TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Çevre

AGRONEWS - Çevre haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Çevre haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bal üreticileri son on yılın en verimsiz sezonunu yaşadı Haber

Bal üreticileri son on yılın en verimsiz sezonunu yaşadı

Doğu Karadeniz Bölgesindeki arıcılar bu sezon, son on yılın en verimsiz sezonunu yaşarken bunun nedeninin iklimsel koşullardan kaynaklandığı ifade ettiler. Dünyada son yıllarda görülen iklim değişiklikleri özellikle gıda sektörünü olumsuz yönde etkiliyor. İklim değişikliğinden Türkiye de nasibini alırken, özellikle son yıllarda üretilen bal oranında ciddi düşüşler yaşandığı gözleniyor. Trabzonlu arıcılar bu sezonki hasattan umduğunu bulamazken, bölgeye özgü kestane balında da önemli ölçüde düşüş yaşandığı, Türkiye genelinde ise yüzde 40 oranında bal kaybının yaşandığını ifade edildi. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Trabzon Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Yusuf Aksoy, son 10 yılın en verimsiz sezonunu yaşadıklarını belirterek “Bu yıl Karadeniz’de gerek kestane balı, gerek orman gülü balı gerekse yaylalardaki yayla ballarımız istediğimiz oranda olmadı. İklim şartlarının olumsuzluğundan dolayı sıkıntı yaşadık. Yağmurdan dolayı kestane balı olmadı. Yukarlarda dolu, yağmur daha sonra da kurak derken hasadımız çok zayıf. Arıcılar açısından son 10 yılın en zor senesi diyebiliriz. Türkiye geneline bakıldığında yüzde 40 oranında bal kaybı var. Ayrıca bal olmayan yılların akabinde arı ölümleri meydana geliyor” dedi. "Arılar ve kovanlar giderek azalıyor" Arıların giderek azaldığına dikkat çeken Aksoy, “Arılar giderek azalıyor. Mesela 3 yıl önce göreve geldiğimde Trabzon’da arıcıların 225 bin kovanı var idi. Önceki sene 181 bin, geçen sene ise 161 bin kovan tespit ettik. Dolayısıyla git gide arı ve kovan sayısında azalma söz konusu. Her önüne gelen arıcılık yapmaması lazım maalesef bunların olumsuz sonuçları oluyor. Bilgisizlikten dolayı hastalıkların yayılma ihtimali çok yüksek. Karadeniz’de bu sene pek kestane balı olmadı. Zaten kestane ağaçlarında oluşan bir gal arısı söz konusu şu an Orman Bölge Müdürlüğümüz bu konuda bir çalışma yapıyor ama yeterli değil. Zaman alacak bir mücadele ve mücadelede 10 yıldan bahsediyorlar. Dolayısıyla 10 yılda Karadeniz arıcısı olumsuz etkilenecek” diye konuştu. Bal üretimi bakımından dünyada 10. sırada olduklarını kaydeden Aksoy, “Dünyada bal üretiminde 10. sıradayız ancak arı sayısı bakımından dünyada 3. sıradayız. İhracatımızın bir bölümünde sıkıntı var giden ballarımız piyasadaki bazı firmaların ballar geri dönüyor bu da sektörümüze büyük darbe vuruyor. Sahte ballar, merdiven altı yapımlar, laboratuvarlarda yapılan ballar, arı görmeden yapılan ballar” ifadelerini kullandı. "Aracıdan değil arıcıdan alın" Vatandaşlara balı mutlaka arıcıdan almaları tavsiyesinde bulunan Aksoy, “Mutlaka balı arıcıdan alsınlar, aracıdan almasınlar. Özellikle birlik dolumu olan balları alsınlar çok dikkatli olmaları gerekiyor. Yaylalarda yol kenarlarında satılan ballar normalde bizim arıcılarımızın balı ama güneş ışığı altında olduğu için onlara da rağbet etmesinler. Mutlaka ışık görmeyen raflardan, kapalı alanlardan ballarını alsınlar. Balın hakiki olduğunu görerek anlayamayız ancak tahlille anlaşılır. Tatmayla anlamak söz konusu değil. Özellikle eski sistem makinelerde sahte balı ayırt etmede yanılma olabiliyor yeni sistem makineler devreye girerse yanılma riski olmayacak. Bizim arıcımız genellikle bin 500 rakımın üzerinde bal üretiyor. Dolayısıyla bu ballar çok değerli ballardır. Bilim adamları bunu böyle öngörüyorlar. Çünkü gübre görmemiş, tarımsal ilaçlama yok değerli ballardır. Kesinlikle gıda değil ilaçtır” şeklinde konuştu.

