TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Burdur

AGRONEWS - Burdur haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Burdur haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Litresi 750 TL’den satılan ve susuz yetişen lavanta hasadı başladı Haber

Litresi 750 TL’den satılan ve susuz yetişen lavanta hasadı başladı

350 dönümlük lavanta tarlasının hasadında konuşan Burdur Valisi Türker Öksüz; “84 yıl sonra ilk kez en yüksek sıcaklıkları yaşıyoruz, o yüzden çiftçilerimizin su kullanımlarına dikkat ederek damlama veya susuz tarım ürünleri yetiştirmeliler” dedi. İklim değişikliği nedeniyle yaşanan kuraklıkla boğuşan Burdur’da yaşanan sıcak hava nedeniyle göl ve yer altı sularında ciddi derecede çekilme meydana geldiği için susuz tarım ürünleri yetiştirilmeye başlanmıştı. 2005 Yılında başlatılan proje ile birlikte Burdur Gölü çevresinde susuz tarımının en önemli tıbbi aromatik bitkileri olan lavanta, kekik, lavanta, adaçayı, melisa, biberiye ve gül gibi ürünler yetiştirilerek su kullanımının minimum seviyelere düşürülmesi hedefleniyor. Lisinia Doğa Projesi Kurucusu Öztürk Sarıca ve Burdur Valiliği tarafından Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin bulunduğu tepelerde yaklaşık 350 dekar araziye ekilen lavantaların hasadı bugün başladı. Mor rengiyle kurak tepeleri adeta masalsı görünüme kavuşturan lavantalar hasat edilmeden önce eko turizm ile hasat edildikten sonrada işlenerek sağlık ve kozmetik alanlarında kullanılarak yöre halkına ekonomik destek sağlıyor. “84 yıl sonra Burdur’da en yüksek sıcaklıkları yaşıyoruz o yüzden susuz tarım bizim için önemli” Lavantanın Burdur için öneminin büyük olduğunu ve susuzlukla mücadele için çiftçilerin su kullanımına dikkat etmesi ve bu tür susuz bitkileri yetiştirmeye çağıran Burdur Valisi Dr. Türker Öksüz, konu ile ilgili yaptığı açıklamada; “ Bugün lavanta hasadı için üniversitemiz yerleşkesi içerisinde hep bir aradayız. Malum lavanta ilimizin önemli aromatik bitkilerinden birisi. Bugün de onun hasadını gerçekleştirmiş olacağız. Tabi bu vesileyle lavanta hasadını yaparken dikkat çekmek istediğimiz birkaç husus daha var onu da ifade etmek istiyorum. Malum bir iklim değişikliği var bütün dünyada ve buna bağlı olarak da tabii sıcaklıklarda ani düşüşler yükselmeler oluyor ve bu da tabiatın dengesini olumsuz yönde etkiliyor. 1940 yılından beri ilk kez 2024 Mayıs ayında en yüksek sıcaklık ortalaması ölçülmüş durumda. Bu küresel ısınmanın dünyada ve ülkemizdeki etkilerini göstermesi açısından önemli bir örnek. Dolayısıyla bu küresel ısınma ortamında bizler mutlaka ilk olarak suyu tasarruflu kullanmamız lazım, su verimliliğini ön plana almamız lazım ve yaptığımız tarımsal faaliyetleri de buna göre planlamamız lazım. Daha az su tüketen, suya az ihtiyaç duyan bitkilerin yetiştirilmesi bu anlamda işte aromatik bitkilerin ekimi bu yüzden önemli. Lavantada ve gül üretimi de suya az ihtiyaç duyan bitkilerden. Bunun tabii hem ekonomik değeri var hem de bir yanda suya az ihtiyaç duyma gibi bir avantajları var” dedi. “Ülkemiz uluslararası alanda su sıkıntısı çeken ülkeler arasında o yüzden susuz tarıma yönelmemiz lazım” Ülkemizin uluslar alanda su sıkıntısı çeken ülkeler arasında olduğunu ve bu yüzden de susuz tarıma yönelmenin çok önemli olduğunu belirten Vali Öksüz, “Biz uluslararası göstergeler açısından su sıkıntısı çeken ülkeler arasındayız. Dolayısıyla mutlak surette suya az ihtiyaç duyan bitkilerin üretimine önem vermemiz lazım. Hatta suyu kullanırken içme suyu kaynaklarından değil atık sulardan, yağmur sularından ve derin sulardan faydalanmamız gibi önümüzde önemli bir husus var” ifadesinde bulundu. Susuz tarım ürünlerinin eko turizme de büyük katkısı var Susuz tarımın kuraklıkla mücadele dışında eko turizme de büyük katkı sunduğunu belirten Vali Öksüz; “Bizim kurumlarımızın desteğiyle başlatılan “Lavantayı yolu projesi” adlı bir proje vardı. Biz de “Gül yolu projesi” diye bir projeyi de mayıs ayı içerisinde başlatmış olduk. Bu projelerin amaçlarından birincisi su verimliliğine katkıda bulunmak, suyun kullanımının sürdürülebilirliğini sağlamak, ikincisi ise bölgemizin eko turizm imkanlarından daha faydalanmasını sağlamak. Çünkü artık turizm çeşitleri arasında çevreye duyarlı olan, çevreye saygılı olan turizm türleri ile doğal güzellikleri de ön plana çıkıyor. Dolayısıyla ilimizin güzelliklerini lavanta, gül bahçelerini, ilimiz tarihi değerlerini, kültürel değerlerini, antik kentlerini bu vesileyle eko turizm ile birlikte canlandırma gayreti içerisindeyiz. Geçtiğimiz günlerde de balon turizminde de bir destinasyon olma yönünde önemli bir adım attık. Bugün de burada eko turizmimize katkı sağlayacak bir lavanta bahçesindeyiz. Artık “Gül Yolu projesi” ve “lavanta Yolu projeleri” ile ilimiz eko turizmde daha ileri hareket edecek ben buna inanıyorum. Bizler de bu anlamda katkı sağlamaya devam edeceğiz Suya az ihtiyaç duyan ürünlerin yetiştiriciliğinde Türkiye’de ilk sıralardayız Suya az ihtiyaç duyan ürünlerin yetiştiriciliğinde Burdur’un Türkiye’de ilk sıralarda olduğunu bu yüzden de şanslı olduklarını dile getiren Vali Dr. Türker Öksüz; “İl olarak suya az ihtiyaç duyan anasonda, çörek otunda, rezene gibi bitkilerde de Türkiye’de önemli üreticiler arasındayız. Dikiliş alanı bakımından 1 ve 2’inci sıralardayız. Dolayısıyla bunun da önemini kıymetini bilerek ama burada da kalmayarak mutlaka suyu tasarruflu kullanan, az tüketen bitkilere yönelmemiz lazım. Hem çevreye katkıda bulunmak hem de ilimizin eko turizmine katkı sağlamak için çalışmalarımızı bundan sonra da sürdüreceğiz.” dedi. Lisinia Doğa Projesi kurucusu Öztürk Sarıca ise ; “ 2005 yılında Lisina Doğa Projesi çerçevesinde başladığımız etkinliklerle ilgili Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde özellikle susuz tarım ve gelecek nesillerin içme sularının korunması ve Burdur Gölü ile ilgili çalışmalarımızda kamu, üniversite ve Lisinia proje birliktelikleriyle burada 675 dekarlık alanda tıbbı aromatik bitki dik im ve faaliyetlerine başladık. Şu anda asıl bu işin çağrıcı üyesi lavanta olmak üzere, kekik, lavanta, adaçayı, melisa, biberiye gibi pek çok ıtri bitkiyi burada yetiştiriyoruz. Ayrıca burada araştırmaları yapılıyor ve bunun yanında çevresel alanda susuz tarımı yöreye anlatmaya çalışıyoruz. Özellikle burada görsellerini kullanarak hem insanları buraya, eko turizme yönlendirmeye hem de özellikle insanları sulu tarımdan susuz tarıma, damlama sulama sistemlerine geçirmeyi bir proje dahilinde anlatmaya çalışıyoruz. Şu an yaklaşık burada 350 dekarlık alanda lavanta, geri kalan alanlarda da kekik, adaçayı ve diğer ıtri bitkiler yetiştiriyoruz. Hasat edilen bitkiler Lisinia proje alanında yağları çıkartıldıktan sonra ekolojik olarak yapılan bu üretimler uluslararası piyasada ve ulusal piyasada değerlendiriliyor. Nihai ürünlere kadar ulaştırılıyor.” şeklinde konuştu. Litresi 750 TL civarında satılıyor Hasadı yapılan lavantaların yağları çıkarılarak litresinin 750 TL civarında satıldığını da belirten Öztürk Sarıca; “Son iki yıldan beri lavanta yağlarının fiyatı düşük seyrediyor. Özellikle 400-750 TL arası fiyat söz konusu ama önümüzdeki yıllarda artarak gideceğini düşünüyorum. Bizdeki asıl amaç lavantadan çok yüksek gelir elde etmek değil. Lavantaya, tıbbı aromatik bitkilerin başkomutanı diyebiliriz. Çünkü insanlar lavantayı görmeye geldiklerinde burada su olayını düşünmeye başlıyorlar. Susuz yetiştiğini görüyorlar. Susuz yetişmesiyle birlikte diğer tıbbı aromatik bitkilerin de yetişebileceğini görüyorlar. Bir anlamda da kokusuyla, rengiyle insanları alanlara çağırıyor. En azından insanların kafasında bir soru işareti oluşturması açısından lavanta her zaman bizim için bir öngörü.” sözlerine yer verdi.

