TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Akseki

AGRONEWS - Akseki haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Akseki haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Torosların şifa dağıtan adamı Haber

Torosların şifa dağıtan adamı

Torosların 800 ila bin 800 rakımlarındaki tepelerinden bitkileri toplayarak adeta şifa dağıtan adam, 81 ilden sipariş alarak müşterilerine kargo ile yağlarını ulaştırıyor. Abdullah Güven, Orman İşletme Müdürlüğünden aldığı izinle yazın 800 ila bin 200 metre rakımlı Toros Dağlarında kekik, şalba, andız, mersin, ardıç, defne, menengiç, çam, biberiye, rezdene, kantaron, ısırgan otu ve su nanesi gibi bir çok bitkileri topluyor. Daha önce bu otları topladıktan sonra kurutup sattığını belirten Güven, eskiden ilkel yöntemle kekik, elma yağı, defne yağı, andız yağı, su nanesi yağı sıkmaya başladığını, şimdi ise daha gelişmiş yöntemle yaptırdığı kazanlarda bu işi yapmaya devam ettiğini söyledi. “En fazla kekik yağı çıkarıyorum. En çok satılan yağ kekik yağı” En fazla kekik yağı çıkardığını ve en fazla da satışının kekik yağı satışı olduğunu anlatan Güven, “Yağ çıkarmak oldukça zahmetli ve zor bir iştir. Toroslarda yetişen bitkilerin ayrı bir lezzeti ve şifası vardır. İnsanlara faydalı olmaya çalışıyoruz. Bunun için de memnunuz. Yaptığımız yağların içinde en fazla kekik yağı üretiyoruz. Kekik yağının satışı daha çok. İnsanlar kekik yağını daha fazla tüketiyorlar” dedi. “Kazana yüz kilogram bitkiden ortalama bir litre yağ çıkar” Güven, “Yağ çıkarmanın oldukça zahmetli bir iş olduğunu söyleyen Güven, “Kazana yüz kilogram bitki atıyorum. Bitkilerden yüz kilogramdan bir litre yağ çıkarıyorum. Ben bu yağı çıkarırken köylülerden de topladıkları bitkileri satın alıyorum. Yağı çıkarmak için sabahın erken saatlerinde kazanın altını yakarak başlıyorum. 4 saatte yağ çıkmaya başlıyor. Bir 4 saat daha devam ediyor. Yaklaşık 8 saatte işlem tamamlanıyor” ifadelerine yer verdi. “35 çeşit yağ çıkarıyor” Her geçen gün yeni yağ çeşitleri çıkardığını söyleyen Güven, “Her geçen gün başka bitkilerden yağ çeşitlerimi çoğaltıyorum. Kekik, nane, adaçayı elma, andız, ardıç, katran sedir, lavanta, mersin, defne yaprak, defne tohum, sarı kantaron, rezene, çörek otu, çöğre menengiç, çam, okaliptüs, biberiye, susam, bamya, üzüm çekirdeği, acı badem, tatlı badem, ısırgan otu, keten tohumu, karanfil, yer fıstığı, Hindistan, cevizi, ceviz, aspir, haşhaş, nar çekirdeği, yer fıstığı ve hardal” yağı olmak üzere 35 çeşit yağ çıkartıyorum. Bu bitkilerin bazılarını Akseki’de ekmeye başladılar. Lavanta özellikle Akseki ve İbradı bölgesinde bol miktarda yetiştirenler var. Bu dağlarda ne yetişirse bunların yağını çıkarmak için uğraşıyorum. Başka başka bitkilerden denemeler yaparak çeşitlerimi arttırıyorum” dedi. “Akseki’nin kekiği çok etkili” Akseki’de yetişen kekiklerin çok kıymetli olduğunu anlatan Güven, “Örneğin kekik yağı oldukça faydalı bir yağdır. Bizim yöremizde yetişen kekiklerin yağı incelenmiştir. Akseki’li Akdeniz Üniversitesinden emekli Prof.Dr. Oktay Yeğen tarafından yaklaşık 40 yıl çalışma yapmış ve incelemiştir. Almanya’da da çalışma yapmıştır. Bunun Türkiye’nin her yerinden almış olduğu numunelerinden en iyisinin Akseki’de yetiştiğini söylemiştir. Biz ondan aldığımız bilgiye göre bizim yöremizin kekik ve diğer bitkilerin aromaları çok güzel oluyor. Buradaki iklim çok farklıdır” diye konuştu. “Kazanda yağ 4 saatte çıkar” Kazana attığı bitkilerin 4 saatte yağ çıkarma işlemlerinin yapıldığını söyleyen Güven, “Kazanlara 80-100 kilogram attığımız bitkilerde var. 300 kilo attığımız bitkilerde vardır. Yapraklı türler atarsak 70-80 kilo atarız. Dövülmüş olursa bu 100-120 kiloya kadar çıkabiliyor. Bitkiyi 100-120 derece arasında kaynatıyoruz. Bir saatte vermeye başlıyor. 3 saat vermeye devam ediyor ve toplam 4 saatte yağını tamamen alıyoruz” “Her yağın ayrı bir şifası var” Çıkarmış olduğu 35 çeşit yağın ayrı ayrı faydaları olduğunu belirten Güven, “Örneğin kekik yağı, üşütmeye ve virüslere karşı faydalıdır. Lavanta yağı uykusuz kaldığınız zamanlar gece burnunuza sürdüğünüz zaman rahat uyursunuz. Kokusu güzeldir. Nane yağı bulantı giderir, ağız yaralarına iyi gelir. Okaliptüs yağının ise hem nefes açıcı ve sinek kovucudur. Ardıç yağı nefes darlığı ve eklem ağrılarına çok iyi gelir. Menengiç yağı vücut direncini arttırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, idrar yollarına faydalı, bağırsaklardaki mikrobu öldürerek kansere iyi geliyor. İyileşenleri çok gördüm. Her birinin ayrı ayrı faydaları var. Saymakla bitmez. Alanlar sürekli bizden alırlar. Bizim yağlarımız doğal olduğu için doğal yağları halk daha çok seviyor. Satışlarımız iyi. Türkiye’nin her yerine sipariş üzerine gönderiyoruz. Vatandaşlara şifa dağıttığımız için oldukça mutluyuz” diye konuştu. Mahalle halkından Mustafa Kurum, “Akseki’nin doğal ürünleri, kekik yağı, teğnil yağı, andız, püse, karacaotlam, yağı, çöğre yağı gibi bir çok şifalı bitkiden elde edilen yağların hepsi doğaldır. Bunların yağını alıp kullanıyoruz. Bu yağlar bir çok dertlere şifadır” diye konuştu.

