TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Artvin

AGRONEWS - Artvin haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Artvin haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Artvin’de bal ormanlarında hasat başladı Haber

Artvin’de bal ormanlarında hasat başladı

Arıcılar, bu yılki bal verimliliği ve kalitesinden oldukça memnun olduklarını dile getirdiler. Artvin Orman Bölge Müdürlüğü tarafından arıcılığı geliştirmek ve organik bal üretimini desteklemek amacıyla kurulan 20 bal ormanı, bölge halkı için büyük bir gelir kaynağı haline geldi. Artvin’de arıcılık, 2 bin 727 bitki çeşidiyle özenle yapılıyor. Murgul ilçesine bağlı Kokolet Vadisi’nde bulunan bal ormanlarında bal hasadı başladı. Kafkas arı ırkı ile üretilen ballar, sağım yapılmak üzere kovanlardan çıkarıldı. Bölge halkı ve arıcıların yanı sıra, bal hasadına Orman Bölge Müdürlüğü Ekosistem Hizmetleri Daire Başkanı Özgür Balcı, Orman Bölge Müdürü Mimar Sinan Özkaya ve Arıcılar Birlik Başkanı İbrahim Durmuş katıldı. Bal ormanlarının özellikle orman köylüsüne önemli ek gelir kaynağı sağladığını belirten Artvin Arıcılar Birlik Başkanı İbrahim Durmuş, arıcılığın orman köylülerinin yaşam standartlarını yükselttiğini ifade etti. Durmuş, "Kokolet dediğinizde akla bal gelmeli. Murgul Kokolet Vadisi ender bulunan bir vadimizdir. Tek girişi vardır. Burada tarım ve ilaçlama yok. Sadece doğaya bırakılmış bir yerdir. Kaliteli ballarımız bu bölgede üretiliyor. İstanbul’dan, İzmir’den insanlar gelip buradan ballarını alırlar. Artvin’in endemik bitki çeşitliliği Kokolet Vadisi’nde mevcuttur. Kestane, yaban mersini, karayemiş, ıhlamur, karışık ballarımız orman gülü gibi endemik türlerin vadide bulunması, buranın ön plana çıkmasını sağlıyor. Arıcılarımıza bu vahşi doğada yaşayıp arıları besledikleri için teşekkür ediyoruz" dedi. 25 yıllık gazetecilik mesleğini bırakıp arıcılığa başladı Murgul Kokolet Vadisi’nde arıcılık yapan İlker Turhan ise şunları söyledi: "Bu vadideki kestane balı üretiminde her yılın Ağustos ayının ilk haftasında sağım başlıyor. Sezon güzel geçti ve güzel şeyler bekliyoruz. Alın terimizin karşılığını inşallah alacağız. Kokolet Vadisi, endemik olarak diğer vadilerden daha çeşitli. Kafkas arısının menzili 8 kilometre; yani arı, 5 kilometrede etken oluyor. Buradaki özellik, tek vadi, köy, vadinin merkezi ve yaylaya yakın olduğu için arı her taraftan nektarını alabiliyor. Bu yüzden Kokolet balının aroması biraz daha farklı oluyor. Kokolet Vadisi’nde kestane balı ağırlıklı üretiliyor. Kovanları yayla altına doğru koyduğunuzda yayla ve beyaz orman gülü, delibal dediğimiz üretimi alıyoruz. Köyde çiçek balı üretiyoruz, daha yukarıda yaylaya yakın yerlerde de yaban mersini balı temin ediyoruz. 25 yıl gazetecilik ve televizyon hayatım oldu, aynı zamanda esnafım. Bu işin hastalık olduğunu ve insanı bağladığını duyduğumda çok güldüm. 15 yıldır bu işi yapıyorum. Bütün her şeyi bıraktım, hayatım arılar oldu. Bunlar bizim annemiz, babamız, evlatlarımız. Bütün zamanımızı onlarla geçiriyoruz. Bu işin Artvin için bir kurtuluş olduğunu düşünüyorum. Devlet büyüklerimizden, Orman vadilerinin ve bal ormanlarının desteklenmesini istiyorum. Orman Genel Müdürlüğü’ne, Artvin Orman Bölge Müdürlüğü’ne ve İşletme Müdürlüklerimize arıcılar adına, kendi vadim adına teşekkür ediyorum. Gerçekten bize alan, ekipman ve yol anlamında çok destek oluyorlar. Her zaman yanımızdalar" ifadelerine yer verdi.