Amerika'daki işini bıraktı, Burdur'da tarıma başladı Haber

Amerika'daki işini bıraktı, Burdur'da tarıma başladı

ABD'deki akademisyenlik görevini bıraktıktan sonra yerleştiği memleketi Burdur'da 4 yıldır susuz tarım yapan Dr. Ece Aynur Onur, kentte kuraklık tehdidinin tehlikeli boyutlara ulaştığını belirtti. Temmuz ve ağustosta kenti çok daha zor günler beklediğini ifade eden Dr. Onur, Burdur'da yaşanan susuzluğun 3 önemli nedeni olduğunu; bunların, mermer ocaklarının denetimsiz su kullanması, kaçak sondajların önüne geçilememesi ve tarımda yanlış sulama olduğunu anlattı. Kentin, mermer ocaklarının en yoğun olduğu illerin başında geldiğini anlatan Dr. Onur, "Mermer bloklarının kesiminde tonlarca su harcanıyor ancak bu kullanımın kaydı ve denetimi yok. İkincisi, örneğin Karataş Gölümüz, çevresindeki yüzlerce kaçak sondaj nedeniyle tamamen kurudu. Şimdi Burdur Gölümüz de aynı tehlike ile karşı karşıya. Kaçak sondajlar 15 bin TL gibi sembolik cezalarla yasal hale getiriliyor, acilen bunun önüne geçilmeli. Üçüncüsü, Burdur ve çevresinde büyükbaş yemi olarak yetiştirilen mısır ve yoncanın dönümüne senede 700 ile 1000 ton arasında su harcanıyor. Kuraklık tehdidi altında çok su tüketen tarım ürünlerini üretmek ne yazık ki susuzluğa, kuraklığa davetiye çıkarmak demektir. Burdur gibi kuraklık ve susuzluk yaşayan bir şehirde peyzaj düzenlemesi mutlaka sulamasız yetiştirilebilecek bitkilerle yapılmalı ve eğlence havuzları bir süreliğine de olsa devre dışı bırakılmalıdır" diye konuştu. Burdur'da 4 yıldır yürüttüğü susuz tarım projesinin kentin susuzluk ve kuraklığına çare olacak çok önemli bir proje olduğunu söyleyen Dr. Ece Aynur Onur, "Kuraklığa sebep olan mısır, yonca, mermer sarmalından çıkmamızın tek yolu susuz tarım ile ekonomik değeri yüksek şifalı bitkiler ve gıda üretimi yapmaktır" dedi.