In Antalya, carob molasses is considered a cure-all Haber

In Antalya, carob molasses is considered a cure-all

In Akseki district of Antalya, located in the Taurus Mountains, molasses is made from cones collected from carob trees." "Andız pekmezi", which is widely known as a panacea, is sold at 200 TL per kilogram. "Andız pekmezi", which has been widely produced in Akseki since old times, continues to be produced in Kuyucak Neighborhood of Akseki. Halil Erdoğan, who makes molasses, said they collect ripe cones from carob trees, crush them in a crusher, and soak them in a fermentation house for 2 days. "It boils at 120 degrees Celsius" Erdoğan, who said that after taking the syrup of soaked cones, they pour them into pans, "We prepare for molasses making the day before. We wake up at 03:00 at night. We heat the bottoms of the pans we have prepared with hot fire. We boil the syrups in the pans at about 120 degrees Celsius. Of course, making this molasses is not easy. It is quite difficult. It boils for hours. We boil it for about 15 hours. After boiling for 15 hours, we lower the pans by following its consistency. One kilogram of molasses is produced from five kilograms. It is really difficult to make this molasses. I produce about 2 tons of carob molasses annually," he said. "A natural remedy source of the Taurus Mountains" Erdoğan, who explained that they collect the raw material of carob molasses from places 1,500-2,000 meters high in the Taurus Mountains, said, "The obtained molasses is completely natural. There is no mixture in it. It is known that carob molasses is good for many diseases such as hemorrhoids, anemia, stomach, lung, liver, rheumatism, diabetes, urinary tract infection, asthma. This molasses is a source of remedy," he said.