Fındıkta fiyat belirsizliği sürüyor Haber

Fındıkta fiyat belirsizliği sürüyor

Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan, fındık fiyatlarına ilişkin, "Öncelikle yapılması gereken fındık alımının Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) üzerinden değil, devletin fındık üreticisinin örgütü olan Fiskobirlik üzerinden alım politikası oluşturarak üreticilerin tekelleşmeye karşı korunmasını sağlamaktır” dedi. Her yıl dünyanın fındık ve mamulleri ihracatına konu olan fındığın yaklaşık yüzde 75’inin Türkiye’den karşılandığını belirten Pehlevan, “Fındık Karadeniz bölge halkının önemli bir kısmının geçim kaynağıdır. Aynı zamanda fındığın sosyal boyutu da oldukça önemlidir. Üretim alanı Düzce’den Artvin’e, Trabzon’dan Gümüşhane, Tokat’a kadar 16 ilde, 123 ilçede ve 3 bin 200 köyde 720 bin hektar alanda 500 bin çiftçi ile her yıl dünyanın fındık ve mamulleri ihracatına konu olan fındığın yaklaşık yüzde 75’i ülkemizden karşılanmaktadır. Üretici, tüccar, fabrikalar ve ihracatçıları da hesaba katarsak direkt ve dolaylı olarak 5 milyondan fazla kişiyi ilgilendirmektedir. Bu kadar geniş bir etki alanına sahip olan fındık politikaları oluşturulurken çok daha hassas davranılmalı. Ülkemizde yetişen fındığın kalitesi ve aroması bakımından tartışmasız dünyada olmazsa olmaz kalitesinin değerini bilerek stratejilerimizi bu realite doğrultusunda yapmalıyız” dedi. "Üreticinin fazla talebi yok" Üreticinin fazla bir talebi olmadığını ifade eden Pehlevan, “Üreticilerimizin çok fazla talebi yok. Sadece istenen üretim maliyetinin üzerine yaşam payının koyularak çiftçinin alın terinin karşılığını alacağı taban fiyatının açıklanması ve aracıların ise bu taban fiyatın altında fındık almasının önüne geçilmesidir. Aksi takdirde üretici bu ekonomik koşullarda mağdur olup zarar edecek, üretimden kopacak, kaybeden bütün paydaşlar ve hepsinden önemlisi ülkemiz olacaktır. Bugün yapılması gereken çiftçiye çeşitli söylemler ile ayar vermek değil, üreticinin alın terinin karşılığını almasını sağlamaktır. Bunun yolu da çiftçinin malını ucuza kapatmak değildir. Fındığın gerçek değerini bulacak piyasa şartlarının oluşturulmasıdır” diye konuştu. "Dünyada marka değeri yüksek Fiskobirlik gibi bir kurum var" Pehlevan, “Öncelikle yapılması gereken fındık alımının Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) üzerinden değil, devletin fındık üreticisinin örgütü olan Fiskobirlik üzerinden alım politikası oluşturarak üreticilerin tekelleşmeye karşı korunmasını sağlamaktır. 90 yıllık tecrübeye sahip, kendi entegre tesislerinde ürünü işleyen ve aracı kullanmadan fındığı dış pazara sunma kabiliyeti olan ve dünyada marka değeri yüksek Fiskobirlik gibi bir kurum var. Fındık fiyatına ayar verecek olan, güçlü devlet destekli alım politikası ile Fiskobirlik’tir. TMO ise almış olduğu fındığı üzerine belli bir kar koyarak satacağı yer yine üreticiye ayak oyunları yapan büyük aktörler. TMO’nun satış yapmış olduğu dönemde ise fındık fiyatlarındaki düşmelerden çiftçiler inanılmaz zararlar etmektedir. Fındık tarımının sürdürülebilir olması için olmazsa olmaz olan, Fiskobirlik’in işlevsel hale getirilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması ve rekabet kurulunun sahada olmasıdır” dedi. "170 TL taban fiyat belirlenmesi gerekmektedir" Fındık taban fiyatının 170 TL olması gerektiğini söyleyen Pehlevan, “Karadeniz’in olmazsa olmaz tarım ürünü fındığın belirsizlik içerisinde olması kabul edilemez. Geçtiğimiz yıla göre verimin yüksek olması beklenen bu yıl, fındık üreticisi umutsuz, çaresizlik ve belirsizlik içerisinde beklemektedir. En kısa zamanda belirlenen 120 TL maliyetin üzerine yüzde 30’luk yaşam payı ilave edilerek üreticiyi memnun edecek 170 TL taban fiyat belirlenmesi gerekmektedir. Dünya fındık piyasasının yüzde 75’ine hükmettiğimiz ve 5 milyon insanımızın içerisinde olduğu fındık, yabancı tekellere bırakılacak bir ürün değildir. Fındık üreticileri kaderine mahkûm edilmesin. Acilen TBMM’de iktidarı ve muhalefeti ile birlikte milli ürün olmanın bütün şartlarını taşıyan fındığın milli ve stratejik ürün kapsamına alınmasının mimarı sizler olun” diye konuştu.