İstilacı balon balığını yakalamak için yarıştılar Haber

İstilacı balon balığını yakalamak için yarıştılar

Antalya Büyükşehir Belediyesi, denizlerdeki istilacı türlerle mücadele etmek amacıyla çeşitli kampanyalar ve etkinlikler düzenleyerek farkındalık yaratmaya devam ediyor. Bu kapsamda Antalya Balıkçı Barınağı işbirliğiyle denizlerde istilacı türlerle mücadele kapsamında balon balığı avlama yarışması düzenlendi. 25 TEKNE 70 BALIKÇI YARIŞTI  Saat 06.00’da Antalya Balıkçı Barınağı'ndan teknelerle hareket eden profesyonel ve amatör balıkçılar, avladıkları balon balıklarını saat 13.00'te etkinlik alanına getirdi. 25 tekne ve 70 balıkçının katıldığı ve 7 saat süren yarışma sonunda yakalanan balon balıkları kilosuna ve büyüklüğüne göre ayrıldı. Ölçüm işlemlerinin ardından düzenlenen ödül töreninde 4 kilo 40 gram ağırlığında, 90 santimetre uzunluğundaki balon balığını yakalayan 'Duman' isimli tekne ile ava çıkan Yusuf Tolga Coşkun ve arkadaşları, yarışmanın birincisi oldu. Birinci takıma 10 bin TL, 1 yıllık barınma ve 12 bin liralık hediye çeki, ikinci takıma 7 bin 500 TL, tekne indirme bindirme 3 ay günlük kulanım ve 8 bin liralık hediye çeki, üçüncü takıma ise 5 bin TL, tekne indirme bindirme 3 ay günlük kullanım ve 5 bin liralık hediye çeki verildi.  EN ZEHİRLİ EN İSTİLACI TÜR  Yabancı istilacı türlerin, iklim değişikliğinin etkisiyle Akdeniz kıyıları başta olmak üzere Türkiye’nin birçok kıyı alanına hızla yayılmakta olduğuna dikkat çeken Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Lokman Atasoy, “İstilacı türlere farkındalık yaratmak için Antalya Büyükşehir Belediyesi olarak geçen haftalarda aslan balığı yakalama yarışması düzenlemiştik. Balon balığı, zehirli bir tür. Tüketilmesi ve dokunulması bile aslında sakıncalı. Yerel balıkçılarımızı ve ekonomimizi olumsuz etkiliyor. Bu balıklar hızla çoğalıyor ve yerli balık türlerimizi tüketiyor. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek'in dediği gibi, deniz bizim ortak değerimiz. Siyaset üstü bir konudur. Korumak hepimizin görevidir. Sofra kirlenirse hepimiz etkileniriz. Bu sofrayı temiz tutmamız hepimizin görevi" diye konuştu.  5-10 YIL SONRA DENİZDE TEK KALACAK Yeni Liman Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Cemal Talas’ta kamuoyunda farkındalık yaratmak için etkinliği düzenlediklerini söyleyerek, “Balon balıkları Akdeniz'de hızla çoğaldı ve deniz ekosistemine zarar veriyor. Bu etkinliği kamuoyu yaratmak için düzenledik. Çünkü bu şekilde devam ederse, 5-10 yıl sonra denizlerimizde balon balığından başka bir şey bulamayacağız” diye konuştu.  EN BÜYÜĞE ÖDÜL En büyük ve en ağır balığı yakalayan Yusuf Tolga Coşkun ise, “Ben ve ekip arkadaşlarım yarışmaya Demre’den katıldık. Balon Balığı ekosistem için zararlı bir tür. Yakaladığımız balık yaklaşık 90 santimetre ve 4 kilo 40 gram ağırlığında. Bu kadar büyük bir balon balığı daha önce yakalamamıştım” diye konuştu. 

