TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Arı

AGRONEWS - Arı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Arı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Artvin’de bal ormanlarında hasat başladı Haber

Artvin’de bal ormanlarında hasat başladı

Arıcılar, bu yılki bal verimliliği ve kalitesinden oldukça memnun olduklarını dile getirdiler. Artvin Orman Bölge Müdürlüğü tarafından arıcılığı geliştirmek ve organik bal üretimini desteklemek amacıyla kurulan 20 bal ormanı, bölge halkı için büyük bir gelir kaynağı haline geldi. Artvin’de arıcılık, 2 bin 727 bitki çeşidiyle özenle yapılıyor. Murgul ilçesine bağlı Kokolet Vadisi’nde bulunan bal ormanlarında bal hasadı başladı. Kafkas arı ırkı ile üretilen ballar, sağım yapılmak üzere kovanlardan çıkarıldı. Bölge halkı ve arıcıların yanı sıra, bal hasadına Orman Bölge Müdürlüğü Ekosistem Hizmetleri Daire Başkanı Özgür Balcı, Orman Bölge Müdürü Mimar Sinan Özkaya ve Arıcılar Birlik Başkanı İbrahim Durmuş katıldı. Bal ormanlarının özellikle orman köylüsüne önemli ek gelir kaynağı sağladığını belirten Artvin Arıcılar Birlik Başkanı İbrahim Durmuş, arıcılığın orman köylülerinin yaşam standartlarını yükselttiğini ifade etti. Durmuş, "Kokolet dediğinizde akla bal gelmeli. Murgul Kokolet Vadisi ender bulunan bir vadimizdir. Tek girişi vardır. Burada tarım ve ilaçlama yok. Sadece doğaya bırakılmış bir yerdir. Kaliteli ballarımız bu bölgede üretiliyor. İstanbul’dan, İzmir’den insanlar gelip buradan ballarını alırlar. Artvin’in endemik bitki çeşitliliği Kokolet Vadisi’nde mevcuttur. Kestane, yaban mersini, karayemiş, ıhlamur, karışık ballarımız orman gülü gibi endemik türlerin vadide bulunması, buranın ön plana çıkmasını sağlıyor. Arıcılarımıza bu vahşi doğada yaşayıp arıları besledikleri için teşekkür ediyoruz" dedi. 25 yıllık gazetecilik mesleğini bırakıp arıcılığa başladı Murgul Kokolet Vadisi’nde arıcılık yapan İlker Turhan ise şunları söyledi: "Bu vadideki kestane balı üretiminde her yılın Ağustos ayının ilk haftasında sağım başlıyor. Sezon güzel geçti ve güzel şeyler bekliyoruz. Alın terimizin karşılığını inşallah alacağız. Kokolet Vadisi, endemik olarak diğer vadilerden daha çeşitli. Kafkas arısının menzili 8 kilometre; yani arı, 5 kilometrede etken oluyor. Buradaki özellik, tek vadi, köy, vadinin merkezi ve yaylaya yakın olduğu için arı her taraftan nektarını alabiliyor. Bu yüzden Kokolet balının aroması biraz daha farklı oluyor. Kokolet Vadisi’nde kestane balı ağırlıklı üretiliyor. Kovanları yayla altına doğru koyduğunuzda yayla ve beyaz orman gülü, delibal dediğimiz üretimi alıyoruz. Köyde çiçek balı üretiyoruz, daha yukarıda yaylaya yakın yerlerde de yaban mersini balı temin ediyoruz. 25 yıl gazetecilik ve televizyon hayatım oldu, aynı zamanda esnafım. Bu işin hastalık olduğunu ve insanı bağladığını duyduğumda çok güldüm. 15 yıldır bu işi yapıyorum. Bütün her şeyi bıraktım, hayatım arılar oldu. Bunlar bizim annemiz, babamız, evlatlarımız. Bütün zamanımızı onlarla geçiriyoruz. Bu işin Artvin için bir kurtuluş olduğunu düşünüyorum. Devlet büyüklerimizden, Orman vadilerinin ve bal ormanlarının desteklenmesini istiyorum. Orman Genel Müdürlüğü’ne, Artvin Orman Bölge Müdürlüğü’ne ve İşletme Müdürlüklerimize arıcılar adına, kendi vadim adına teşekkür ediyorum. Gerçekten bize alan, ekipman ve yol anlamında çok destek oluyorlar. Her zaman yanımızdalar" ifadelerine yer verdi.