Artvin’de yaban mersini hasadı başladı Haber

Artvin’de yaban mersini hasadı başladı

Bölgede yetişen likapalar, hem yerel pazarlarda hem de ülke genelinde büyük ilgi görüyor. Üreticiler, bu yılki rekoltenin yüksek olmasından ve ürün kalitesinden oldukça memnun. Hopa’nın Koyuncular köyünde likapa yetiştiriciliği, son yıllarda artan talep ve desteklerle hızla büyüyor. Bölge ikliminin ve toprağının Likapa üretimi için elverişli olması, üreticileri bu alana yönlendirmiş durumda. Hasat edilen likapalar, taze tüketimin yanı sıra reçel, meyve suyu ve kurutulmuş meyve olarak da değerlendiriliyor. Likapa, yüksek antioksidan içeriği ve sağlığa faydaları ile bilinirken, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirmesi ve göz sağlığını desteklemesi ile öne çıkıyor. Hopa’da üretilen likapalar, doğal ve organik üretim yöntemleri ile yetiştiriliyor, bu da ürünlerin kalitesini daha da artırıyor. Bu yılki hasadın, üreticilere ekonomik olarak da büyük katkı sağlaması bekleniyor. Bölgedeki üreticiler, likapa hasadının başlamasıyla birlikte hummalı bir çalışma içine girmiş durumda ve bu çalışmaların sonunda yüksek verim elde etmeyi hedefliyor. Konuyla ilgili bilgi veren Likapa üreticisi Uğur Karabacak, 2016 yılında bahçesinde yetiştirmeye başladığı likapaları, 2 yıl sonra hasat etmeye başladığını söyledi. Karabacak "Bu yıl iyi bir hasat yılı geçirmeyi umut ediyorum. Bu toplattığımız meyveleri hem taze olarak hem de marmelat ve reçel olarak satışa sunacağız. Başta şeker hastalığı olmak üzere bir çok hastalığa iyi geliyor. Son yıllar Likapa’nın bilinirliği de arttı. Önümüzdeki yıllarda bahçemizi büyütmeyi planlıyorum” ifadelerini kullandı.