Tarımda plansız üretim ve iklim krizi çiftçileri zorluyor Haber

Tarımda plansız üretim ve iklim krizi çiftçileri zorluyor

Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, tarımda plansız üretim ve iklim değişikliği gibi sorunların üstesinden gelmek için tarımsal üretimde planlamaya dayalı bir model benimsenmesini ve çiftçilerin piyasa taleplerine uygun üretim yapmalarının teşvik edilmesi gerektiğini söyledi. Doğan, tarım sektörüne katkı sunan çiftçilerin, bir yandan fazla ekilen ürünlerin pazar değerinin düşmesiyle zarar ederken, diğer yandan artan sıcaklıklar ve aşırı hava şartları nedeniyle ürün kayıpları yaşadıklarını hatırlatarak, “Bu durum, çiftçilerin gelirlerinde büyük düşüşlere yol açıyor ve tarım sektörünün sürdürülebilirliği açısından ciddi tehditlerle karşı karşıya kalınıyor” diye konuştu. Tarım sektörünün son yıllarda yaşanan plansız üretim ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle karşı karşıya olduğunu kaydeden Doğan, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye’de tarım sektöründe uzun yıllardır süregelen plansız üretim, çiftçilerin en büyük sorunlarından biri haline gelmiştir. Özellikle belirli ürünlerde, piyasa talebinin üzerinde bir üretim gerçekleştirildiğinde, ürün fazlası meydana gelmekte ve bu durum pazar fiyatlarının ciddi şekilde düşmesine neden olmaktadır. Örneğin, bu yıl fazladan ekilen bazı ürünler, çiftçilerin beklediği geliri elde edememesiyle sonuçlanmıştır. Ürün fazlası nedeniyle pazar doygunluğu oluşmuş, fiyatlar düşmüş ve çiftçiler emeğinin karşılığını alamamıştır. Plansız üretim yalnızca ekonomik kayıplara neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda doğal kaynakların verimsiz kullanılmasına da yol açıyor. Özellikle su ve toprak gibi kaynakların gereksiz yere tüketilmesi, tarımsal üretimin uzun vadede sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Bu da, ülkenin tarımsal potansiyelini zayıflatıyor ve gıda güvenliğini riske atıyor.” Doğan, bölgede çiftçilerin, iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla da başa çıkmak zorunda kaldığını ifade ederek, “Özellikle son yıllarda artan sıcaklıklar ve aşırı hava olayları, tarımsal üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Bu yıl, Çukurova’da sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle ekinler yandı ve çiftçiler büyük ürün kayıpları yaşadı. Aşırı sıcaklar, bitkilerin büyüme sürecini olumsuz etkileyerek verimliliği düşürdü ve hasat döneminde beklenen ürün miktarı elde edilemedi. Ayrıca, iklim değişikliği yalnızca sıcaklık artışıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda yağış rejimlerinde de düzensizliklere yol açıyor. Beklenmedik kuraklıklar veya ani sağanak yağışlar, tarımsal faaliyetleri sekteye uğratıyor ve çiftçilerin planlarını altüst ediyor. Bu durum, tarımda belirsizliği artırarak çiftçilerin risklerini yönetmelerini zorlaştırıyor" dedi. "Mısıra ve buğdaya verilen destek pamukta yetersiz kaldı" Doğan, mısıra ve buğdaya verilen desteğin pamukta yetersiz kaldığını belirterek, "Pamuk üreticileri zor durumda kaldı. Pamuk üreticileri, artan maliyetler ve düşük piyasa fiyatları karşısında yeterli gelir elde edemediler. Desteklerin dengesiz dağılımı, bazı bölgelerde pamuk üretiminin azalmasına ve çiftçilerin alternatif ürünlere yönelmesine neden oldu. Pamuk, Türkiye ekonomisi için stratejik öneme sahip bir ürün olmasına rağmen, çiftçilerin bu üründen elde ettiği gelirler son yıllarda azalma eğiliminde. Desteklerin yetersizliği, pamuk üreticilerini zor durumda bırakmakta ve bu durum, pamuk üretimindeki sürekliliği tehlikeye atmaktadır. Çiftçilerin pamuk üretiminden uzaklaşması, hem yerli sanayiye ham madde teminini zorlaştıracak hem de ülkenin pamuk ithalatına bağımlılığını artıracaktır" ifadelerini kullandı. “Tarımsal üretimde planlamaya dayalı bir model benimsenmeli” Doğan, tarım sektöründe yaşanan zorlukların çiftçilerin geleceğe dair kaygılarını artırdığını ifade ederek, "Plansız üretim, iklim değişikliği ve yetersiz destekler gibi sorunların çözüme kavuşturulması, tarım sektörünün sürdürülebilirliği için hayati önem taşımaktadır. Tarımda plansız üretim ve iklim değişikliği gibi sorunların üstesinden gelmek için, öncelikle, tarımsal üretimde planlamaya dayalı bir model benimsenmeli ve çiftçilerin piyasa taleplerine uygun üretim yapmaları teşvik edilmelidir. Bunun yanı sıra, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek için tarımsal faaliyetlerde iklim dostu uygulamaların yaygınlaştırılması büyük önem taşımaktadır. Devlet desteklerinin çiftçi zarar etmeyecek şekilde dağıtılması, çiftçilerin ekonomik istikrarını sağlamada kilit rol oynayacaktır. Pamuk gibi stratejik ürünlerde desteklerin artırılması, çiftçilerin bu alanda faaliyet göstermeye devam etmelerini teşvik edecektir. Bu sayede, hem tarım sektörünün sürdürülebilirliği sağlanacak hem de ülke ekonomisi güçlendirilecektir" şeklinde konuştu.

