesi ve Tasarım Çelik Firması Kurucu Ortağı Fatih İncir, “İklim değişikliği tarımda yüzde 70’lere varan rekolte düşüşlerine neden oldu. Kaybın telafi için Akdeniz Üniversitesi’ndeki hocalarımız ile geleneksel sera sistemlerinde kullanılan çelik yapılara alternatif olacak öngerilmeli betonarme direklerin inovasyonu üzerine çalışmaya başladık. Ekonomik olduğu kadar verimlilik artışına yol açacak bir sistem geliştirmek amacıyla başlattığımız proje, üniversite-sanayi iş birliği programı çerçevesinde TÜBİTAK tarafından da desteklendi. Yaptığımız fizibilite çalışmalarında, ürettiğimiz öngerilmeli betonarme direklerin sera kurulumlarında yüzde 60’lara varan bir maliyet avantajı sağladığı görüldü. Avrupa’nın birçok ülkesinde benzer uygulamalarını gördüğümüz bu sistemi, teknolojiyi ön plana çıkararak, yüzde 100 oranında yerli ve milli olacak şekilde inove edip tarım sektörünün hizmetine sunuyoruz” dedi. "Yeni nesil muz ve avakado bahçeleri" 9 metre uzunluğa sahip öngerilmeli betonarme direkler üretebildiklerini ifade eden Doç. Dr. Ferhat Erdal, “Geleneksel seraları, yeni nesil seralara dönüştürerek hem maliyet avantajı, hem verimlilik artışı hem de ürün çeşitliliği sağlayacak bir ürün geliştirdik. Üretimine başladığınız 9 metrelik betonarme direkler sayesinde geleneksel seralara oranla çok daha yüksek yeni nesil sera kurumları yapılabilecek, bu yükseklik örtü altı üretime yeni tarım ürünlerinin eklenmesine imkan sağlayacaktır. Örneğin, geleneksel sera sistemleri, ağaçlarının yüksekliği nedeniyle muz ve avakado gibi ürünlerin örtü altı üretimine imkan sağlamazken, geliştirdiğimiz öngerilmeli betonarme direkler sayesinde avakado ve muz bahçeleri örtü altına alınabilecek, böylelikle bu ürünler kışın yaşanacak don olaylarından yazın ise güneşin zararlı etkilerinden korunarak verimliliğin yüzde 30 oranında artması sağlanacaktır” ifadelerini kullandı. "Örtü altı üretim artacak" Türkiye’deki örtü altı üretimin Avrupa ülkelerine oranla çok düşük olduğunu aktaran Cenani Yılmaz, “Yaptığımız araştırmalarda, Avrupa ülkelerinin tarımsal üretimde, yüzde 70 oranlarında örtü altı sistemleri tercih ettiğini gördük. Türkiye’de ise bu oran yüzde 15 dolaylarında. Ülkemizin tarımsal üretim kapasitesini artırmanın örtü altı üretimden geçtiği düşüncesi ile çalışmalarımıza başladık. Örtü altında yetiştirilebilecekken, geleneksel seraların fiziki ve teknik yetersizlikleri nedeniyle açık alanlarda yetiştirilmek zorunda kalınan tüm tarımsal ürünlerin örtü altına alınmasını sağlayacak bir model ortaya koymayı başardık” şeklinde konuştu. "İlk kutlama Başkan Bahar’dan Tasarım Çelik firmasını ziyaret ederek geliştirilen yeni sistem hakkında bilgi alan Antalya OSB ile Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ali Bahar, “Sera teknolojileri alanında köklü bir dönüşüme yol açacak çok önemli bir inovasyona, büyük bir başarıya imza attı sanayicilerimiz. Üniversite-sanayi iş birliğinin ülkemize sağlayacağı katma değeri de gözler önüne seren bir çalışma oldu. Antalya OSB ve ATSO yönetimi olarak sonuna kadar akademisyenlerimizin ve sanayicilerimizin arkasındayız” diye konuştu.