"Kahverengi kokarcaya önlem alınmazsa fındık tarımı bitebilir" Haber

"Kahverengi kokarcaya önlem alınmazsa fındık tarımı bitebilir"

Türkiye’ye yaklaşık 6 yıl önce giren ve istilacı bir tür olarak özellikle Karadeniz Bölgesi’nde fındık başta olmak üzere yüzlerce bitki türüne büyük zarar veren “Kahverengi kokarca” ile ilgili düzenlenen panelde fındık tarımını bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekildi. Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, kahverengi kokarca tehlikesine dikkat çekerek “Bu böceğe önlem alınmazsa üç sene sonra Trabzon, Rize, Giresun ve Ordu bölgesinde fındık alanlarında fındık para etmeyecek. Yani üreticimiz fındığını satamayacak. Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş. Fakat asıl zarar 2024 yılında başlayacak ve böceğin bitkilerdeki zararını göreceğiz” dedi. Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “Kahverengi Kokarca hakkında her şey ve son durum” konulu panel Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde yapıldı. Panelde söz alan Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan, Kahverengi kokarcaya karşı hazırlıklı olmamamız gerektiğine dikkat çekti. Pehlevan "Halyomorpha halys (Kahverengi Kokarca), hem doğal hem de tarımsal ekosistemler üzerinde çok sayıda olumsuz etkiye neden olmakta, ciddi ekonomik kayıplara ve olumsuz çevresel etkilere yol açmaktadır. Aynı zamanda yaşam alanlarımıza girerek yaşam kalitemizi etkilemektedir. Bölgenin ve ülkemizin korkulu rüyası olmasını istemiyorsak önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkarabilecek olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmalıyız. Mücadelesi çok kolay olmayan fakat her ne pahasına olursa olsun bu zararlıların mutlaka ve mutlaka kontrol altına alınması gerekir. Bir an önce eylem planının hazırlanarak mücadele yöntem ve stratejileri belirlenmeli. Mücadele sadece kullanılacak tek bir metot ile değil, birden fazla mücadele yönteminin birlikte kullanılması ile başarılı olabilir. Yapılacak bireysel mücadeleler yerine toplu olarak mücadelenin teşvik edilmedi gerekmektedir. Üniversiteler, Araştırma kuruluşları, Kamu, STK, Çiftçi örgütleri, çiftçiler ve hatta toplumun her bireyi bu sistemin içerisinde olmalıdır. Kahverengi Kokarca Böceği ile mücadelenin Milli sorumluluk olduğunu, sadece Trabzon’un değil bütün Ülke kurum ve kuruluşları ve Sivil Toplum Örgütleri olarak bu böcekle hep birlikte hızlı ve etkin bir şekilde mücadele ederek diğer bölgelere yayılmasının engellenmesi gerekir. Kısaca böceğin bütün ağaçlar yaşam alanı olduğuna göre bu böcekle mücadele etmenin ne denli zor hatta imkânsız olacağı ortada. Üzerinde titizlikle çalışılması gereken bir konu. Düşünmek bile istemiyorum, aksi bir durumda arzu etmesek te sivrisineklerle nasıl ki yaşam alanlarımızı paylaşıyorsak bu böcekle de maalesef yaşam alanlarımızı paylaşmak zorunda kalabiliriz” diye konuştu. "Dünya literatüründe ismi ’baş belası böcek’ olarak geçiyor" Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, böceğin dünya literatüründe isminin baş belası böcek olarak geçtiğini ifade ederek “Bu zararlı böcek baş belası bir böcek. Zaten dünyanın bütün literatürlerinde bunu kahverengi kokarca olarak bahsederken ’baş belası böcek’ olarak ifade ediliyor. Gereçse de şu; yemediği suyunu emmediği bitki yok. Sadece reçineli bitkiler hariç yeryüzündeki bütün bitkilerin öz sularını emerek beraber