Silajlık Sorgum Projesi Haber

Silajlık Sorgum Projesi

Tekirdağ’da yürütülen Silajlık Sorgum Projesi, iklim değişikliği ve kuraklık etkilerine karşı su tasarrufu sağlayan tarımsal yenilikler geliştirmeyi ve çiftçiye destek sunmayı hedefliyor. Tekirdağ Tarım ve Orman Müdürü İl Oktay Öcal, proje uygulama ekibiyle birlikte “Silajlık Sorgum Projesi” çerçevesinde Süleymanpaşa ilçesi Yağcı Mahallesi’ndeki demonstrasyon alanını ziyaret etti. Proje çerçevesinde aynı parsel üzerinde yapılan ekilişler yerinde kontrol edilerek, bicolor (tek biçim) ve sorgum-sudan otu melezi çeşitlerinin silajlık mısırla olan verimleri karşılaştırıldı. Çiftçi şartlarında 1. üretim olarak ve kuru şartlarda yapılan bu üretimlerde, çeşitler arası ve sorgum-mısır türleri arasında önemli verim farklarının olduğu tespit edildi. Kuraklığa karşı yeni çözümler İklim değişikliği ve kuraklığın tarım üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla daha az su tüketen bitkilere yönelme stratejisi çerçevesinde geliştirilen “Silajlık Sorgum Projesi” büyük önem taşıyor. Bu proje çerçevesinde, mısır bitkisine göre daha az su tüketen ve hayvan besleme açısından mısır silajına yakın değerlere sahip silajlık sorgum ekilişlerinin yaygınlaştırılması hedefleniyor. Silajlık sorgum, özellikle kuraklık dönemlerinde çiftçilere daha verimli ve sürdürülebilir bir alternatif sunuyor. Çiftçiyle buluşma ve görüş alışverişi İncelemelerin ardından çiftçilerle bir araya gelen Tanım ve Orman İl Müdürü Oktay Öcal, bitkisel ürün verimleri, yaşanan kuraklık ve etkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu. Öcal, iklim değişikliği ve kuraklığa karşı alınacak önlemler konusunda çiftçinin görüşlerini dinledi ve önerilerde bulundu. Projenin sadece verim artışına değil, aynı zamanda çiftçilerin bilgi ve bilinç düzeyini artırmaya yönelik olduğunun altı çizildi. TAKE projesiyle destekleniyor Silajlık Sorgum Projesi, bakanlık tarafından yürütülen "Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi" (TAKE) kapsamında destekleniyor. Bu proje sayesinde, 2023 ve 2024 yıllarında Tekirdağ’da toplamda 6 bin dekar alanda silajlık sorgum ekilişi gerçekleştirildi. Proje çerçevesinde çiftçiye yüzde 75 tohum hibesi sağlanarak, tarımın su tasarrufu ve verimlilik esaslarına dayalı olarak geliştirilmesi amaçlanıyor. Sürdürülebilir tarım için ortak çaba Tekirdağ’da yürütülen bu tarımsal yenilikler, kuraklık ve iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için önemli adımlar olarak öne çıkıyor. İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün çiftçiyle işbirliği içinde yürüttüğü projeler, bölgenin tarımsal sürdürülebilirliğini artırmayı ve gelecek nesillere daha verimli tarım arazileri bırakmayı hedefliyor.