Burdur’da adaçayları çiçek açtı, tarlalar mora büründü Haber

Burdur’da adaçayları çiçek açtı, tarlalar mora büründü

Burdur’da Lavanta Deresi’ne dikilen adaçaylarının çiçek açmasıyla birlikte tarlalar mora büründü. Litresi 1000 ile 1500 TL arasında satışa sürülen adaçaylarına ise ilgi büyük. Burdur’da 2005 yılında Burdur Gölü’nü kurtarmak amacıyla başlatılan Lisinia Projesi çerçevesinde tarlalara mısır ve yoncaya göre daha az su tüketen gül, lavanta ve adaçayı gibi bitkiler dikilmişti. Böylelikle susuz tarım faaliyetleri gerçekleştirilerek göl ve yer altı içme sularının daha az kullanımı sağlanıyor. Burdur’un Yeşilova ilçesi Akçaköy’de bulunan Lavanta Deresi olarak adlandırılan bölgede yaklaşık 900 dekar alana dikilen adaçayları iklim değişikliği nedeniyle erken çiçek açınca tarlalar mora büründü. Salda Gölü ile Burdur Gölü’nü birbirine bağlayan Lavanta ve gül yolu üzerinde bulunan tarlalar aynı zamanda eko turizme de büyük katkı sağlıyor. Temmuz ile Ekim arasındaki hasat edilen adaçayının hem kurusu hem de yağı farklı alanlarda kullanıldığı için büyük ilgi görüyor. Adaçayı yağının kilosu geçtiğimiz yıl 1000 ile 1500 TL arasında satılırken üreticiler bu seneki fiyatların daha da artacağını düşünüyor. Susuz tarım projesi ile birlikte bölgeye adaçayı dikerek eko turizmin canlanmasına öncülük edenlerden biri olan Lisinia Doğa Projesi kurucusu Veteriner Öztürk Sarıca; “2005’te başladığımız Lisinia Projesi çerçevesinde özellikle Burdur Gölü’nü ve gelecek nesillerin içme sularının kurtarılması noktasında yaptığımız çalışmalarla birlikte Akçaköy’de adaçayı tarımına başladık. Adaçayı hiç su tüketmeden yetişebilen bir bitki. Aynı zamanda uluslararası piyasada ciddi anlamda ülkemize döviz kazandırabilen bir bitki. Adaçayının hem kurusu hem de yağı uluslararası piyasalarda ve Türkiye’de satılabiliyor. Yaklaşık 900 dekarlık alanda biz adaçayı üretimi yapıyoruz. Bu yıl iklimsel şartların birazcık değişmesi ile birlikte adaçayları da biraz erken açmış durumda. Tabii ki lavantadan sonra en ciddi mor görüntüyü biz adaçayında gördük. Uçsuz bucaksız adaçayı bahçelerinde şu an hem eko turizme adaçayı bahçelerini kazandırmış durumdayız hem de insanların gelip de görebileceği ve rahatlayabileceği o mor görüntüyü adaçaylarında yakalayabilme durumları var” şeklinde konuştu. Birçok hastalığa karşı doğal çözüm yolu Adaçayının birçok hastalığa iyi geldiğini bu yüzden de çok fazla tercih edildiğini de dile getiren Öztürk Sarıca, “Adaçayı özellikle mide ağrılarında, Helikobakter Plori’nin sebep olduğu gastritlerde çok etkili. Diğer taraftan Staphylococcus Aureus’un sebep olduğu diğer hastalıklarda da çok etkili. Bunun yanında sindirim sistemi problemlerinde, özellikle gaz problemlerinde, çocukların gaz problemlerinde çok ciddi anlamda adaçayı kullanılabiliyor. Bunun yanında adaçayı sadece antimikrobiyal olarak bakterileri öldürmüyor. Bunun yanında mantarlarda ve birçok virüse karşı da etkili. Dolayısıyla hayatımızın her noktasında adaçayı kullanma şansımız var. Özellikle geçmeyen boğaz ağrılarında, Streptokok dediğimiz antibiyotiklere karşı dirençli olan bakterileri de öldürme durumu var” dedi. Susuz yetişiyor, bin ile bin 500 TL arasında satılıyor Adaçayının yüksek kesimlerde susuz yetiştiğini ve litre fiyatının bin ile bin 500 TL arasında değiştiğini de belirten Sarıca, “Adaçayı 800 ile 900 arasındaki rakamlarda damlama sulama sistemiyle yetişebiliyor, onun üzerindeki rakımlarda ise susuz olarak yetiştirilebiliyor. Şu an biz Akçaköy Lavanta Deresi’nde yaklaşık 900 dekarlık adaçayı bahçelerimizde, tarlalarımızda hiç su kullanmadan bu üretim yapabiliyoruz. Adaçayı hasadı temmuz ayında başlayıp ekim ayı sonun kadar devam ediyor. Uzun bir hasat dönemi var. Yani belirli bir ayda hasadını yapmak zorunda değilsiniz. Hasadı gelen tarlaları zamanında işleyebilme şansınız var. Adaçayının hem kurusu hem de yağı değerlendirildiği için bu süreçte gelen taleplere göre ister yağını çıkartabiliyorsunuz ya da kurusunu yapıp iç piyasaya ve uluslararası piyasaya satabiliyorsunuz. Ada çayının geçen yılki litre fiyatı 1000 TL ise 1500 TL arasındaydı. Tabii ki bu yılki fiyatlar henüz daha ürün çıkmadığı için açıklanmış değil ama zannediyorum daha cazip fiyatlara doğru gelişecek” sözlerini sarf etti. Hasat ettikleri adaçaylarını farklı alanlarda kullandıklarını söyleyen Öztürk Sarıca, “Adaçayını hasat ettikten sonra büyük bir kısmını Lisinia proje alanındaki distilasyon tesislerimizde yağını çıkartıyoruz. Yağını çıkarttıktan sonra bu hem yağ olarak satılabiliyor hem de burada eko turizme gelen kişiler tarafından 10’ar gramlık şişelerde satış yapılıyor. Bunun yanında kozmetik alanda veya yağ karışımlarında burada işlemlerden geçtikten sonra satışa sunuluyor” dedi.