zarar veriyor. Ama fındıktaki en büyük tehlike şu; fındığın suyunu emme esnasında salgılamış olduğu bir madde fındığı acılaşmasına neden oluyor. Randıman düşüklüğünden ziyade fındıktaki bu acılaşma fındığın kullanım değerlerini ortadan kaldırıyor ve fındık sadece fındık yağı olarak kullanılabiliyor. Buradaki mücadele vatandaşa bırakılacak kadar kolay bir konu değil. Dolayısıyla vurgulamak istediğimiz konuda eylem planında çiftçiyi de bu mücadeleye katacak projeler üretmek. Örnek verecek olursak tuzağın benden kampanyasıyla beraber bunu yakalayacak olan tuzakları çiftçiye verilebilir çiftçi bu tuzaklarla beraber bu böcekleri yakalayabilir. İlacın benden kampanyasıyla beraber özellikle buna karşı atılacak olan ilaçları bir şekilde Tarım Bakanlığı kendi bünyesinde düzenleyip bir sınırlama koymalı. Yoksa ilaçlı mücadelede çözüm değil. Çünkü Doğu Karadeniz Bölgesinin yapı itibariyle atılan ilaçların denize ulaşması çok kolay. Bir de bölgede arıcılıkta söz konusu. Buna ilave olarakta birçok canlının doğal düşmanı da alanda mevcut bunlarında ölümüne neden olabiliriz. Buna karşı birden fazla mücadele yöntemlerinin aynı anda ve seferberlik olarak kullanılması gerekiyor” ifadelerini kullandı. "Önlem alınmazsa fındık para etmeyecek" Böcekle ilgili önlem alınmadığı takdirde fındığın para etmeyeceğine dikkat çeken Göktürk, “Bu böcek üç sene sonra eğer önlem alınmazsa Trabzon, Rize, Giresun ve Ordu bölgesinde fındık alanlarında fındık para etmeyecek. Yani üreticimiz fındığını satamayacak. Şayet bu böcekle beraber mümkün olduğu kadar erken bir zamanda ve uygun olan yöntemlerle mücadeleye başlamak zorundayız. Şu anda böceğimiz kışlak dediğimiz kışı geçirdiği yerlerden havaların ısınmasıyla beraber çıktı artık yavaş yavaş yeşil alanlara doğru geldi. Öncelikle meyve bahçelerinin içerisinde henüz meyve olmadığı için yabancı otların sularını emiyor zaman ilerleyince şuan fındığa yeni yeni gitmeye başladı. Fındık için erken fındık nohut büyüklüğüne ulaştığı zaman artık fındığa zarar vermeye başlayacak. Doğu Karadeniz Bölgesinde özellikle Artvin, Rize, Trabzon bölgesinde bitki çeşitliliği çok fazla olduğu için henüz tam olarak fındıkta zararını hissetmedik. Fakat son dönemlerde özellikle Giresun’da ve Ordu’da popülasyon yoğunluğu çok fazla bir duruma eriştiği için 2023 yılındaki popülasyonun çok olması 2024 yılında bu böceğin artık gerçekten fındığa zarar vereceği anlamına geliyor. Ama biz fındıktaki zararını fındık nohut büyüklüğüne ulaştığı zaman göreceğiz” şeklinde konuştu. "Vatandaş şuan sadece psikolojik zararını gördü, ekonomik zararını yeni görecek" “Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş” diyen Göktürk, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Böceğin tarihine bakacak olursak 2018 yıllarında Artvin bölgesinden uçarak doğal yollarla yani her hangi bir taşınma ile değil böcek giriş yaptı. Şu anda Artvin’den 2018 yılında girdikten sonra da kendi imkanlarıyla beraber yılda 70-80 kilometrelik mesafeyi uçarak oradan Rize’ye, Rize’den Trabzon’a, Trabzon’dan Giresun’a, Ordu’ya, Samsun’a aynı şekilde şu anda böcek Doğu Karadeniz Bölgesinde bulunmadığı il yok diyebiliriz. Kastamonu, Sinop o bölgeden de devam ederek şuan Marmara bölgesinde bile bu böceği görmemiz mümkün. Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş. Fakat asıl zarar 2024 yılında başlayacak ve böceğin bitkilerdeki zararını göreceğiz.”