Yumaklı: "Yangınla mücadelede yorulmayan bir düşmanla savaşıyoruz" Haber

Yumaklı: "Yangınla mücadelede yorulmayan bir düşmanla savaşıyoruz"

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, orman yangınlarıyla ilgili, "Yangınla mücadelede yorulmayan, acı çekmeyen ve uykuya ihtiyaç duymayan bir düşmanla savaşıyoruz" dedi. Aydın’ın Bozdoğan ilçesindeki orman yangınında ekiplerin çalışmalarını karadan ve havadan inceleyen Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, yangınların son durumu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Yangınla mücadele eden ekiplerin büyük bir özveri gösterdiğini belirten Bakan Yumaklı, "Yangınla mücadelede yorulmayan, acı çekmeyen ve uykuya ihtiyaç duymayan bir düşmanla savaşıyoruz" dedi. "Ekip arkadaşlarımız yoruluyor, uykusuz kalıyor, acıkıyor ve susuyorlar. Bu insanların ihtiyaçları en iyi şekilde karşılanmaya çalışılıyor" ifadelerini kullanan Bakan Yumaklı, "Ancak unutmamalıyız ki bu mücadele, vatandaşlarımızın desteği olmadan kazanılamaz" dedi. Yumaklı, vatandaşlardan hassasiyet beklediklerini vurgulayarak, 15 Eylül’e kadar kapalı alanların dışında ateş veya alev oluşturabilecek hiçbir faaliyet yapılmaması gerektiğini ifade etti. "Küçük bir önlem, büyük felaketleri önleyebilir" Bakan Yumaklı yangınların çoğunun basit ihmallerden kaynaklandığını hatırlatarak, "Basit bir bahçe temizliği, demir testeresiyle yapılan bir işlem ya da bir sigara izmariti bile büyük bir yangına yol açabilir. ’Bir şey olmaz’ dememek gerekiyor, çünkü oluyor. Küçük bir önlem, biraz dikkat, şu anda burada yüzlerce insanın günlerce süren mücadelesini ve devletin kaynaklarının harcanmasını önleyebilir" dedi. Yangınlarda son durum Gün içinde aktif beş yangının sürdüğünü belirten Yumaklı, "Bu yangınlardan biri Aydın’da, diğeri İzmir Karşıyaka’da. Ayrıca Manisa Gördes, Bolu Göynük ve Karabük Ovacık’ta yangınlar vardı. Aydın Bozdoğan dışındaki dört yangının enerjisi zaman zaman azaldı. Ancak meteorolojik koşullar, özellikle rüzgarın yön değişiklikleri, bu yangınların yeniden güçlenmesine neden oldu. Gün içerisinde arkadaşlarımız çok ciddi mücadele ettiler. An itibari ile bunların enerjileri düşürüldü diyebiliriz" diye konuştu. Aydın’da 9 kilometrelik yangın hattı Aydın’da, Güney ve Kuzey kanadında toplam dokuz kilometrelik bir yangın hattı bulunduğunu belirten Bakan Yumaklı, "Şiddetli rüzgarlar nedeniyle yangın geniş bir alana yayıldı ve engebeli araziler müdahaleyi zorlaştırdı. Ancak ekiplerimiz burada da çok yoğun bir mücadele verdiler ve orta alanlardaki büyük orandaki kısımları hallettiler" ifadelerini kullanarak üç gecedir uyumayan tüm ekiplere ve destek veren kamu kurumlarına teşekkür etti. "Yangın söndürme çalışmaları aralıksız sürüyor" İzmir Yamanlar’da gün içinde 3 uçak, 15 helikopter, 60 arazöz ve 390 personelin yangın söndürme çalışmalarına katıldığını belirten Yumaklı, Aydın’da ise 7 uçak, 15 helikopter, 62 kara aracı ve 368 personelin görev yaptığını söyledi. "Şu anda 8 aktif yangın var" Gün içerisinde 3 yeni yangınla ilgili de bilgi veren Bakan Yumaklı, "Bir tanesi İzmir Menderes’te baraj yanında. Hemen orada da 6 uçak, 4 helikopter, 22 kara aracı ve 160 personel müdahale etti. Tabi bunlar da bizim güçlerimizin bölünmesine sebep oluyor. İkinci yangın ise Uşak Eşme’de başladı. Yangın saat 13.19’da başladı, 13.30’da ilk müdahale yapıldı. Ormanlık alanda başladı. Burada 3 helikopter, 14 arazöz, 79 personel görevlendirildi. Üçüncü yangın ise buraya gelirken İzmir Karaburun’da meydana geldi. Bu yangının da ihbarı yapıldı arkadaşlarımız planlamalarını yapıyorlar. Sonuç itibari ile şu anda 8 aktif yangınımız var. Bunlardan 4’ünün enerjisi düşürülmüş vaziyette, şu anda içerisinde bulunduğumuz Aydın’da dahil olmak üzere diğer 3’ü ile ilgili de çalışmalar gece boyunca da devam edecek" dedi. Azerbaycan’dan yangın söndürme uçağı desteği Bakan Yumaklı, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde, Türkiye’deki yangınlar da gündem konusu oldu. Bunun akabinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’de bir yangın söndürme uçağının Türkiye’ye tahsis edildiğini belirtti. Cumhurbaşkanımızın talimatları ile biz de muhataplarımız ile temasa geçtik. Gereken işlemler yapıldı. Bu gece saat 23.00 itibari ile yangın söndürme uçağı Adnan Menderes Havalimanı’na inecek" ifadelerini kullandı.