Antalya’da her derde deva andız pekmezi Haber

Antalya’da her derde deva andız pekmezi

Her derde deva olarak bilinen pekmezin kilogramı 200 TL’ye satılıyor. Akseki’de eski yıllardan beri yaygın olarak üretilmekte olan andız pekmezi, Akseki’nin Kuyucak Mahallesi’nde üretimi devam ediyor. Pekmez yapan Halil Erdoğan, andız ağaçlarının olgunlaşan kozalaklarını topladıklarını, kırma makinesinde kırdıktan sonra 2 gün süreyle Şıra hanede ıslatıldığını söyledi. “120 derece kızgın ateşte kaynıyor” Şırahanede ıslanan kozalakların şırasını aldıktan sonra tavalara döktüklerini söyleyen Erdoğan, “Pekmez yapımına geçmek için bir gün öncesinden hazırlıklarımızı yapıyoruz. Gece saat 03.00’te kalkıyoruz. Hazırlamış olduğumuz tavaların altını kızgın ateşle ateşliyoruz. Tavalardaki şıraları yaklaşık 120 derece ısıda kaynatıyoruz. Tabii ki bu pekmezi yapması kolay değil. Oldukça zordur. Saatlerce kaynıyor. Yaklaşık 15 saat kaynatıyoruz. 15 saat kaynattıktan sonra kıvamını takip ederek tavaları indiriyoruz. 5 kilodan bir kilo pekmez çıkar. Gerçekten bu pekmezi yapmak zordur. Yıllık olarak 2 ton andız pekmezi üretiyorum" dedi. "Torosların doğal şifa kaynağı" Andız pekmezinin ham maddesini Toros Dağları’nda bin 500-2 bin metre rakımlı yerlerden topladıklarını anlatan Erdoğan, "Elde edilen pekmez tamamen doğaldır. İçinde herhangi bir karışım bulunmuyor. Andız pekmezinin, basur, kansızlık, mide, akciğer, karaciğer, romatizma, şeker hastalığı, idrar yolları iltihabı, astım gibi birçok hastalığa iyi geldiği biliniyor. Bu pekmez, şifa kaynağı" ifadelerini kullandı.