Yeni Yusufeli eski Yusufeli’nin toprağıyla hayat bulacak Haber

Yeni Yusufeli eski Yusufeli’nin toprağıyla hayat bulacak

Artvin’de baraj suları altında kalmadan önce verimli tarım arazilerinden taşınan 1.1 milyon metreküp toprak, yeni ilçe merkezinde 124 dönüm alanda hobi ve meyve bahçesi oluşturulmasında kullanıldı. Bölge halkı ata topraklarından alınarak oluşturulan yeni yaşam alanlarında bu yaz ilk mahsullerini almanın heyecanını yaşayacak. Çoruh Nehri üzerinde inşa edilen, 275 metre yüksekliğindeki Yusufeli Barajı ve HES, elektrik üretimine başladı. Baraj nedeniyle Yusufeli ilçe merkezi tamamen sular altında kaldı. Bölge halkı taşındıkları yeni yerleşim yerine alışmaya çalışırken, toprakla da bağını koparmıyor. Atalarından kalan ne varsa her şeyi sular altında bırakan bölge halkı yeni yerleşim yerini yeşillendirmeye çalışıyor. Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından barajın su tutmaya başlamasından önce ilçe merkezinde ve su altında kalan köylerdeki tarım arazilerinden alınan 1.1 milyon metreküp verimli toprak yeni yerleşim alanına taşındı. Taşınan topraklar Yusufeli Belediyesi tarafından 4 bölgede 124 dönüm alanda hobi ve meyve bahçesi oluşturmakta kullanıldı. Kura usulüyle vatandaşlara 500 metrekare ve 1000 metrekare olarak tahsis edilen hobi bahçelerinde hak sahipleri, bakım ve temizlik çalışmalarına başladı. Yusufeliler bu bahçelerde bu yaz ilk mahsullerini almanın heyecanı yaşayacak. Yeni ilçe merkezinde oluşturduğu serada çilek üretimi yapan Halil Genç, eski ilçe merkezinde de serada çilek ürettiğini belirterek aynı sistemini yeni ilçe merkezine taşıdığını söyledi. Genç “Sağ olsunlar toprağımızı taşıdılar ve buraları parselleyerek bizlere hobi bahçesi olarak verdiler. Biz de bu toprağı işliyoruz. Bu sene iyi verim alacağımızdan eminim. Buradaki imkanlar daha iyi, damla sulama sistemiz de var. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum” dedi. İlçe sakinlerinden Yılmaz Demirkıran ise “Biz evde yatmayı sevmeyen insanlarız. Sürekli çalışmayı seven toprağını işleyen, kendi ürettiğini tüketen milletiz. Ben hobi bahçeme 20 tane fidan diktim. Belediye tarafından 14 tane hurma fidanı dikilmişti. Ben de bunlara ek olarak dut, şeftali, kayısı, vişne, kiraz fidanlarını diktim. Gerekli bakımlarını yaparsak seneye meyvesini yeriz. Sular altında kalan bölgelerde ki verimli toprak taşındı buralara. Bize de öncülük yaptılar bizde boş durmayıp çalışıyoruz” diye konuştu. Su tesisatçısı olduğunu belirten Halil Meydan yeni ilçe merkezindeki konutların güzel olduğunu ifade ederek bölgenin yeşermesi içinde devlet, millet el ele çalışma yürütüldüğünü söyledi.

Aria Propolis’e ‘Yılın İnovatif Takviye Edici Gıda Markası’ ödülü Haber

Aria Propolis’e ‘Yılın İnovatif Takviye Edici Gıda Markası’ ödülü

Aria Propolis Yılın İnovatif Takviye Edici Gıda Markası Ödülü’nü kazandı. Alanlarında uzman jüri üyelerinin üç aşamalı değerlendirmesi ile belirlenen Türkiye İnovasyon ve Başarı Ödülleri düzenlenen tören ile sahiplerini buldu. Dünyanın en önemli 5 arı ırkından biri olan Kafkas Arı ırkının Artvin vadilerinde ürettiği propolisi, damla formuna getirerek çocuklara özel ambalaj ile piyasaya süren şirket, Takviye Edici Gıda Kategorisi’nde çocuklara özel içerikle propolis üreten firma olması sebebiyle inovasyon ödülüne layık görüldü. Ürettikleri ürün hakkında bilgi veren Aria Propolis Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Yaşar, “Artvin’in üç bine yakın bitki çeşitliliğine sahip eşsiz vadilerinden elde edilen propolisi ve bu propolisi toplayan Kafkas arı ırkını dünyaya tanıtıyoruz. Çıktığımız bu zorlu yolda gücümüzü kurumsal ilkemiz olan Üretici - Değer - Paylaşım anlayışına uygun olarak Artvin bölgesindeki sözleşmeli arıcılarımızdan ve Aria Propolis damla kullanıcılarından gelen muhteşem yorumlardan alıyoruz. Artvin yöresinde ham propolis tedariğimizi sağlayan arıcılarımıza ve Aria Propolis Damla kullanıcılarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Verilen bilgiye göre şirket, Kafkas Arısı Propolisi’nin dünyaya tanıtımı için yoğun faaliyetler yürütüyor. Bu alanda çalışmalar yapan Artvin Çoruh Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) ve ARIA Propolis arasında iş birliği devam ediyor.