Yaban arılarının azalması tarım zararlılarını çoğaltabilir Haber

Yaban arılarının azalması tarım zararlılarını çoğaltabilir

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütünce (FAO) hazırlanan raporlar, dünyadaki gıda üretiminin üçte birinin arılara bağlı olduğunu gösteriyor. Çiçekler arasında dolaşırken gerçekleştirdikleri tozlaşma ile bitkilerin üremesini ve çeşitliliğini sağlayan arılar aynı zamanda diğer böcek türleriyle biyolojik çeşitliliğin devamlılığına katkı sunuyor. Türkiye'de 2 binden fazla arı türü bulunurken bunun çok büyük bir kısmını, özellikle tarımda biyolojik mücadelede ve tıpkı bal arıları gibi tozlaşmada rol oynayan yaban arıları oluşturuyor. Bal arısı bakımından zengin biyoçeşitliliğe sahip Türkiye, dünyadaki 30 bal arısı alt türünün 5'ine ev sahipliği yapıyor. AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi (DAGEM) Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu, eklem bacaklılar ve zar kanatlılar takımında yer alan yaban arılarının, tozlaşmada bal arıları kadar önemli olduklarını, bir diğer önemlerinin de tarım zararlılarını yemeleri olduğunu söyledi. Kekeçoğlu, "Bal arıları tozlaşmada sadece önemli bir vektör ama yaban arıları zarar veren böcekleri de yiyerek bitkiye faydalı oluyorlar. O kadar önemli ki bunlar biyolojik mücadele vektörleri." dedi. İklim değişikliği, küresel ısınma ve tarım ilaçlarının yaban arıları popülasyonunu azalttığı, yaban arılarının yok olmasının tarım zararlısı böceklerin daha fazla çoğalmasına neden olabileceği uyarısında bulunan Kekeçoğlu, şöyle devam etti: "Tarım zararlısı böceklerin çoğalması da bitkileri etkileyecek, özellikle gıda olarak kullandığımız bitkilerin ölmesine veya verim düşüşüne neden olacaktır. Yaban arılarının popülasyonunun azalması ve bilinçsiz arıcılık, dünyada kesinlikle bir krize neden olacaktır." Yaban arılarını tehdit eden faktörler Konukçu olarak kullandıkları bitkilerin biyolojik dengesi, uyum sağladıkları nem, ısı gibi iklim koşulları ve besin kaynağı olarak kullandıkları diğer böceklerin popülasyon dinamiğinin yaban arılarının sürdürülebilirliği açısından son derece önemli olduğunun altını çizen Kekeçoğlu, küresel ısınmaya bağlı bitkilerin yayılımı ve çiçek açma mevsiminin değiştiğini, bu durumun da yaban arılarının, adapte oldukları doğal yaşam ortamlarında yaşayamamalarına yol açtığını belirtti. Yaban arılarına en çok zarar veren faktörlerden birinin tarım ilaçları olduğunu, bu nedenle çiftçiler ve arıcıların uyum içinde üretim yapmaları gerektiğini vurgulayan Kekeçoğlu, ilaçlamanın, arıların uçmadığı akşam saatlerinde yapılmasıyla arıların zarar görmesinin önlenebileceğini anlattı. Hem yaban arılarını hem de çevreyi korumak adına tarım ilaçları yerine biyolojik mücadele yöntemleri kullanılması ve çiftçilerin de bu yönde özendirilmesi tavsiyesinde bulunan Kekeçoğlu, "Biyolojik mücadele nedir? Bir zararlıya, zararlı böceğe, patojene veya nematoda karşı başka bir böceği kullanmak. Dolayısıyla burada zehir kullanmıyorsunuz, herhangi bir pestisit kullanmıyorsunuz, çevreye duyarlı bir mücadele yapmış oluyorsunuz." diye konuştu. "Kovan sayısını artırıp kaliteli arıcılık yapmamız gerekiyor" Türkiye'deki arıcılık sektörüyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Kekeçoğlu, bal üretimi ve kovan sayısı bakımından Türkiye'nin dünyada ikinci sırada bulunduğunu ancak asıl önemli unsurun kovan başına alınan verim olduğunu bildirdi. Kekeçoğlu, "Çok sayıda kovan olsa ne olur? Çok sayıda kovan demek çok sayıda nektar kaynağına ihtiyaç var demek. Halbuki küresel ısınma ve iklim değişimi nedeniyle artık çok sayıda nektar kaynağı bulamıyoruz. Tam tersine nektar kaynaklarımız azaldı. Dolayısıyla kovan sayısını artırıp kaliteli arıcılık yapmamız gerekiyor." ifadelerini kullandı.q3 Arıların ölümüne neden olmamak için arı hastalıkları veya bakımı için kullanılan ilaçların doğru doz ve şekilde uygulanması gerektiğinden bahseden Kekeçoğlu, diğer taraftan kontrolsüz göçer arıcılık uygulamalarına bağlı olarak kovan zararlılarının daha önce görülmediği bir coğrafyada görülmeye başlandığını ve bunun önüne geçmek için Türkiye'de yapılan göçer arıcılığın daha bilinçli yapılması gerektiğini dile getirdi. Arıcılıktaki problemlerin, çevre okuryazarlığının kazandırılmasıyla azaltılabileceğini kaydeden Kekeçoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Kestane alanında, kestane açtığı dönem inanılmaz bir yığılma oluyor veya eylül ayında çam ormanlarına inanılmaz bir yığılma oluyor ama bazı alanlar da bomboş kalıyor. Bitkisel haritayı, ballı bitkilerin haritasını çıkarmamız gerekiyor. Arıcıları mevsime bağlı olarak hangi mevsim hangi bitki çiçek açıyorsa homojen olarak yerleştirmemiz gerekiyor. Bir yere yığılma yapılmamalı."