Arıcılar yeni sezona hazırlanıyor Haber

Arıcılar yeni sezona hazırlanıyor

Arıların yaşam alanı kovanların bazıları değiştirilirken, her kovandaki arılar ayrı ayrı kontrol ediliyor. Hazırlıklarını tamamlamaya çalışan arıcılar, kovanlarını yenileme, katlama işlerini yapıyor. Yayla sezonuna güçlü bir koloni ile girmek ve bal üretmek için son hazırlıklarını yapan arıcılar arılar koloni içerisinde belirli bir sayıya ulaşmasının ardından Mayıs ayının sonlarında sonra yaylaya çıkartılıyor. Yaylada da her yılın mevsimine göre, iklim değişikliklerine göre yağmur, rüzgar veya kurak geçmesine bağlı olarak oluşan ballar Ağustos ayının ortasında hasat ediliyor. Hasadın ardından milyonlarca arı yine Akseki bölgesinde sıcak bölgelere geri getiriliyor. “40 yıllık arıcı” Yaklaşık 40 yıldır arıcılık ile uğraşan Muzaffer Arıcı (59), arıların kış sonrası ilkbahar bakımlarını yaparak sezona hazırlandıklarını söyledi. Verimli bir sezon için bakımlarına önemine değinen Arıcı, “Bu bakımlarda arılarımızdaki fazla çerçeveleri sıkıştırıyoruz, eksik balları varsa takviye yapıyoruz. Arılarımız ne kadar sıkışık olursa o kadar iyi yavru atıyorlar. Bahar başlangıçlarında polen de daha iyi geliyor. İnşallah bu sezon tüm arıcılar açısından bereketli bir yıl olur” dedi. “6’ıncı kuşak” Arılarını yaz ayında bin 860 metre rakımlı Çimi Yaylası’na çıkardıklarını anlatan Arıcı, “Arıcılık benim baba mesleğimdir. Yaklaşık 40 yıldır arıcılık yapıyorum. Arıcılık bize 5-6 kuşaktan beri dedelerimizden atalarımızdan kalan bir meslek. Bizden sonraki nesilsin bu işe devam edip etmeyeceğini bilmiyoruz. Fakat arıcılık bizim genlerimizde vardır. Ömrümüz el verdiği müddetçe arıcılık yapmaya devam edeceğim. Arıcılık olmazsa bizde yaşam olmaz” dedi. “Mayıs sonunda yaylaya çıkarırız” Amaçlarının yayla sezonuna güçlü bir koloni ile girmek ve bal üretmek olduğunu dikkat çeken Arıcı, “Arılarımızı Çimi Yaylasına çıkardığımız zaman bir kolonide 40 bin ile 80 bin civarında arı sayısına ulaştırmalıyız ki bize bal verebilsin. Daha düşük kolonilerle yaylaya gittiğimiz zaman bu arılar bizim için verimli olmuyor. Onun için ilkbaharda biraz daha besliyoruz. Biraz daha onun sıcak durmasına veya nektarın bol olduğu yerlere götürüyoruz. Arıların koloni içerisinde belirli bir sayıya ulaşmasının ardından 25 Mayıs’tan sonra yaylaya çıkarıyoruz. Yaylada da her yılın mevsimine göre, iklim değişikliklerine göre yağmur, rüzgar veya kurak geçmesine bağlı olarak bal miktarı oluşur. Hasadı da Ağustos ayının 15-20’ si gibi yaparız. Hasattan sonra yine Akseki bölgesinde sıcak bölgelere getiririz” ifadelerini kullandı. "200 arı kovanım var" 200 civarında arı kovanının olduğunu söyleyen Arıcı, “Çimi Yaylası balının ayrı bir değeri vardır. Bir markadır. Bizim Çimi Yaylası’nın balı kovanda iken sipariş alırız. Ancak ürettiğimiz ballar siparişleri karşılar. Daha Çimi Yaylası balını tezgaha çıkarıp ta satan olmaz” dedi. "Arıcılık bir şanstır" Arıcılık mesleğinin bir şans olduğunu anlatan Arıcı, “Her sezon bal hasadı aynı olmaz. Her sezon istediğin balı alamazsın. Arıcılık gerçekten bir şans işidir. Bakmışsın o sezon havanın rüzgar, kurak geçmesi bal üretimini etkiler. Geçen yıl normal bir sezon yaşadık. Kovan başına 4-5 kilo gibi hasat yaptık. İsteriz ki kovanlarımız dolsun. Havanın kurak geçmesi, yağmurlu geçmesi. Rüzgar olması, çiçeklerin nektar zamanı ölmesi, kuruması bizim için iyi olmayabilir. Yani tamamen bir şanstır” diye konuştu. “Arıcılık zor ama zevkli meslek” İbradı’nın Ürünlü mahallesinde yaklaşık 30 yıldır arıcılık ile uğraşan Mesut Şanlı, ilkbahar bakımları yaparak sezona hazırlandıklarını söyledi. Verimli bir sezon için bakımlarına önemine değinen Şanlı, “Bu bakımlarda arılarımızdaki fazla çerçeveleri sıkıştırıyoruz, eksik balları varsa takviye yapıyoruz. Arılarımız ne kadar sıkışık olursa o kadar iyi yavru atıyorlar. Bahar başlangıçlarında polen de daha iyi geliyor” dedi. Sezon hazırlıklarını tamamlayarak kovanlarını florası çok iyi olan Akseki’nin Kuyucak Yaylası’na çıkardıklarını ve bal üreticileri olarak sezona iyi hazırlandıklarını ifade eden Şanlı, “Kovanlarımızın bakımını iyi yaptık ve bu yıl bitki florasının çok iyi olduğunu tespit ettiğimiz Akseki’nın Kuyucak Yaylası’na götüreceğim. İnşallah bahar yağmurları iyi geçer ve yaylalarda flora zenginliği oluşur. Oranın Yaylası bal verimi bakımından çok daha fazla. Arılarımız Toros dağlarının kekiğinden tutun da binlerce çeşit bitkiden doğal bal yapıyor. Akseki’nin balı bu bakımdan oldukça kalitelidir” diye konuştu. Arıcılık mesleğinin oldukça zor fakat zevkli bir meslek olduğunu söyleyen Şanlı, “Onlara çocuk bakar gibi bakıyoruz. Her mevsim ayrı bakımları var. Arılarımızı nüfus bakımından çoğalttık. Kovanlarımızı ikişer kat yaptık. Şu anda 50 kovan arım var. Arıları çoğaltmak önemli değil. İstediğin kadar çoğaltabilirsiniz ama bakımı çok önemli” şeklinde konuştu. Yayla sezonuna güçlü bir koloni ile girmek ve bal üretmek için son hazırlıklarını yapan arıcılar, arıların koloni içerisinde belirli bir sayıya ulaşmasının ardından arıları başta 1960 rakımlı balı ile meşhur Çimi Yaylası ile, Göktepe, Yarpuz, Bademli, Kuyucak Yaylalarına çıkarıyor. Yaylada da her yılın mevsimine ve iklim değişikliklerine göre oluşan ballar Ağustos ayının ortasında hasat ediliyor. Hasadın ardından milyonlarca arı yine Akseki bölgesinde sıcak bölgelere geri getiriliyor.