Artvin’de GES startı verildi Haber

Artvin’de GES startı verildi

Artvin’in Ardanuç ilçesi Naldöken köyünde çevre dostu güneş enerji panelleri projesi hayata geçirildi. Artvin Valisi Cengiz Ünsal, Naldöken köyünde GES projesiyle ilgili yerinde incelemeler yaparak yetkililerden bilgi aldı. Vali Cengiz Ünsal yaptığı açıklamada, ”Güneş enerjisi yenilenebilir enerjiler içerisinde, özellikle de iklim ve coğrafi şartlara bağlı olarak önemli bir yer tutmaktadır. ilimizde güneş enerjisinin kullanılması önemli bir değere sahiptir. Bugün, Artvin Valiliği İl Özel İdaresi, yenilikçi ve çevreci yaklaşım ilkesiyle yeni bir yatırıma daha başlamış bulunmaktadır. İlimiz Ardanuç ilçesi, Naldöken köyünde; İl Özel İdaremize ait bir alanda, yenilenebilir enerji sistemlerinin en önemlilerinden biri olan güneş enerji sistemi (GES) kurulması çalışmalarına başlamış bulunuyoruz. İlk etapta 40 bin metrekarelik alana kurulması planlanan 2 MW GES tesisinin, yaklaşık olarak 50 milyon TL’lik yatırım bedeli bulunmaktadır. Bu sayede, ilk etapta İl Özel İdaresine ait şantiyeler, tesisler ve köylerin sokak aydınlatma giderlerinin düşürülmesi planlanmıştır. Üretim fazlası olarak sisteme verilecek elektrik sayesinde ise Artvin İl özel idaresi adına nakdi gelir sağlanacaktır. Ayrıca, Artvin Valiliği İl Özel İdaresine ön tahsis işlemleri yapılan 400 bin m2 ‘lik yeni bir alana kurulumu öngörülen 40 MW GES tesisinin proje çalışmalarına da devam edilmektedir. Doğa dostu ve çevreciliği ön planda tutan bu sistemle birlikte ilimize fayda sağlamayı hedefliyor, gelecek yarınlara ve ülkemize ‘temiz enerji’ yatırımlarıyla destek olmaktan mutluluk duyuyoruz" ifadelerini kullandı.