Mis kokulu bahçelerle çevrili “Gül Yolu” açıldı Haber

Mis kokulu bahçelerle çevrili “Gül Yolu” açıldı

Gül Yolu’nun hem eko turizme hem de Burdur ekonomisine büyük katkı sağlaması hedefleniyor. Yaklaşık 15 yıl önce başlatılan ve Burdur Gölü’nün kurtarmak amacıyla başlatılan Lisinia Doğa Projesi çerçevesinde göl kenarında bulunan Karakent ve İlyas köyü arazilerine gül bahçeleri dikilmişti. Dikilen güller hem çıkarılan yağı hem de ziyarete gelen turistler nedeniyle Burdur ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Eko turizmin daha da canlandırılması amacıyla Salda Gölü’nden başlayıp İlyas Köyü’ne kadar olan Lavanta Yolu Burdur Valiliği, İl Özel İdaresi, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Lisinia Doğa’nın ortak çalışmasıyla aynı zamanda Gül Yolu olarak isimlendirildi. Yıllardır Salda Gölü’ne gelen ziyaretçilerin Lavanta bahçelerini gezmek amacıyla kullandığı yol artık gül bahçeleri için de kullanılacak. Lisinia Proje Alanı’nda yapılan Gül Yolu açılış törenine Burdur Valisi Türker Öksüz, Milletvekilleri Adem Korkmaz ve İzzet Akbulut, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Emre Gürsoy, İl Jandarma Komutanı Albay Mustafa Güder, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Asım Ertilav ve Lisinia Doğa Proje kurucusu Öztürk Sarıca ve protokol üyeleri katıldı. Açılışta konuşan Öztürk Sarıca, “Yaklaşık 15 yıldan beri Lisinia Doğa olarak burada projeler yürütmekteyiz. En önemli projelerimizden bir tanesi Burdur Gölü. Küresel ısınma nedeniyle gölümüzü kaybediyoruz. Gül aynı zamanda çok az su tüketiyor ve 1300 rakımın üzerinde susuz yetişebilen bir ürün. Gül kültürünün başladığı yerlerden birisindeyiz. İlyas köyünden Salda Gölü’ne kadar olan güzergah aynı zamanda doğal bir gül rotası. Biz iki yıldan beri bu rotayı gül ile ilgili eko turizmi canlandırmak amacıyla projeler yürütüyoruz” dedi. Vali Türker Öksüz ise, “Gül yolu projemiz için hepimiz bir aradayız bugün ilimize ekoturizm faaliyeti olarak Gül Yolu projesini başlatıyoruz. Amacımız yaylalarıyla doğal güzellikleri ile, Sagalassos Antik Kenti ile, Kibyra Antik Kenti ile Salda Gölü ile ve yaylalarıyla, hem doğal güzellikleri hem de kültürel mirası oluşturan kültürel turizme kaynaklık eden değerlerini tanıtmak ve turizm pastasından eko turizm ile fazlasıyla fazla pay almak. Bu bölge lavanta ile ünlü bir bölge. Lavanta yolunu aynı zamanda biz bugün bir gül yoluna da çevirmek istiyoruz. Amacımız bütün yerli ve yabancı ziyaretçilerin hakikaten eko turizmde çok önde olan şehrimizi tanımaları, buranın geleneksel kültürünü tanımaları ve şehrimize katkıda bulunmaları. Bunun için İl Özel İdaremiz, diğer kamu kurum ve kuruluşlarımızla birlikte inşallah bu proje ile birlikte şehrimize katma değer sağlayacak, ekonomik katkı sağlayacak, yerel halkın kalkınmasına hizmet edecek projeyi uygulamak inşallah nasip olur. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Umuyorum ki turizmi çeşitlendirme de bu önemli bir adım olur ve bunu daha büyüterek daha genişleterek projeyi devam ettirmiş oluruz. Bütün ziyaretçileri Türkiye’den veya dışarıdan yabancıları şehrimizdeki bu lavanta yolunu, gül yolunu görmeye davet ediyoruz" şeklinde konuştu. Törenin ardından Vali Türker Öksüz ve protokol üyeleri gül bahçelerine inerek gül topladı. Lisinia Proje Alanı’nda yapılan Gül Yolu açılış törenine Burdur Valisi Türker Öksüz, Milletvekilleri Adem Korkmaz ve İzzet Akbulut, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Emre Gürsoy, İl Jandarma Komutanı Albay Mustafa Güder, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Asım Ertilav ve Lisinia Doğa Proje kurucusu Öztürk Sarıca ve protokol üyeleri katıldı.

Çiftçiler zeytin ile Burdur ekonomisine can katacak Haber

Çiftçiler zeytin ile Burdur ekonomisine can katacak

Zeytinlerin büyüyüp olgunlaşması ile birlikte Burdur ekonomisine yeni bir değer daha kazandırmak hedefleniyor. Burdur Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ve Burdur Valiliği koordinesinde il ekonomisine yeni bir değer kazandırabilmek amacıyla çiftçileri zeytin üreticiliğine başlaması konusunda teşvikler başladı. Bu teşvikler çerçevesinde 2024 yılı içerisinde zeytin üretimi için elverişli olan bölgelerde çiftçilere 25 bin adet zeytin fidanı dağıtıldı. Gül ve lavanta üreticiliğiyle bilinen Burdur’da artık zeytin üreticiliği de yapılacak. Gül ve lavanta üreticiliğinin en çok yapıldığı bölgelerden biri olan Burdur Gölü kenarında yer alan merkeze bağlı İlyas köyünde çiftçilere zeytin fidanı dağıtıldı. Fidan dağıtım törenine Burdur Valisi Türker Öksüz, protokol üyeleri, jandarma ekipleri ve köylüler katıldı. Törende konuşan Tarım ve Orman İl Müdürü Eyüp Adıgüzel, “Bugün burada ikinci etabını gerçekleştireceğimiz Zeytin Üretimi Geliştirme Projesi’nin birinci etabında 22 bin 500 adet zeytin fidanımızı geçen ay vatandaşlarımızla buluşturarak bu projeyi tamamlamıştık. Valimiz ve milletvekillerimizle yaptığımız istişareler sonrasında bugün 25 bin adet fidanı daha çiftçilerimize dağıtarak toprakla buluşturacağız. Yani 2024 yılı içerisinde 47 bin 500 adet zeytin fidanını, son üç yılda ise 80 bin adet zeytin fidanını çiftçilerimize dağıtarak büyük bir destek sağlamış olduk” dedi. Burdur Valisi Türker Öksüz ise, “Biz Burdur’u tarımsal yönden, hayvancılık yönünden daha üst sıralara çıkarmak için tarımsal ürün çeşitliliğimizi arttırmak için neler yapabiliriz diye düşünürken zeytinciliği ve zeytin üreticiliğine teşvik etmenin doğru bir iş olduğuna karar verdik. Kurumlarımızla istişare ederek bugün burada zeytin fidanını toprakla buluşturmaya karar verdik. Zeytinin milattan önce 3 binli yıllara dayanan bir kültürü var. Çok dayanıklı bir fidan ve eskiden beri bolluk ve bereketin simgesi. Çok kutsal bir meyve olan zeytin aslında hayat ağacı. Bu yüzden biz bu güzel meyveyi şehrimize ekonomik değer olarak ortaya koymayı istedik. İnşallah burada belli bir büyüklüğe ulaştırarak katma değer oluşturacak hale getireceğiz. Zeytin buradaki biyolojik çeşitliliğe de mutlaka katkıda bulunacak. Zeytinle birlikte çiftçimiz üretim yapacak, daha çok kazanacak, biz de çiftçimizi desteklemeye devam edeceğiz. Bugün burada 25 bin fidanı toprakla buluşturacağız. 405 çiftçimiz bu projeden faydalanacak. Burdur’da toprak ve iklim yapısı uygun olan her tarafta zeytinciliği teşvik edeceğiz. Şimdiye kadar 47 bin 500 adet fidan dağıtıldı, bundan sonra da devam edeceğiz. Çünkü bu stratejik bir ürün. Dolayısıyla çiftçimiz daha çok ürettikçe biz de daha çok destek sağlayacağız. Umarım ilerde burası bir zeytin ve zeytinyağı merkezi haline gelecek” şeklinde konuştu. İlyas köyünde çiftçilik yapan Süleyman Sipahi, “Valimize ve bu projeye katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. Bizim kendimize ait 150 adet zeytin ağacımız vardı. Bugün de 250 adet daha alacağız. Zeytini biz yemelik olarak da kullanıyoruz, yağını da çıkartıyoruz. Burada verimi çok iyi oluyor. Zeytin bizim gibi çiftçiler için çok faydalı olacaktır” dedi. Konuşmaların ardından köylülere zeytin fidanı dağıtan Vali Öksüz ve protokol üyeleri, hatıra fotoğrafı çektirerek fidanları toprakla buluşturdu.