Toroslar’ın nazlı bitkisi kardelenler kendini gösterdi Haber

Toroslar’ın nazlı bitkisi kardelenler kendini gösterdi

Akseki ilçesine bağlı Çimi, Geyran ve Çanakpınar yaylalarında sıklıkla görülen, Latince adı ’’Galanthus’’ olan kardelenler çiçek açtı. Bahar rüzgarı estiren, güzelliğiyle kendisine hayran bırakan kardelenler, hem süs bitkisi olarak hem de ilaç ve kozmetik sanayisinde kullanılıyor. Antalya’nın Akseki ilçesinde baharın habercisi Torosların gelinliği kardelen çiçekleri, Akseki’nin zirvelerinde karların erimesi ile birlikte kendini göstermeye başladı. Endemik türler arasında yer aldığı için soğanının sökümü yasak olan kardelenler, kar beyazı rengiyle görsel şölen sunuyor. Torosların gelinliği diye nitelendirilen kardelen çiçekleri, 1900 rakımlı Cimi Yaylası’nda karların erimesiyle topraktan çıkmaya başladı. Bilimsel adı "Galanthus" olan nergisgiller familyasından olan beyaz renkteki kardelenler, sıfırın altında 15 derece kadar dayanabiliyor. Kardelenler, süs bitkisi olarak değerlendirilmesinin yanı sıra soğanı da ilaç ve kozmetik sanayisinde kullanılıyor. Çimi Yaylası’nda arıcılık yapan 67 yaşındaki Mevlüt Arıca karın erimesiyle kardelenlerin yüzünü gösterdiğini ifade etti. Yıllarca yapılan bilinçsiz söküm nedeniyle doğada kardelenlerin azaldığını aktaran Arıcı, "Eskiden her yerde bembeyaz ekin tarlası gibi kardelen çiçekleri görürdük. Şimdi Akseki’nin bin 900 metre rakımlı Çimi Yaylası’ndaki kardelenleri arar olduk" diye konuştu. “Torosların Gelinliği” Kardelen çiçeklerinin Torosların gelinliği olgunu söyleyen Arıcı, “Kardelenler Torosların bembeyaz gelinliğidir. Dengesiz sökümler yapılıyor. Yetkililerin kaçak söküme önlem alarak biraz daha korumalarını istiyoruz” şeklinde konuştu. “Kendi kendini tohumluyor” Kardelen çiçeklerinde yüzlerce tohum olduğunu ve zaten kendi kendini tohumladığını söyleyen Arıcı, “ Çocukluğumuzda buraların her tarafı kar gibi kardelenler açardı. Artık karamukların arasında, taşların arasında görmeye başladık. Bu da bilinçsizce sökümden kaynaklanıyor. Devletin uzun süre kardelenleri koruma altına alması ve kardelenlerin eskisi gibi çoğalması gerekir” diye konuştu. Doğadaki kardelenleri izinsiz ve kaçak toplama yapan kişi veya kuruluşlara, 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, ihracat aşamasında gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar hakkında ise 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu gereğince işlem yapılıyor.

Antalya’da bal rekoltesi düştü, kilogramı 800 liraya kadar çıktı Haber

Antalya’da bal rekoltesi düştü, kilogramı 800 liraya kadar çıktı

Yağışın mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, arılar için çok önemli olan polenin doğada kaybolmasına neden oldu. Polen bulamayan arılar yeterince beslenemedi ve ürettikleri bal miktarı daha önceki senenin altında kaldı. İklim şartları sebebiyle rekolte düşünce fiyatı 800 liraya kadar yükseldi. Akseki’de 50 yılı aşkındır arıcılık yapan Ahmet Arıcı (65), 2023 yılı bal sağımına başladıklarını söyledi. Bu yıl bal veriminin geçen yıllara göre biraz daha az olduğunu söyleyen Arıcı, "Geçtiğimiz yıl bu yıla göre çok daha güzel bal verimi vardı. Bu yıl ancak masrafımız çıkacak" dedi. Kendisinin daha çok bin 960 rakımlı Çimi Yaylası’nda arıcılık yaptığını anlatan Arıcı, "Bu yıl ilkbaharda arılar sezona çok güzel başlamıştı. Çiçeklerde çok güzel polenler vardı. Arılar güzel çalıştılar. Fakat sonradan çok yağmur yağdı. Hemen arkasından poyraz devam etti. Çimi Yaylası’nda 28 gün aralıksız poyraz esti. Poyrazdan dolayı arıların gücü, kuvveti kesildi. Bal verimi zamanı bal olmadı, az oldu. Bu da iklim şartlarına bağlı. Bazı arkadaşlar ballarını erken aldı. Bazı arkadaşlar sezonu bile şaşırdı. Nedeni ise bu yıl aldatmaca bir sezon oldu. Tabi ki bu Allah’tan gelen bir şey. Diyecek bir şey yok" diye konuştu. Ortalama her yıl kovanlardan 7-8 kilogram bal alırken bu yıl 1, 1,5 kilogram arasında bal aldıklarını söyleyen Arıcı, "Bu yıl yaylanın balını kara kovan 800, süzme, fenni ve organik balları ise 550-600 lira arasında satacağız" dedi.

