Bursa'daki "permakültür çiftliği" sürdürülebilir tarımı yaşatıyor
Permakültür, hiçbir tarım ilacı kullanılmayan, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya katkısı bulunan sürdürülebilir tarım tekniği olarak biliniyor.
Uludağ'ın güneybatı eteklerinde 750 rakımda 15 dönüm üzerine kurulu olan ve permakültür felsefesi benimsenen Belentepe Permakültür Çiftliği'nde, tıbbi ve aromatik bitkiler, mevsimine uygun meyve, sebzelerin yanı sıra üzüm bağları bulunuyor.
Konvansiyonel tarım tekniklerine alternatifler arasında organik tarım ve permakültürün öne çıktığı çiftlikte, 100’ün üzerinde ürün elde ediliyor.
Küçüklüğünden beri tabiatı çok sevdiğini ifade eden çiftlik sahibi Taner Aksel, AA muhabirine, çocukluğunda dedesiyle beraber toprakta bahçecilik çalışmaları yaptıklarını anlattı.
Asıl mesleğinin inşaat mühendisliği olduğunu kaydeden Aksel, "Dedelerimden biri çiftçi, diğeri inşaat ustası. Amerika'da binaların deprem dayanıklılığı üzerine master yaptım. 1999 Marmara depreminde İstanbul'da depreme yakalandık ve ne kadar korkunç bir şey olduğunu anladım. Olası böyle bir afete karşı aslında kırsalda tamamen kendi kendine yetebilen, kendi enerjisini üreten, kendi su hasadını, gıdasını üreten bir yaşam alanı kurmanın, böyle zor zamanlarda bir avantaj olacağını düşündüm. Bunun üzerine Belentepe Permakültür Çiftliği'ni hayata geçirmek istedim." diye konuştu.
Aksel, 1998 yılında bölgeye piknik yapmaya geldiklerini ve alanı çok beğenince satın alarak tarım hayatına başladıklarını anlattı.
Araziyi satın aldıklarında terkedilmiş bir tarla olduğunu belirten Aksel, "Bereketini yitirince burayı terk etmişler. Tamamen çoraktı. Ben de ilk başta köylüyle birlikte meyve ağacı ve üzüm diktim ama pek bereket alamadım. 8-9 yıl cebelleştik. Her şeyi doğal yapmaya çalıştım. Hiç kimyasal kullanmak istemedim. Pek ürün alamadım ve sonrasında permakültürle tanıştım." dedi.
Aksel, permakültürü araştırmaya başlayınca karşısına tabiatta hayat, organik gıda üretimi, doğal yapılar, temiz enerji gibi konularla karşılaştığını ifade etti.
Permakültürün başlangıçta 2 önemli başlığı olduğunu kaydeden Aksel, şöyle konuştu:
"Toprağı canlandırma ve yağmur suyu hasadı en önemli ilk iki işimiz çünkü her şeyi toprak üretiyor. Meğer benim toprağım ölü toprakmış, bereketini yitirmiş; onu yeniden canlandırmak gerekiyordu. Doğal yapılar, temiz enerji, geri dönüşüm, gıda ormanı tasarımı, erozyonu önleme gibi bir sürü konu var permakültürün içinde. Ben bunları öğrendikten sonra çiftliği tekrardan tasarladım ve 2013 yılında Belentepe Permakültür Çiftliği açıldı. O zamandan bu yana çiftlikte doğal yaşamı anlatmak üzere faaliyetler yapıyoruz. Gıda ormanı dediğimiz bir tasarıma döndük. Çok yıllık bitkiler kullanıyoruz ve ormanlaştırıyoruz."