Burdur'daki baraj su seviyelerinin çoğu yüzde 50'nin altında kaldı Haber

Burdur'daki baraj su seviyelerinin çoğu yüzde 50'nin altında kaldı

Burdur Gölü kuraklık nedeniyle yüzde 30’unu kaybederken çevre havzasındaki göller çöle döndü. Burdur'daki barajların su seviyelerinin çoğu yüzde 50'nin altında kaldı. Dünya üzerinde gerçekleşen iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerden biri olan Burdur Gölü ve çevre havzasındaki göller günden güne su kaybetmeye devam ediyor. En dolu olduğu 1971 yılından bugüne kadar yaklaşık yüzde 30’unu kaybeden Burdur Gölü’nün yakın havzasında bulunan Yarışlı ve Karataş Gölü adeta çöle dönmüş durumda. Son yıllarda kış aylarında görülen yağışın yetersiz olması nedeniyle beslenemeyen Yarışlı ve Karataş Gölü ilk bahar aylarında aldığı yağışlarla bir miktar su toplasa da yaz aylarında yaşanan aşırı sıcak havalar ve tarım faaliyetleri nedeniyle topladığı suyu kaybederek tamamen kurudu. Gölleri besleyen derelerin üzerine kurulan ve tarım faaliyetlerinde kullanılması için yapılan barajlarda da durum pek iç açıcı değil. Yağışsız geçen kış aylarında iyice çekilen 15 barajdan sadece 6 tanesinin doluluk oranı yüzde 50’nin üzerinde. İklim değişikliği nedeniyle yaşanan kuraklık dünyaca ünlü Salda Gölü’nü de tehdit ediyor. Dünyanın her yerinden turist akınına uğrayan ve NASA tarafından bile Mars gezegeninde bulunan Jezero Krateri’nde bulunan eski bir göle jeolojik ve mineralojik bakımdan benzeyen dünyadaki tek göl olma potansiyeline sahip göl olarak nitelendirilen Salda Gölü kuraklıkla savaşan göller arasında. Burdur’da bulunan en büyük dört gölün eşel kotlarına bakıldığında Burdur Gölü 837,33 metre, Salda Gölü 1133,80 metre ölçülürken Yarışlı ve Karataş Gölü’nde kotlar sıfır olarak ölçüldü. Barajlara bakıldığında ise Karacaören Barajı 250,50 metre, Yapraklı Barajı 1045, 55 metre, Kozağacı Barajı 1539,50 metre Karaçal Ali Kılcı Barajı ise 942,20 metre olarak ölçüldü. Burdur Gölü, Karataş Gölü ve Karaçal Barajı’ndaki su seviyelerinde yaşanan azalmalar havadan çekilen dron kamera görüntülerinde kuraklığın boyutunu gün yüzüne çıkardı. Tekne turu faaliyetlerinde kullanılan Burdur Gölü’ndeki iskele suyun 20 metre dışında kalırken balıkçılık faaliyetleri yapılan Karataş Gölü’nde kullanılan balık ağları toprak yüzeyde çürümeye mahkum edilmiş durumda. 2014 yılında kurulan ve Burdur Gölü havzasında yaşanan kuraklığı dünya gündemine taşımak amacıyla farklı çalışmalar yürüten Ekosistemi Koruma ve Burdur Gölü’ne Hayat Verelim Derneği Başkanı Doktor Süleyman Faki bir önlem alınmazsa yaşanan kuraklık nedeniyle kuruyan bu göllerin ileride insan sağlığına zarar verebileceğini söyledi. Dernek tarafından yapılan çalışmaları anlatan Faki; “Burdur Gölü Burdur’a hayat veren bir sulak alan. Ancak son yıllarda yaşanan kuraklık ve su çekilmeleri nedeniyle Burdur Gölü kötü talihini maalesef henüz yenemedi. Bu konu ile ilgili devletimizin ve bakanlıkların çalışmaları, geçmiş dönemden bugüne kadar yapılan çalıştaylar, acil su eylem planları maalesef gölümüzün hala aynı noktadan daha geriye doğru gitmesine neden oluyor. Çünkü somut verilere bakıldığında bu gölün ve Türkiye’deki diğer göllerinde kurtarılması lazım. Değilse bize hayat veren bu göller maalesef gelecekte hem bizim sağlığımızı tehdit ediyor hem de kuraklığımıza neden olarak gıda ve diğer türlü bir takım ekolojik dengelerimizi maalesef altüst ediyor. Bu yüzden biz Burdur Gölü Ekosistemi Koruma ve Burdur Gölüne Hayat Verelim Derneği olarak bir çalışma başlattık. Daha önce rahmetli Şafak Türkel başkanımızın başkanlığında Burdur Gölü’nün bu kuraklığının kamuoyunda dikkat çekilmesi amacıyla “Göle Su Orucu, Göle Yas Belgeseli” çekimleri gibi faaliyetlerle dünya kamuoyunun da dikkatini çekmek üzere burada bir takım etkinlikler düzenlendi. Bunların faydası görüldü. Daha sonra devletimiz ilk olarak burada Türkiye’deki göllerin