Toros dağları eteklerinden özenle kesilip kökü toprakta bırakılıyor Haber

Toros dağları eteklerinden özenle kesilip kökü toprakta bırakılıyor

Yörenin en iyi kekiğinin bu yaylalarda yetiştiğini belirten vatandaşlar, topladıkları kekiği kuruttuktan sonra satışa hazır hale getiriyor. Göktepe Yaylası’na çıkarak kekik toplayan vatandaşlar, her yıl temmuz ve ağustos aylarında kekik topladıklarını kendi ihtiyaçlarını karşıladıklarını, bir çok vatandaşın ise bunu satarak gelir elde ettiğini söyledi. Kekik toplayan vatandaşlar, kekiği makas veya bıçakla keserek köküne zarar vermeden, gelecek yıllarda yeniden çıkmasına özen gösteriyorlar. Akseki’de vatandaşlar, yaylalardan topladıkları kekiğin bir demetini 15, bardağını ise 20 liradan satıyor. Yaylalarda kekik toplayan Makbule Çelik, her yıl kekik zamanı Akseki’nin yüksek kesimlerine çıkarak taş kekiği topladıklarını söyledi. Yüksek rakımlı Göktepe Yaylası’nda taşların arasından çıkan kekikleri toplayarak kışın yemeklerde ve hastalıklarda içecek olarak kullandıklarını belirten Çelik, şöyle devam etti: "Yörede kekik bitkisi bolca bulunuyor. Yöremizde yetişen kekik, diğer yörelerdekinden çok daha kalitelidir. Yaylada havanın temizliği ve rakımın yüksek oluşu kaliteyi ortaya çıkarıyor. Taş kekiği ismi gibi taşların arasında oluşur. Buranın rakımı 1800 metredir. Bazı vatandaşlar kekiğin bağını 10 liraya satıyorlar. Ama biz satmıyoruz. Kendi ihtiyaçlarımız için kullanıyoruz. Farklı yörelerden vatandaşlar gelerek bu yöreden kekik satın alıyor" diye konuştu. “Kekik kışlık ilacımız” Her yıl kendi ihtiyaçları için kekik topladıklarını belirten Ayşe Çelik, Akseki’nin bin 800 metre yükseklikteki Göktepe Yaylası’nda taşların arasında çıkan kekikleri toplayarak kışın yemeklerde ve hastalıklarda içecek olarak kullandıklarını söyledi. Çelik, "Bu bitki çok faydalı bir bitkidir. Şifa kaynağıdır. Topladığımız kekiklerin ihtiyacımız kadarını ayırır, diğerlerini ise satarız. Ayrıca çok güzel çayı yapılır. Kış aylarında haftanın 3 gününde kaynar suya bir parça koyup çayını yapar içeriz. Biz onun için hiçbir zaman grip olmayız. Bizim kışlık ilacımızdır. Bu yörede herkes temmuz, özellikle ağustos aylarında yaylaya çıkarak çuvallarla toplayıp hem yakınlarına gönderiyorlar hem de ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Akseki’nin bazı köylerindeki vatandaşlar da yaylalardan topladıkları kekikleri pazarda satarak geçimlerine katkı sağlıyor. Fakat bu yıl yağmurlar az olduğundan boyları küçük kalmış. İçenlere de şifa olsun” şeklinde konuştu.