Yusufeli Barajı’nda son köy de sular altında Haber

Yusufeli Barajı’nda son köy de sular altında

Artvin’de Çoruh nehri üzerinde inşa edilen ve su tutma işleminde bir yılı geride bırakan Yusufeli Barajında baraj sularından kısmen etkilenen son köy olan Çeltikdüzü köyünün yarısı sular altında kalırken, yarısı da gölün kıyısında kaldı. Artvin’in Yusufeli ilçesinde Çoruh Nehri üzerinde inşa edilen temelden 275 metre yüksekliğiyle kemer baraj sınıfında Türkiye’nin birinci, dünyanın 5. en yüksek barajı olan Yusufeli Barajı ve HES projesi elektrik üretimine geçtiğimiz günlerde başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Kasım 2022’de katıldığı törenle su tutma işlemi başlarken, bir yılı geçen sürede Yusufeli ilçe merkezi ve 7 köy tamamen sulara gömüldü. Baraj sularından kısmen etkilenen 10 köyden biri ve sonuncusu olan 164 haneli Çeltikdüzü köyünün ise yarısı sular altında kalırken, kalan yarısı ise baraj gölünün kıyısında kaldı. Köyün de minarenin de yarısı su altında yarısı su üstünde kaldı Baraj suları altında evleri ve tarım arazileri kalan köyde yaşayan 164 hak sahibinden 117 tanesi yeni yapılan Yusufeli ilçe merkezinde hak sahiplerine teslim edilen evlerden yana tercih hakkını kullanırken, 46’sı ise köyün hemen üst tarafından yapılan yeni Çeltikdüzü köyündeki köy evlerini tercih etti. Köy halkı, yaklaşık 1 yıldır yeni konutlarını teslim alarak taşınma işlemini gerçekleştirse de, bir türlü köylerinden ayrılamıyorlar. Kimi her gün köye gidip hatıralarını canlandırsa da, kimi de sulara gömülmeyen evlerinde hayatlarını sürdürmeye devam ediyor. Tarım araziler, ev, okul derken köyün camisi de sular altında kalırken, minaresi ise tıpkı köyün kaderi gibi yarısı sular altında yarısı su üzerinde kaldı. Bu günlerde Çeltikdüzü sakinleri eskisi gibi tarım arazilerinin, bahçelerinin değil evlerinin balkonlarından baraj gölünün manzarasını izliyorlar. “Köyün adı Çeltikdüzü ama ne çeltik kaldı ne düzü” Çeltikdüzü köyü muhtarı Davut Polat yaptığı açıklamada “Sular son nihayetine ulaşmak üzere. 5-6 metre sonra su seviyesi 711 koduna ulaşacak burada. Evlerin bir kısmı su altında kaldı. 6 metre sonra bir kısmı daha sular altında kalacak köyümüzde. Boşaltanlar boşalttı, bir kısmı daha evlerinde duruyorlar kamulaşan evlerde. DSİ geri verirse o evleri tekrar geri almak istiyorlar. Diğer kalanlar yukarda yeni yerleşim yeri yapıldı oraya taşındılar. Bir kısmı Yusufeli’ne taşındı. Köyümüzün ismi Çeltikdüzü köyü ama ne çeltik nede düzü kalmadı maalesef. Bütün tarım alanlarımız çeltik alanlarımız hepsi sular altında kaldı. Sadece evlerimiz kaldı. Evlerimizin önünde bahçelilerimiz var ufaktan. Yaylarımız var yukarda. Artık bir şekilde oralarda hayatımızı sürdürmeye çalışacağız. Toplamda 164 tane hak sahibi vardı müracaat eden. Bunların 117 tanesi ilçede hak sahibi oldu, 46 kişi de yukarıda yeni yerleşim alanın tercih etti. Evleri yapıldı taşındılar. 5 aydır da yeni yerleşim yerinde hayatımıza devam ediyoruz“ diye konuştu. "71 yaşındayım, ortaokuldan beri burada bir baraj yapılacağı konuşulurdu" Bölge halkından 71 yaşındaki Mehmet Çelik ise 60 yıldır bölgede baraj yapılacağının konuşulduğunu hatırlatarak "Ben ortaokulda okurken bile burada baraj muhabbeti yapılıyordu. Valla yapılıp da bu kadar suların yükseleceğini hayal etmemiştik. Yani baraj yapılıyordu ama havza çok geniş gövde çok aşağıda. Bizim buraya gelip de bizim köyü böyle komplo alacağını tahmin bile etmedik” derken, sosyal medya içerik üretici Serhat İnce ise “Yaklaşık bir senedir burada yarım kalan köylerimizin hikayesini çekmekteyim. Yusufeli Barajı 22 Kasım 2022 de su tuttuktan sonra geldiğimiz bu noktada tam bir sene oldu. Su hemen hemen maksimum kodlarını yakalamış durumda, son 4-5 metresi kaldı. Son 4-5 metresinde suyun tam olarak nereye kadar çıkacağını en sonun hem görmek hem de buraya kadar geldiğimizde su altına kalan mezarlıklarımızı, camilerimizi, bahçelerimizi, bağlarımızı anıları çekmekteyim. Burada minarenin yarısı suyun içinde yarısı suyun üzerinde tıpkı köy gibi. Bu köyün kaderi yarısı suyun altına gitti yarısı kaldı” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.