Kuraklığın tarıma etkisi sürüyor: Tarım takvimi değişti! Haber

Kuraklığın tarıma etkisi sürüyor: Tarım takvimi değişti!

Antalya'nın Aksu ilçesinde Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Ziraat Fakültesi'nin yaptığı ekimler, kuraklık nedeniyle bir ay ertelendi. 2021'nin kasım ayı ortalarında gerçekleştirilen buğday ve mısır ekimi, 2022'de ancak aralık ayı ortalarında yapılabildi. Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, "Son birkaç yılda beklediğimiz toprak nemi olmadığı için aralık ayının ortasına kadar kaydı" dedi.  Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, 2022'nin aralık ayı, son 52 yılın "en sıcak aralık ayı" olarak kayıtlara geçti. İklim değişikliği rakamlara yansırken, buna bağlı kuraklık, tarımsal ürünleri de etkiledi. Toprağın ekime uygun hale gelmemesi nedeniyle tarımsal ürünlerin ekim tarihleri ötelendi. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin, Antalya'nın Aksu ilçesinde ekim yaptığı 1084 dekar alandaki tarımsal faaliyetler, 2021'e göre 1 ay gecikti. "SUYUN ALTERNATİFİ YOK" AÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Erkan, iklim değişikliği ve kuraklığın etkilerinin tarımda olumsuzluklar yaşatmaya başladığını söyledi. Erkan, "Tarım için toprak, su ve ışık, diye 3 temel öğe vardır. Hem toprağın hem ışığın alternatifleri bulunabildi ancak suyun alternatifi yok. Uzun zamandır dile getirdiğimiz konular, günümüzde hissedilir hale gelmeye başladı. İklim değişiklikleri sadece kuraklık anlamında sıkıntı yaratmayacak. Zamanında üretimin yapılamaması, üretim döneminin kaymaları neticesinde tarımsal üretimde yaşanabilecek olumsuzluklar da olacaktır. Gelecekte de tarımsal üretim, bilgi ve bilim kullanarak yapılabilecek bir üretim şekli olacaktır" dedi. "1 AYDA DÜŞECEK YAĞIŞ, 1-2 SAATTE DÜŞECEK" Kuraklık riskinin her geçen yıl artacağını belirten Antalya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı ve AÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Büyüktaş da "Küresel sıcaklık artışına bağlı olarak yağışların düşme formu değişecek. Önceleri kar şeklinde düşen yağışlar, yağmur şeklinde düşmeye başlayacak. Onlar da ekstrem şekilde 1 ayda düşecek yağış, 1- 2 saatte düşecek. Bu yağışların da faydası değil zararı olacaktır. Bu sene fazlasıyla kurak geçti. Bundan sonraki yıllarda kuraklık riski, olmaya devam edecek" diye konuştu. "KONYA OVASI'NDA EN AZ YÜZDE 40 VERİM DÜŞÜKLÜĞÜ OLACAK" Mevsimlerde kayma beklendiğini söyleyen Prof. Dr. Büyüktaş, "Ülkemizde hububat tarımının yüzde 85'i, kuru koşullarda yapılmakta. Yağış olursa hububat, buğday verimimiz yüksek oluyor. Kuraklığa bağlı olarak toprağın tava gelmesi gecikecektir. Mevsimlerde bir kayma bekleniyor. Nehirlerin akışlarında pik dönem nisan ayıyken; belki bu 1 ay daha ileri gidecek. Ekim ayının ortalarında buğday ekimi yapılırdı. Son birkaç yılda beklediğimiz toprak nemi olmadığı için aralık ayının ortasına kadar kaydı. Beklenen yağışlar gerçekleşmediği için özellikle Konya Ovası'nda 2023 rekoltesinde en az yüzde 40 verim düşüklüğü olacak" dedi. "100 LİTRE SUYUN 51 LİTRESİ BOŞA GİDİYOR" Kuraklık