kuraklığının giderilmesi amacıyla acil eylem planında ilk olarak Burdur Gölü’nü plana kattı. O dönemlerden bugüne kadar bir takım çalışmalar yapıldı. Ama henüz yeterli olmadı. Tabi bir de buna iklim şartları, kuraklık ve diğer barajların yapılmasından dolayı suların Burdur Gölü’ne gelmeyişi nedeniyle Burdur Gölü artık gerçekten son yıllarda çekilmenin doruğuna ulaşmış noktada. Biz biliyoruz ki son 30 yılda Burdur Gölü kapasitesinin yüzde 30’unu maalesef kaybetti. Burdur Gölü’nde bulunan iskele bile 3-5 sene önce rıhtıma yanaşan teknelere binilmek için kullanılırken bugün çekilme nedeniyle yaklaşık 20 metre suyun dışında kaldı. Tabii gölün kurumasıyla birlikte gölün buharlaşmanın etkisi, çevre şartları, çevredeki ekolojik iklim ve bitki örtüsü, hayvancılık yapılan bölgelerdeki büyükbaş hayvanlara yönelik mısır ve yonca ekimine bağlı olarak bunların su istemesi artı gölün etrafında bir takım sondaj kuyularının açılması Burdur Gölü’ndeki maalesef bu dengeyi bozdu. Bundan sonra artık bu dengenin yağışlarla ve özellikle kar yağışlarıyla dengelenmesi lazım. Bu da tabi iklim şartlarına bağlı. İnsanlarımızın bu konuda ki şehrimizin hem sivil toplum kuruluşlarının hem idarecilerinin bu konudaki duyarlılığı ve bu konudaki çalışmaları artık gölümüzü kurtarmaktan öteye en azından aynı noktada tutabilirsek bu bizim için bir kazanç olacaktır diye düşünüyorum. Bu konuda da kamuoyunu bilgilendirmek, en azından farkındalık oluşturmak adına olması gereken çalışmaları yapıyoruz” dedi. Önceden yüzebildiğimiz bu göle şimdi sadece uzaktan bakıyoruz Gençliğinde Burdur Gölü’nün seviyesinin oldukça yüksek olduğunu ve göle yüzmeye geldiğini anlatan Dr. Süleyman Faki şimdi ise gölü sadece uzaktan iç çekerek izlediğini dile getirdiği konuşmasında, “Sadece Burdur havzası olarak değil Türkiye havzası ve dünya olarak da baktığımız zaman iklimde maalesef dengeler bozuldu. Bu dengelerin bozulmasından dolayı ve Antarktika’daki buzulların erimesi nedeniyle etkilerini her şekilde görüyoruz. Burada da yine aynı şekilde su çekilmeleri ve buharlaşma hızlı bir şekilde devam ediyor. Yerine de aynı şekilde bir yağış rejimi olmadığı için maalesef bu kuraklığı yaşamak durumunda kalıyoruz. Yarın çocuklarımıza, evlatlarımıza bu şekilde ki bir mirası bırakmak çok kötü bir şey. Biz çocukluğumuzda bu gölün kenarında yüzebiliyorduk, gelebiliyorduk. Hatta bu göl bir dönem üst kısımdaki Burdur-Fethiye Karayolu’na kadar ulaşarak rakımı 857 metrelere kadar çıktı ama şu anda 837 metre civarında bir rakımı var. Bu da büyük bir çekilmenin işareti. Yazın da suların aynı şekilde buharlaşması ile birlikte gölde bir su azalması da maalesef oluyor. Şimdi bu kötü manzarayı izleyerek eski günlerin güzelliğini hatırlıyoruz” şekilde konuştu. Dünyaca ünlü Salda Gölü de kuraklıktan nasibini aldı Burdur Gölü çevresinde bulunan Yarışlı ve Karataş gölünün artık bir çöl olduğunu, yaşanan kuraklıktan dünyaca ünlü Salda Gölü’nün de etkilendiğini de söyleyen Dr. Süleyman Faki, “Yarışlı bölgesi ve Karataş bölgesinde de bu bölgenin küçük havza gölleri diyebileceğimiz birikinti gölleri şeklindeki göllerimiz mevcut. Ama yağış ikliminin az olması ve kuraklığın yaşanması, bir de buna artı olarak barajların yapılmasıyla birlikte oradaki sular da belli alanlara çekilince orada da yapılan balıkçılık ve diğer canlı yetiştirilme olayı maalesef sona erdi. Bugün için de oralar bir kurak çöl noktasına geldi. Sudan eser yok. Tabi o diğer etkinliklerde yok oldu. Burdur için düşündüğümüz zaman bizim dünyaca önemli Salda Gölü’nde dahi su çekilme riski var. Burada yüzde 35 ise Salda Gölü’nde yüzde 5 oranında bir çekilme oranı var. Bunlara sahip çıkmak zorundayız. Hem turizm açısından hem iklim açısından hem ekonomi açısından hem de doğa güzelliği açısından bunların korunması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Burdur Gölü iklim değişikliği nedeniyle can çekişiyor Haber