"Palamut avlamak için 15 gün, 1 ay daha bekleyelim" Haber

"Palamut avlamak için 15 gün, 1 ay daha bekleyelim"

Prof. Dr. Osman Samsun, amatör balıkçıların palamutları küçük dönemde avlamamaları gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Samsun, palamutların 750 grama yaklaştığı zaman avlanması gerektiğini belirterek, "Habercisi olan palamut balığı artık halkımızla buluşmak için kendini gösterdi. Çingene palamudu olarak bilinen yaklaşık 250 gram ağırlığındaki balıklar 15 Ağustos’tan 1 Eylül’e kadar resmi yasal prosedürler çerçevesinde serbest. Küçük balıkçılarımız, amatör balıkçılarımız çapari ve diğer ağlarla bu balığı yakalamaya başladılar. Üniversiteli bir akademisyen olarak insanlarımıza bir uyarımız, bir dikkat çekimimiz olacak. Palamut balığı çok hızlı büyüyen bir balık. Her yağmurda yaklaşık 250 gram olan balıklar bir hafta içerisinde yaklaşık 400 grama kadar ulaşabilmektedirler. Bir ay sonra ise yarım kilogram ağırlığına ulaşabilme potansiyeli olan balıklardır bunlar. Eskiden yağmurlar çok hızlı yağdığı için ve düzenli yağdığı için karalardan gelen plankton dediğimiz besin maddeleri bu balıkların hızlı büyümelerini, kondisyon faktörü dediğimiz meslek durumlarını yukarıya çekmek konusunda olumlu etki yapıyorlardı. Ancak, küresel ısınma nedeniyle biliyorsunuz şu an dünyadaki, atmosferdeki en yüksek rekor düzeydeki ısıya ulaştık. 15-17 santigrat Türkiye’de ilgili bakanlığımız açıkladığına göre bizim bir ilçemizde 45,9 santigrat derece olarak açıklandı. Yani sıcaklık balıkların göçünü, büyümesini de maalesef olumsuz olarak etkiliyor. İşte, bu nedenle küçük balıkların nesillerinin devamını sağlayabilmek için 15 gün daha bekleyelim. Küçükken Çingene palamudu dediğimiz 250 gramlık balıkları tüketmektense, 15 gün, 1 ay daha bekleyelim. Bunlar hem yağlanıp hem büyüyüp 750 grama geldiklerinde avlamamız daha ekonomik ve sürdürebilir olacaktır” diye konuştu.