eylem planlarının hazırlanıp, acilen devreye sokulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Büyüktaş, "Kuraklığa dayanaklı, suyu daha az tüketen bitkilerin geliştirilmesi gerekecek. Suyu çok kullanan bitkiler için ekim deseninde bir değişiklikler olabilir. Mevcut suyu daha verimli kullanmamız lazım. Sulamaların yüzde 85'i vahşi şekilde yapılıyor. Bu şekilde yapılan sulamada 100 litre suyun 51 litresi, hiçbir katkısı olmadan boşa gidiyor. Şu an 6.8 milyon hektar alan sulanıyor. Bunun 1.3 milyon hektarı eski tesislerle sulanıyor. Bu tesislerin rehabilite edilmesi gerekiyor. Çiftçinin bu süreçte desteklenmesi gerekiyor" diye konuştu. Kaynak : Habertürk 

Depremin yıktığı yerler birinci sınıf tarım alanları Haber

Depremin yıktığı yerler birinci sınıf tarım alanları

Akdeniz Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemin Leventeli, Türkiye’yi sarsan büyük deprem felaketinin yıkıcılığının sebeplerini sıralayarak çözüm için yapılması gerekenleri anlattı. Kaya zeminlerin tarım için elverişsiz ancak yapılaşma için son derece uygun olduğunun altını çizen Leventeli, ovaların boşaltılarak, yerleşimlerin kayalık alanlara çıkarılması gerektiğini söyledi. 'BİZ FALCI DEĞİLİZ' Her deprem sonrası, neredeyse sadece levha tektoniği konuşulup ‘deprem zamanı’ üzerine tartışmaların yapıldığını belirten Leventeli, “Deyim yerindeyse, bulanık suda balık avlıyoruz. Medyada izlediğimiz jeoloji ve tektonik uzmanları hocalarımıza saygımız sonsuz, iyi ki varlar ve sayelerinde 85 milyon insan, ‘fay’ nedir, ‘deprem’ nedir, nasıl oluşur, öğrendi. Ancak ne yazık ki bu bilgilerin halkta ve uygulamada karşılığı yok. Bunları konuşması gerekenler, bu verileri, mühendislik projelerine yer seçerken kullanan mühendislik jeolojisi ve jeoteknik uzmanlarıdır. Dolayısıyla ‘Deprem ne zaman olacak?’ yanlış bir soru. Biz falcı değiliz. Doğru soru, ‘Nerede olacak ve nereye hasar verecek?’ olmalı” dedi. ‘OLMASI GEREKEN DOĞAYLA UYUM İÇİNDE YAŞAMAK’ Mühendisliğin amacının doğaya karşı koymak değil, doğayla uyum içerisinde yaşamak olduğuna değinen Leventeli, bu durumu levha tektoniği ile şöyle açıkladı: “Levhalar yavaş ancak sürekli hareket eder. Depremler ve volkanlar genellikle levha sınırlarında görülür. Kaplıcalar, hidrotermal madenler, ovaların alttan ısıtılması ve alttan beslenmesi depremler sayesindedir. Yaşadığımız bu doğa olayı ilk değil ve son da olmayacak ama biliyoruz ki bilimin ışığında depremin sonuçlarını afet olmaktan çıkarabiliriz. Günümüz teknolojisi her yere inşaat yapmayı mümkün kılıyor. Ancak deneyimlerimiz bize bunun uygulamada yanlış olduğunu gösterdi.” 'TÜRKİYE’DE GENİŞ EZİKLER YÜZEYDE OLUYOR' Türkiye’nin depremin yıkıcı etkisini en aza indirebilmek açısından Japonya, Tayvan gibi Uzak Doğu ülkelerinden daha şanslı olduğunun altını çizen Leventeli, Türkiye’de deprem enerjisinin açığa çıkmasının bu ülkelerden tamamen farklı olduğuna vurgu yaptı. Bu coğrafyada yerkabuğunun yer değiştirme hareketinin olacağı çizgiselliklerin oldukça belirgin olduğuna dikkat çeken Leventeli, Türkiye ile depremlerle gündeme gelen bu Uzak Doğu ülkeleri arasındaki