Antalya’da arı kovanlarının yeni adresi 1.960 metre rakımlı yaylalar Haber

Antalya’da arı kovanlarının yeni adresi 1.960 metre rakımlı yaylalar

Antalya’da bal üreticileri, havaların ısınmasıyla beraber arı kovanlarını yaylaya çıkarmaya başladı. Sonbaharda yaptıkları hasadın ardından arıları sıcak bölgelere götüren üreticiler, Ağustos ayındaki ilk hasat için hazırlıklarını tamamlayıp, Akseki’nin Yaylalarına arı kovanlarını taşımaya başladılar. Geçen yıl ortalama bir kovandan 15 kilo bal alan arıcılar, bu yıl ikişer katlı 25-30 kilonun üzerinde bal bekliyor. Nem oranını dengelemek için söğüt dallarından yapılan özel kovanları alçak rakımlı bölgelere bırakan arıcılar, kovanların temizliği, artan mumların çıkartılması, zayıf kovanların güçlendirilmesi gibi çalışmaları tamamlayarak, kovanları yöredeki bin 960 metre rakımlı Çimi Yaylası Kuyu mevki olmak üzere Bademli, Göktepe, Kuyucak ve Yarpuz Yaylalarına taşımaya başladı. Üretilecek bal, meşakkatli çalışmaların ardından Ağustos ayının sonlarında yapılacak hasat ile satışa sunulacak. Son bir aydan bu yana havaların oldukça yağışlı gitmesi nedeni ile arı kovanlarını yaylalara geç çıkaran arıcılar, yağışların durması ile birlikte kovanlarını bitki popülasyonunun bol olduğu bölgelere kovanlarını yerleştirdiler. Yağışlar ile doğanın canlandığını söyleyen arıcılar, bitki popülasyonunun oldukça fazla iyi olmasından dolayı bu yıl bal veriminin geçen yıla göre daha iyi olacağını söyledi. 76 yaşındaki Hüseyin Şahin, 60 yıldır arıcılık yaptığını söyledi. Arıcılık mesleğinin atalarından kaldığını söyleyen Şahin, “Arıcılık ayrı bir meslek. Bu meslek benim baba mesleğim, dede mesleğim. 50-60 yıldır bu mesleğin içerisindeyim. Bu yıl havalar çok yağışlı gitmesi nedeni ile kovanlarımızı yaylaya biraz geç çıkardık. Yağışlardan dolayı arılarımız uçamadı, çiçeklerden bal alamadı ama bundan sonra arılarımızın çok iyi bal getireceklerine inanıyoruz. Hasadımızı yaptıktan sonrada arılarımızın tekrar bakımlarını yapıp yayladan indiririz. Havaların önümüzdeki günlerde ısınması durumunda geçen yıl almış olduğumuz bal gibi yeniden bal alabiliriz” diye konuştu. İbradı’nın Ürünlü Mahallesi’nde ata mesleği arıcılığı sürdüren Mesut Şanlı (60) ise sezon hazırlıklarını tamamlayarak kovanlarını florası çok iyi olan Akseki’nin Kuyucak Yaylası’na çıkardıklarını söyledi. Bal üreticileri olarak sezona iyi hazırlandıklarını ifade eden Şanlı, “Kovanlarımızın bakımını iyi yaptık ve bu yıl bitki florasının çok iyi olduğunu tespit ettiğimiz Akseki’nın Kuyucak Yaylası’na bıraktık. Arılar uçmaya başladı. Bu yıl bahar yağmurları çok iyi geçti. Yaylalarda çok iyi flora zenginliği var. Çiçeklerin bazıları yeni açmış, bazıları ise yeni açmaya başlamış. Geçen yıl ortalama bir kovandan 15 kilo bal aldık. Bu yıl ise geçen yıla göre 25-30 kilonun üzerinde bal bekliyoruz. Arı kovanlarımızı göçebe olarak Akseki’nin Kuyucak Yaylası’na arı kovanlarımı götüreceğim. Oranın Yaylası bal verimi bakımından çok daha fazla. Arılarımız Toros dağlarının kekiğinden tutun da binlerce çeşit bitkiden doğal bal yapıyor. Akseki’nin balı bu bakımdan oldukça kalitelidir” diye konuştu. “Çocuk bakar gibi bakıyoruz” Arıcılık mesleğinin oldukça zor fakat zevkli bir meslek olduğunu söyleyen Şanlı, “Onlara çocuk bakar gibi bakıyoruz. Her mevsim ayrı bakımları var. Arılarımızı nüfus bakımından çoğalttık. Kovanlarımızı ikişer kat yaptık. Şu anda 50 kovan arım var. Arıları çoğaltmak önemli değil. İstediğin kadar çoğaltabilirsiniz ama bakımı çok önemli. Arıların anasını bile kendim üretiyorum. Onları ürettikçe kovanlara birer tane koyuyorum. Çünkü ana arı oldukça pahalı. Her şeyini kendim yapıyorum” şeklinde konuştu. Yayla sezonuna güçlü bir koloni ile girmek ve bal üretmek için son hazırlıklarını yapan arıcılar, arıların koloni içerisinde belirli bir sayıya ulaşmasının ardından arıları başta 1960 rakımlı balı ile meşhur Çimi Yaylası ile, Göktepe, Yarpuz, Bademli, Kuyucak Yaylalarına çıkarıyor. Yaylada da her yılın mevsimine ve iklim değişikliklerine göre oluşan ballar Ağustos ayının ortasında hasat ediliyor. Hasadın ardından milyonlarca arı yine Akseki bölgesinde sıcak bölgelere geri getiriliyor.