"Kendi kendine yeten, örnek bir alan olduğu için bir sürü uygulamayı insanlar burada canlı olarak görme imkanına sahip"
Permakültür teriminin İngilizce "permanent" kelimesinden kalıcı veya sürdürülebilir manasında kullanıldığını, "culture" sözcüğünün ise insanlık kültürü ve tarım sistemi anlamına geldiğini söyleyen Aksel, "Sürdürülebilirliği anlatmak üzere çeşitli zamanlarda çiftliğe gönüllüler, stajyerler kabul ediyoruz. Belli dönemlerde de atölyeler, aktiviteler, eğitimler yapıyoruz." ifadelerini kullandı.
Buraya gelen insanların farklı bir deneyim elde ettiklerini aktaran Aksel, "Bu aktiviteler olduğu zaman aslında doğada, kırsalda kendisi için yaşam alanı kurmak isteyenler için onların bire bir tecrübe edecekleri ve nasıl bir şey olduğunu hissedecekleri ortam oluşuyor çünkü herkes için uygun olmayabilir. Kırsalda yaşam kolay değil. Burada tecrübe edip sonra yapıp yapamayacaklarını hissediyorlar. Bunu yapabilecek insanlarla da Türkiye çapında birbirimize destek olacak şekilde bu tür çalışmaları yapanlarla bir ağ kurmaya çalışıyoruz." diye konuştu.
İnsanoğlunun dünya üzerinde üstel çoğalışla arttığına dikkat çeken Aksel, doğal kaynakların çok hızlı tükendiğini ve doğanın kirlendiğini vurguladı.
İklim değişikliği başta olmak üzere doğa için bir sürü olumsuz belirtiler olduğunu aktaran Aksel, şunları söyledi:
"Toprağın, havanın, suyun kirlenmesi, doğanın yok edilmesi, artan sıcaklıklar ve artan normal dışı afetler gibi olumsuzluklar yaşıyoruz. Buna karşı insanlığın çok hızlı bir şekilde doğayla ahenk içinde sürdürülebilir yaşama dönmesi gerekiyor. Bunun bir an önce ana gündem haline gelmesi gerekir. Mesela işte şimdi temmuz başındayız, inanılmaz aşırı sıcaklar var. Müthiş bir kuraklık geldi. Bu kuraklığa karşı toprağımızı, doğamızı, çiftliğimizi koruyabilmemiz lazım."
Aksel, bu olumsuzlukları en az seviyeye indirmek için insanlığın elindeki en önemli araçlardan bir tanesinin permakültür tasarımı ve permakültür felsefesi olduğunu kaydetti.
Toprağın, canlandırma ve dirençlendirme ile, iklim değişikliği ve benzer normal dışı beklenmeyen koşullara karşı da kendi yapısını daha etkili koruyabileceğini ve bereketini devam ettirebileceğini dile getiren Aksel, şu ifadeleri kullandı:
"Bu tür çalışmaların, mümkün olabildiği kadar hızlı bir şekilde yayılması ve insanların bir taraftan tutması gerekir. Kentte yaşayanlar, kent bahçeciliği yapabilirler. Kırsalda yaşayanlar topraklarını koruyacak ve doğayı canlandıracak çalışmaları öğrenip o tür çalışmalara gidebilirler. Bunu ne kadar yayabilirsek aslında o kadar da hızlı bir şekilde bu olumsuz etkileri iyileştirme ihtimalimiz, imkanımız olacak diye ümit ediyorum."
Türkiye çapında da birçok bölgede ekolojik yerleşkeler, ekolojik çiftlik, ekolojik parklar, topluluk bahçeleri, okul bahçeleri gibi çalışmaların yayılması için tasarım ve danışmanlık çalışmaları verdiğini anlatan Aksel, "İnşaat mühendisliğinin yanında bu alanı aldıktan sonra aslında sürdürülebilir yaşama ve sürdürülebilirliğe karşı olan azmim ve isteğimle birlikte bu tür çalışmaları daha fazla yapar hale geldim. Aslında kendi kendine yetebilen bir yaşam alanı olarak burası güzel bir örnek. Bunu da mümkün olduğu kadar anlatmaya ve yaymaya gayret gösteriyorum." dedi.