Burdur Gölü iklim değişikliği nedeniyle can çekişiyor

Dünya üzerinde gerçekleşen iklim değişikliği, yanlış yapılan tarım faaliyetleri, kaçak sondajlar ve can damarları üzerine kurulan barajlar nedeniyle kuraklıkla boğuşan Burdur Gölü, en yüksek olduğu 1971 yılındaki su seviyesinin neredeyse yarısını kaybetti. Türkiye’nin 7. büyük gölü olan ve kuraklıkla boğuşan Burdur Gölü gün geçtikçe farklı etkenlerden dolayı su kaybediyor. İklim değişikliği nedeniyle eskisi kadar yağışın olmaması, bölgede gerçekleştirilen tarımsal faaliyetlerde kaçak sondajların kullanılması, gölü besleyen derelerin üzerine barajların yapılması bunların başında geliyor. Özellikle son 3 yıldır bölgede yağış miktarının çok düşük olması nedeniyle beslenemeyen göl, çevresinde yerli halk tarafından yapılan büyükbaş hayvancılık ve vahşi sulama nedeniyle de günden güne yok oluyor. Son dönemlerde yerli halkın ekonomik getirisi yüksek olduğundan dolayı büyükbaş hayvancılığa yönelmesi nedeniyle bölgedeki arazilerine suyun en büyük düşmanı olan mısır ve yonca ekmesi, bunu da kurulan sondajlarla sulaması göl sularının çekilmesinde büyük rol oynuyor. Gölün en yüksek seviyeye ulaştığı 1971 yılının Temmuz ayında 857,37 metre olarak ölçülen su kotu 2024 Ocak ayındaki ölçümde 837,35 metreye düştü. Yine 1971 yılı Temmuz ayında 17 bin 998, 210 hektar alan ölçülen yüzey alanı 2024 Ocak ayında 12 bin 59,85 hektar alan olarak ölçüldü. Burdur Gölü’nün şu anki hacmi ise 3 bin 575, 33 hektometre küpe kadar düşmüş durumda. Bölgede 2005 yılından itibaren göl projelerinde yer alan ve büyükbaş hayvancılık ve sulu tarım yerine küçükbaş hayvancılık ve susuz tarıma geçilmesi adına çalışmalar yaparak bölge halkına örnek olmaya çalışan Veteriner Öztürk Sarıca; birçok araziye lavanta, gül, adaçayı ve ay çiçeği gibi susuz tarım ürünleri ekerek hem ekonomik getirisinin yüksek olduğunu hem de susuz olarak da tarım yapılabileceğini bölge halkına göstermiş durumda. Diktiği tıbbi aromatik bitkilerin bölgeye turizm getirisinin de olduğunu dile getiren Öztürk Sarıca, gölün kurumasının önlenemez olduğunu ancak kullanılan bu yöntemlerle yavaşlatılabileceğinin yöre çiftçilerine benimsetilmesi için çabalıyor. 2005 yılından itibaren Burdur Gölü’nün kurtarılmasına yönelik suların tasarruflu kullanılmasına yönelik çalışmalarını sürdüren Öztürk Sarıca, “Aslında artık Burdur Gölü’nün kurumama şansı yok. Burdur Gölü kuruyacak. Ama en azından biz Burdur Gölü’nün ömrünü uzatmaya çalışıyoruz. Özellikle etraftaki toz bulutlarının insan sağlığına zarar vermemesi için göl çekilirken en azından suyun çekilmiş olduğu alanlarda ki tozluk alanların tuzcul bitkilerle kaplanması adına ve Burdur’daki iklimin değişmemesi adına şu an da mücadele ediyoruz. Göller Yöresi ciddi anlamda küresel ısınmadan nasibini alan bir bölge. Burada ciddi anlamda iklimsel şartlar çok değişti. Artık daha fazla sıcak yaşamaya başladık. Dolayısıyla buharlaşma çok arttı. Bunun da yanında yörede ciddi anlamda bir büyükbaş hayvancılığı var. Aslında büyükbaş hayvancılığı için çok da uygun bir alan değil. Ama bunun yanında yıllardan beri büyükbaş hayvancılığı insanların ciddi anlamda ekonomik getirilerini sağladığı bir ekonomik getiri haline dönüştü. Büyükbaş hayvancılıkta mısır ve yonca üretimi olmazsa olmaz. Mısır ve yonca da çok fazla su tüketen bitkiler. Dolayısıyla göller yöresindeki göletler ve yer altı sondajlarının büyük bir kısmı bu mısır ve yonca üretimine destek veriyor. Dolayısıyla yer altı suları ve fosil sular artık kullanılmaya başlandı. Bu nedenle gelecek nesillerin içme suları bile tehlike altında. Tabii bir de Burdur Gölü’ne gelen akarsuların da önü barajlar ile kesilince Burdur Gölü buharlaşma ile kaybettiği su ve yer altından beslenememesinden dolayı hızlı bir şekilde yok olmanın eşiğine gelmiş durumda. Şu anda Burdur Gölü yarıya yakın kısmını kaybetti” şeklinde konuştu. Büyükbaş hayvancılığa alternatif yetiştiricilik modeline geçilmesi gerekiyor Göller yöresinde bu su kaybını yavaşlatmak adına yapılması gerekenlerden de bahseden Öztürk Sarıca, “Biz projemiz çerçevesinde yıllardan beridir özellikle alternatif üretim modellerini bölgede sunmaya çalışıyoruz. Büyükbaş hayvancılığa alternatif olarak küçükbaş hayvancılık ve su tüketmeyen aromatik bitkiler ya da günümüzde susuz tarım dediğimiz uygulamalar. Dolayısıyla bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Özellikle yöreye uygun Honamlı keçisi yetiştiriciliği ve bunun yanında ekonomik değeri ciddi anlamda daha fazla olan lavanta, kekik, adaçayı gibi tıbbi aromatik bitkilere geçilmesi bölge ekonomisine hem katkı sağlanacaktır hem de diğer taraftan ciddi anlamda sular konusunda yörede kazanım sağlayacaktır” sözlerini sarf etti. Burdur Gölü’nün kurtarılması gibi bir çözüm yok sadece kuruma yavaşlatılabilir Burdur Gölü’nün ciddi bir yağış ve iklim değişikliği olmadığı sürece kurumaktan kurtulamayacağını dile getiren Öztürk Sarıca, “Burdur Gölü kuruyor. Burdur Gölü’nün kurtarılması diye bir çözüm yolu yok, artık o dönemler geçti. Artık yapılabilecek tek şey gölün ömrünü uzatmak adına çalışmalar olacaktır. Ciddi anlamda iklim şartları değişir, çok ciddi yağışlar alınırsa belki Burdur Gölü eski durumuna gelebilir ki şu an için öyle bir durum görünmüyor. Dolayısıyla bölgede yapılması gereken suyun tasarruflu kullanılması, vahşi sulamanın tamamen bitirilmesi, bunun yanında damlama sulama sistemlerine geçilmesi ve suyun yer altından borularla nakledilmesi gerekiyor. Özellikle sulama suyu konusunda. Ya da bölgede tamamen susuz yetişen tıbbi aromatik bitkilere geçilmesi gerekiyor. Bunun desteklenmesi lazım ki çiftçimiz bu modellere geçebilsin” dedi. Burdur Gölü’nün kuraklığa karşı verdiği mücadele ise havadan çekilen görüntülerle apaçık bir şekilde görülüyor.