Antalya’da mahallelinin ürkek misafirleri Haber

Antalya’da mahallelinin ürkek misafirleri

Antalya’nın Akseki ilçesi Gidengelmez Dağları’ndaki yaban keçileri soğuk havada yiyecek bulmakta zorlanınca her yıl olduğu gibi otlamak için dağın eteğindeki Değirmenlik Mahallesi’ne kadar indi. Mahalleli tarafından korunan keçiler, gündüz otladıktan sonra akşam mahalleden ayrılıyor. Akseki’nin en uzak mahallelerinden biri olan, milli park niteliğindeki Gidengelmez Dağları’nın batısına kurulu Değirmenlik Mahallesi’nin sakinleri, kış mevsiminde farklı misafirleri ağırlıyor. Avlanılması ve evcilleştirilmesi yasak olan dağ keçileri, soğuk havalarda yiyecek bulmakta güçlük çektikleri için artık şehir merkezlerine iniyor. Yaban Hayatını Koruma Sahası'ndaki Gidengelmez Dağları’nda kaçak avlanmaya izin verilmemesi, koruma altındaki bölgede ateşli silahlarla atış yapılmasının önüne geçilmesiyle kendilerini güvende hisseden yaban keçileri, dağın yüksek kesimlerinin karla kaplanması nedeniyle Gidengelmez Dağları’nın eteklerinde bulunan Değirmenlik köyünün arazilerine ve hatta köydeki evlerin bahçelerine kadar gelerek otlanıyorlar. Genellikle sabah saatlerinde köye inen yaban keçileri, hava kararmadan yeniden yaşam alanlarına dönüyor. Keçiler mahallede köylülerin evlerinin önündeki bahçelerde ekili çilekleri yerken, kent dışından yaban keçilerini görmek ve fotoğraflamak isteyenler köyü ziyaret ediyor. “Gelecekleri günü özlemle bekleriz” Değirmenlik Mahallesi'nde yaşayan Ramazan Arslan, her yıl olduğu gibi yaban keçilerini köylerinde ağırlamaktan mutlu olduklarını söyledi. Bölge insanının kendilerini koruduklarını bildikleri için hayvanların kendini güvende hissettiğini ve köyün kenarlarında yayıldıklarını söyleyen Arslan, “Her yıl keçilerin köye inmesini özlemle bekliyoruz. Onlar mahalle halkımızla iç içe yaşıyorlar. Köy halkı bu hayvanları çok seviyor. Hayvanlar çok rahat bir şekilde köyümüzün içine kadar evlerimizin önüne kadar geliyorlar. Bahçelerimize giriyorlar. Hatta bahçelere kadar gelerek otlanıyorlar. Çünkü yaban keçileri kendilerini güvende hissediyorlar. Bahçelerimizdeki otları yiyorlar” dedi. “Kaçak avcılara göz açtırmayız” Gidengelmez Dağları’ndaki yaban keçilerini tüm mahalle halkı ile birlikte koruduklarını, yaban keçilerinin korunması ve sayılarının artması için tüm mahalleli olarak çaba sarf ettiklerini dile getiren Arslan, “Mahalle halkı olarak kaçak avcılara göz açtırmıyoruz. Yaban keçisinin yıl boyunca her türlü avlanmasının yasaktır. Buraya kaçak avcı giremez. Halkımız dışardan gelen yabancıları hemen tanır. Kaçak avcıyı gördüğü anda köylümüz tarafından av koruma ekiplerine hemen haber verir. Kimse burada kaçak av yapamaz. Sadece av turizmi çerçevesinde çıkarılan envantere göre avlanmaya izin veriliyor. Hafta sonları Antalya, Konya gibi illerden bu hayvanları izlemeye geliyorlar. Fotoğraf sanatçıları gelip fotoğraf çekiyorlar” diye konuştu. “Sabah saatlerinde inip, akşam saatlerinde dönüyorlar” Yaban keçileri en ufak bir sesten bile kaçmasına rağmen artık köylüler tarafından onlara zarar gelmeyeceğini bildiklerini kaydeden Arslan, ”Sabah saatlerinde saat 09.00-10.00 gibi bahçelere inip, akşamüzeri saat 15.00 gibi hava kararmadan yuvalarına dönüyorlar. Bölgede kaçak av yaptırmıyoruz. Köydeki köpeklerin de keçilere zarar vermemeleri için uğraş veriyoruz. Tüm mahalle halkı bu konuda oldukça duyarlı. Yaban keçilerinin korunması ve sayılarının artması için çabalıyoruz” dedi. Kaynak: İhlas Haber Ajansı

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.