Uzmanlardan arıların ilkbahar bakımı için ‘kritik’ uyarı Haber

Uzmanlardan arıların ilkbahar bakımı için ‘kritik’ uyarı

Hava sıcaklıkların artması, kıştan çıkılması ve baharın gelmesiyle birlikte arı üreticileri için kovanlarda ilkbahar bakım dönemi başladı. Bakımların nasıl yapılacağı, yapılmazsa ne olacağı ve nelerle karşılaşacağıyla ilgili soru işaretlerini Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde arılar üzerine çalışan akademisyenler giderdi. Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim Dalı Araştırma Görevlisi Sedat Sevin, Türkiye’nin bal üretiminde önemli bir noktada olduğunu dile getirerek, bunun artması için yapılması gerekenlere ilişkin, “Bunlar içerisinde arının bakım ve beslemesi, arı hastalıklarıyla mücadele, koloninin düzgün bir şekilde yönetilmesi, yani koloni yönetimi bizim için çok önemli oluyor. Eğer siz koloninizi takip etmezseniz arılarınızla ilgili gözlemleri iyi yapmazsanız kolonileri kaybetmeye gidebilirsiniz. Burada önemli olan hastalıklar, bunlarla mücadele ve kolonideki sorunları çözmeye yönelik yapabileceklerinizi sıralamanız gerekiyor” dedi. “Arıyı beslemezseniz koloni ölmeye gider” Sevin, arıların ilkbahar dönemine girilmesi ve baharın gelmesiyle şerbete ihtiyacı olduğunu söyleyerek, “Arıcılarımıza önerimiz özellikle kıştan çıkmış arıların bakım ve beslemesi, kolonilerin genel durumunun kontrol edilmesi, kovanların açılıp kontrol edilmesi, kovandaki ana arının varlığının gözlemlenmesi. Kovanda ana arı yoksa bunların telafi edilmesi, özellikle meteorolojiyi takip ederek kolonilere nasıl bir besleme yapmamız gerekir. Şerbeti kovanlara besleme olarak vermemiz gerekiyor ki hem ana arı yumurtlamayı teşvik etsin, hem koloni güçlensin ve asıl bal dönemine kendini hazırlayabilsin. Çünkü arı kış döneminden güçsüz çıktı. İçerideki besin tüketti. Besini tükettiğinden dolayı bu arı dışarıdan bulamazsa ve siz de beslemezseniz koloni maalesef ölmeye gider” ifadelerini kullandı. Kolonideki hastalıklara karşı ilaçlama yapılması gerektiğini ifade eden Sevin, “Bu dönemde uyguladığınız ilaçların dozu, verilme şekli ve verdiğiniz ilacın etken maddesini göz önünde bulundurarak hareket etmeniz gerekiyor. Eğer bunları düzgün bir şekilde yaparsanız ve bakın düzgün bir şekilde yapıldığında koloni çok hızlı bir şekilde nüfusunu artıracak ve bal üretim sezonuna hazır hale gelmiş olacaktır” cümlelerine yer verdi. “Arıcılığın yıl boyunca takip edilmesi gerekir” Arılarda ilkbahar bakımı yapılmadığı taktirde karşılaşılabilecek durumlara ilişkin de konuşan Sevin, arıcılığın diğer hayvancılık