Burdur’da 5 bin incir fidanı dağıtıldı Haber

Burdur’da 5 bin incir fidanı dağıtıldı

Burdur’un Bucak ilçesinde Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi çerçevesinde Vali Türker Öksüz’ün katılımıyla 5 bin incir fidanı dağıtıldı. Programda konuşan Vali Öksüz, “Emek veren, alın teri döken üreticimizin, çiftçimizin her zaman yanındayız” dedi. Burdur’un Bucak ilçesine bağlı Kocaaliler Beldesi'nde Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi (TAKEP) çerçevesinde Melli İnciri Fidan Dağıtım Programı düzenlendi. 2018 yılı içerisinde coğrafi işaret alan Melli İnciri’nin, kendine has aroması ve pazardaki karşılığı ile Burdur’a katma değer sağlayan önemli tarımsal ürünlerinin başında geldiğini ifade eden Vali Öksüz, üretim noktasında gösterdikleri gayretleri dolayısıyla bölge halkını kutladı. Düzenlenen törende TAKEP çerçevesinde Tarım ve Orman İl Müdürlüğü girişimleriyle Aydın İncir Araştırma Enstitüsü'nde bölgeden götürülen incir çeliğinden üretimi gerçekleşen 5 bin fidan vatandaşlara dağıtıldı. Kocaaliler Beldesi Kapalı Pazar alanında düzenlenen fidan dağıtım töreni saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başladı. Programa Burdur Valisi Türker Öksüz, Bucak Kaymakamı Bayram Gale, İl Jandarma Komutanı Albay Mustafa Güder, belediye başkanları, kurum müdürleri, stk temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Vali Öksüz, İncir Fidanı Dağıtım Töreni'nde yaptığı konuşmasında, “Kocaaliler, ilimizin üretici beldelerinin başında geliyor. Burada üretilen Melli İnciri ve çelenklerle birlikte hem ilimize hem de ülkemize katma değer yaratan, bu ürünleri ihraç ederek aynı zamanda ülkemize döviz kazandıran Kocaalilerli vatandaşlarımıza, bütün üreticilerimize, emek veren bütün çiftçilerimize huzurlarınızda teşekkürlerimizi, şükranlarımızı sunuyorum. Burdur olarak üreten bir tarım ve hayvancılık şehri olarak, bundan mutluluk duyuyoruz. Çünkü bu bizim için çok önemli bir nitelik. Artık dünya ülkeleri gayri safi hasılalarını artırdıkça, ürettikçe insanlarını daha refah içinde yaşatabiliyorlar.” dedi. Ayrıca konuşmasında, “Ekonomimizi büyütmek için yani pastayı büyütmek için ve insanlarımızın refahını bulunduğu konumdan daha yüksek bir yere taşımak için üretmek zorundayız.” diyen Vali Öksüz, “Bunu da başaran bir il olmanın gururunu yaşıyoruz. Bu anlamda bu beldenin de çok önemli katkı verdiğini, katkı sunduğunu ifade etmek istiyorum. Melli İnciri hakikaten kendine has aromasıyla çok kaliteli, çok güzel bir ürün. Burada yetişen ve ihraç edilebilme noktasına da gelinmiş, pazardaki karşılığı her geçen gün artan, satma imkanının her geçen gün arttığı çok kıymetli bir ürün. Burada 70 bin ağaçtan yıllık bin 100 tonluk üretim rekoltesi elde edildiğini biliyoruz. Bunu tabii ki daha fazla arttırmak, bu pazarı genişletmek istiyoruz. Bu anlamda coğrafi işaretli olması çok kıymetli. İnşallah burada tabii ki daha önceki yıllarda tarım müdürlüğümüz vasıtasıyla 10 bin adet fidan dağıtımı yapılmış. Bugün inşallah 5 bin adet fidan dağıtımını hep birlikte yapacağız. Bütün köylerimizin ve beldenin hepsinin tabii ki bu üretimde katkısı var. Çiftçilerimizi tekrar kutluyorum, tebrik ediyorum.” açıklamasında bulundu. "Emek veren çiftçimizin her zaman yanındayız" Burdur’da üreticilerin her zaman yanında olduğunu dile getiren Vali Öksüz, “Biz çiftçimizin, emek veren, alın teri döken üreticimizin çiftçimizin her zaman yanındayız. Bu fidanları yüzde yetmiş beş hibeyle üreticimize veriyoruz. Gerek Melli İnciri'ni gerekse bitkisel üretime konu olabilecek ürünleri desteklemeye devam edeceğiz. Yeter ki siz üretin, üretme isteğinizi ortaya koyun, bizler vatandaşlarımıza, üreticimize, çiftçimize desteği verelim. Hayırlı olmasını diliyorum. Fidelerin inşallah ilimize ekonomik olarak çok büyük katkısı olacaktır. Katılım sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Vali Öksüz tarafından çiftçilere incir fidanı dağıtılmasıyla program sona erdi.

Burdur’un meyve bahçesi Yeşilköy’de elma hasadı başladı Haber

Burdur’un meyve bahçesi Yeşilköy’de elma hasadı başladı

Burdur’un Tefenni ilçesine bağlı olan ve meyve bahçesi olarak bilinen Yeşilköy’de elma hasadı başladı. Üreticiler sezon başından bu tarafa yetiştirdikleri ürünlerin hasadı için adeta zamanla yarışıyorlar. Ekim ayının ilk haftası ile birlikte toplanmaya başlayan elmalar yine Ekim ayı sona ermeden yani havalar soğumadan hasat edilmek durumunda. Yaklaşık 600 kişilik köy nüfusunun tamamına yakınının tarım ve meyvecilik ile uğraşan Yeşilköy’de üreticiler elmalarını toplayıp soğuk hava depolarına getirerek buradan muhafaza altına alıyor. Bu yıl meydana gelen zamansız yağışlar ve dolu nedeniyle rekoltede istedikleri kaliteye ulaşamayan Yeşilköylü üreticiler yine de hasattan memnunlar. Yeşilköy’de elma üreticiliği yapan Cennet Sertkaya (52) 20 yıldır yaptığı elma yetiştiriciliğini; “20 yıldır meyvecilik işi ile uğraşıyorum. 30-35 dönümde elma, vişne, kiraz, şeftali, kayısı, ceviz olmak üzere her çeşitten var. Biz pazarcıyız. Ürünümüzü genelde pazarlarda satıyoruz. İhracat da olur ama bu sene ürünlerimiz ihracata çok uygun değil. Dolu yağışından dolayı ürünlerimiz çok zarar gördü ama yine de kilo da 20-25 liradan bir satış olur” dedi. Diğer taraftan, Yeşilköy’de soğuk hava deposu işletmeciliği yapan Halil Özcan (56) ise “Yeşilköylüyüm. Hasadımız 10 gün önce başladı. Ortalama 20 güne kadar da sona erer. Şu ana kadar bin ton kadar bir ürün girdi depomuza. Bu sene dolu yağışı ve kara lekeden dolayı ihracatlık malımız az. Ortalama fiyat ise 800 ile 1000 lira arasında. Pazardaki fiyat ise üzerine gelen diğer maliyetlerle birlikte kiloda 20-25 lira olabilir. Burdur’un elmacısı Yeşilköy” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.