Türkiye’nin tahıl ambarında hasat erken başladı, rekolte yüksek Haber

Türkiye’nin tahıl ambarında hasat erken başladı, rekolte yüksek

Rekolte ve kalitenin yüksek olması, mahsulüne aylardır gözü gibi bakan çiftçilerin yüzünü güldürdü. Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği, ülke genelinde hasat dönemini etkiledi. Sivas’ta Ağustos ayında başlayan hububat hasadı, havaların sıcak seyretmesi nedeniyle Temmuz ayı sonunda başladı. Türkiye’nin birçok iline giderek hasat yapan biçerdöverler, Sivas’ta tarlalara girdi. Önceki yıl yoğun yağışlar nedeniyle ürünlerinde kalite kaybı yaşayan çiftçiler, 2024 yılı hasat döneminden ümitli. Sivas merkeze bağlı Himmetfakı köyünde başlayan hasadı yerinde inceleyen Sivas Ziraat Odası Başkanı Hacı Çetindağ, çiftçilerin bilinçli üretim yaptığını söyledi. “Tüccarlar ürünün hakkını vermeli” Hasadın normal şartlarda Ağustos ayında başlaması gerektiğini söyleyen Başkan Hacı Çetindağ, “Sivas’ımızda hasat geçen yıllara sıcaklıkların aratmasından dolayı bu sene erken başladı. Şu anda hem kalite tüksek hem de verim yüksek bu yüzden çok memnunuz. Fiyatların düşük olmasından dolayı çiftçimiz biraz sıkıntı yaşandı. Cumhurbaşkanımızın bir sözü vardı ekilmeyecek yer bırakılmasın, biz kimseye muhtaç olmaya caz diye. Biz Sivas çiftçisi olarak bunu çok iyi başardığımızı biliyorum. Ekilmeyen bir arazimiz kalmadı her tarafı ektik. Sivas, ülkemizde en son hasat başlayan illerden birisi. Buğdaylarımız eskisi gibi değil, Toprak Mahsulleri Ofisimiz gece gündüz çalışıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi bizim kara gün dostumuz, bunun yanında tüccarlarımızda olsun. Tüccarlarımız hemen fırsatını değerlendirip de düşük fiyata almasınlar. Çiftçimiz bu sıcağın anlıda 24 saat çalışarak ülkemizin dışarıya bağımlı kalmaması için elinden gelen her şeyi yapıyorlar. Biz Sivas çitçisi olarak devletimizin milletimizin her zaman yanındayız üretmeye devam edeceğiz. Bizim tek istediğimiz Devletimiz bizim çiftçimizin hakkını versin ve tüccarlarımızda bu işi fırsata çevirmeyerek daha çok taşın altına elini koyarak bu toprakları hep beraber ekelim, ülkemizin karnını doyuralım dışarıya da ihracat yapalım” dedi. “Bu yıl verim de kalite de yüksek” Önceki sene yaşanan kalite kaybının yağmur nedeniyle olduğunu söyleyen Hacı Çetindağ, “Hasat zamanına daha 15-20 gün varken bu sene erken başladı. İklim değişikliğinden dolayı geçen sene yağışların çok fazla olması, hastalıkların fazla olması hem verim kaybına neden oldu hem kaliteyi düşürdü. Bu yüzden dolayı da Toprak Mahsulleri Ofisi de buğday aldı ama yeteri kadar alamadı çiftçimiz bu yüzden dolayı büyük mağdur oldu. Bu sene hem kalite var hem verim yüksek ama tek sıkıntımız buğday fiyatlarını Cumhurbaşkanımız tarafından düşük açıklanması. Bir ekmeğin 10 TL olduğu bir bardak çayın 20 TL olduğu bir ülkede bizim çiftimizin gerçek el emeğinin verilmesini istiyoruz. Biz yine de şikâyet etmeyeceğiz. Ekmeye, üretmeye devam edeceğiz. Hükümetimize devletimize güveniyoruz çiftçimizin emeğini verecek” ifadelerine yer verdi. "Bu yıl hasat yüzümüzü güldürdü" Tarlasında hasada başlayan çiftçi İsmail Doğruyol, “Hasat çok güzel, bakım istiyor her şey gibi bakım olmazsa da verim alınamıyor. Mevsim olarak güzel, rekolte güzel, protein oranı yüksek bu yıl hasat yüzümüzü güldürdü. Mazot, gübre pahalı girdiler çok fazla. Girdiler biraz daha düşük olsa bu hasat zamanı verim ile kendini dengeler” şeklinde konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.