farkı şu sözlerle özetledi: “Uzakdoğu ülkelerinde, okyanus kabuğu kıta kabuğunun altına daldığında, kırılma ve ezilmeler 10 ila 30 kilometre derinlikte oluyor. Oysa Türkiye’de, geniş ezik kuşaklar yüzeyde oluşuyor. Bu nedenle ülkemizdeki depremler, ana fay kuşakları içerisinde yineleniyor.” ‘TOPRAK ZEMİNDEKİ BİNA YIKILMAYA EĞİLİMLİDİR’ Burada hayati önem taşıyan konunun, deprem dalgalarının kaya ve toprak zeminlerdeki yayılımı olduğunu belirten Leventeli, yapılaşma kararını zemin yapısına göre almanın, sorunun temel çözüm noktası olduğunu ifade etti. Leventeli, “Toprak zeminlerde sismik dalga hızının çok yavaş, dalga boyunun uzun olması nedeniyle çok katlı binalar yıkılmaya eğilimlidir. Kaya zeminlerde ise tersi durum söz konusudur. Kısacası depremin zarar verebileceği bütün alanlar yer bilimciler için günışığındadır. Problem de çözümü de son derece yalın. Kaya zemin ile toprak zemin sınırını belirlemek ve buna göre hareket etmek gerekiyor” diye konuştu. 'KAYADA SIVILAŞMA OLMAZ, OVADA OLUR' Yeraltı suyunun varlığında sıvılaşma, sıkılaşma, oturma ve hareket yaratan benzeri sorunlarının toprak zeminlere özgü olduğunu belirten Doç. Dr. Leventeli, depremin büyük yıkımlarla sonuçlanmasının önüne geçmek için yapıların kaya zeminin üzerine oturtulmasını ve toprak zeminlerin verimli tarım arazisi olarak değerlendirilmesini önerdi. Leventeli, konunun detaylarını şöyle anlattı: “Kayada sıvılaşma olmaz. Depremlerin kayada yıktığına örnek yoktur. Depremin yıktığı yerler, birinci sınıf tarım alanlarıdır. Sulu ovalar ve kayma sahaları bunların başında gelmektedir.” 'ANAYASAYA UYGUN HAREKET EDİLMEDİ' Yerleşim alanlarının, sulanabilir tarım alanları ve kayma sahası içerisinde değilse, hiçbir sorunla karşılaşılmayacağına vurgu yapan Leventeli, “Bu disiplinle hareket edildiği takdirde depremden korkacak bir durum yoktur” diyerek şöyle bilgi verdi: “Depremin nerede ya da ne zaman olacağı değil nerelerde yıkacağı önemli. Tehlikeli kesimler de tarım alanlarına denk geliyor. Anayasa’nın 44, 45 ve 46. maddeleri gereği ovaların sadece tarım için kullanılması ve yapılaşmaya açılmaması gerekiyor. Binalar her koşulda uluslararası kodlara uyarak yapılmalı. Bu tür sorunları, sorun olmaktan çıkarmak için bilimi kılavuz edinmek yeterli. Yani biz bilimin bu öğretisini, ‘doğayı sev, asla meydan okuma’ şeklinde özetleyebiliriz.” 'JEOLOJİ BEŞ TEMEL BİLİMDEN BİRİ' Jeolojinin beş temel bilimden biri olduğunu ancak jeoloji mühendisliğinin sadece depremden depreme hatırlandığını vurgulayan Leventeli, “Ne yazık ki yaşanan bu felaketlerden, başta şehir planlama çalışmalarında olmak üzere, birçok mühendislik projelerinde jeoloji mühendislerinin yetersiz sayıda olduğunu görüyoruz. Bu alan, istihdam sorunu nedeniyle üniversitelerde de eskisi gibi tercih edilmiyor. Dolayısıyla bu alanda eğitim ve istihdam, önümüzdeki günlerde konuşulması gereken konuların başında geliyor. Hataların tekrarlanmaması için meslek grupları birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısı olmalı” dedi. Kaynak : gazete duvar 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.