kolları içerisinde kendisini hızlı yenileyebilecek bir sektör olduğunu aktararak, şunları kaydetti: “Arıcı kovanıyla ilgilenmiyor, ‘ya ben kovanlarımı bıraktım artık, doğada olduğu kadar’ derse, maalesef kovanlarını gittiği zaman tanıyamaz. Çoğu kaybolmuş, çoğu oğul vermiştir ya da ölmüştür. Aslında arılar bir çocuk gibidir, ilgi ister. Eğer ilgi vermezseniz ve onu düzenli bir şekilde kontrol etmezseniz koloninizin kaybına sebep olur. O yüzden arıcılık aslında tek bir dönemde değil, yıl boyunca yapılması gereken, yıl boyunca takip edilmesi gereken bir durum.” Parazitoloji Ana Bilim Dalın Dr. Araştırma Görevlisi Nafiye Koç da ilkbahar döneminin arılar için kritik ve zayıf geçirebilecekleri bir dönem haline gelebileceğini belirterek, “Bu zayıflığı fırsat bilen birtakım patojenler ve mikroorganizmalar söz konusu. Fırsat bilerek kendi sayılarını oldukça artırma, yükseltme ve kovanı ele amacında olacaklardır” dedi. Türkiye’de arılar için önemli olan Varroa ve Nosema hastalık etkenlerine işaret eden Koç, bakımlar yapılmadığı taktirde bu iki etkenin arılarda ve kovanlarda görülebileceğini belirterek şunları kaydetti: “Aslında bu hastalıkların varlığını kovanlarda birtakım semptomlarla bağdaştırarak bir ölçüye kadar teşhisini yapabiliriz. Örneğin kovanlardaki popülasyon sayısının çok azalması veya yeteri derecede hızda bir artışın olmaması. Bunun yanı sıra işçi arılarda özellikle yavru bakım beslemesinde ve bal üretim aşamasında bir isteksizlik, bir yavaşlama söz konusu olması. Birtakım anomalili arıların oluşması, örneğin kanat ve ayak deformasyonu olan. Nosema ise arılarda çok ciddi bir şekilde karın şişliği ve şiddetli bir ishal görmekteyiz, kovanda, uçuş deliği içerisinde. Hatta çok şiddetli olgularda bal peteklerinin üzerinde dahi bu arı dışkılamalarını görebilmemiz mümkün.” “Hastalıklar çok ciddi ekonomik problemlere sebep olmaktadır” Arılarda yaşanan hastalıklara kesin tanı koyulabilmesi için laboratuvarda teşhis yapılması gerektiğine dikkati çeken Koç, “Her iki bahsettiğim hastalık da ülkemizde oldukça yaygın olarak görülmekte ve çok ciddi ekonomik problemlere sebep olmaktadır. Bu aşamada mücadele kısmı oldukça önemli. Burada dikkat edilmesi gereken şey bu hastalıklarla mücadele ederken bilinçli yaklaşıp aynı ilacı çok yüksek dozda, çok sık aralıklarla uygulamayarak o canlılarda direnç gelişimini önleyebildiğimiz kadar önlemeye çalışmak ve piyasada var olan ilaçların olabildiğince en uzun vadede kullanılmasını ön ayak olmak alacağımız önlemlerden biridir” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.