TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Dünya Süt Günü

AGRONEWS - Dünya Süt Günü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dünya Süt Günü haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

TZOB Başkanı: Haber

TZOB Başkanı: "Çocuklarımız süt ürünlerini yeterince tüketemiyor"

Mayıs ayında üretici ile market arasındaki fiyat değişimlerini, aylık ve yıllık girdi fiyatlarındaki değişimleri, hasadı başlayan hububatta yaşanan son gelişmeleri ve 1 Haziran Dünya Süt Günü dolayısıyla süt sektörüne yönelik beklentileri değerlendirdi. "Kuru incirdeki fiyat farkını yüzde 284,6 ile limon takip etti" Mayıs ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 293,9 ile kuru incirde görüldüğünü belirten Bayraktar, “Kuru incirdeki fiyat farkını yüzde 284,6 ile limon, yüzde 247,3 ile salatalık, yüzde 233 buçuk ile elma, yüzde 213,2 ile kuru soğan takip etti. Kuru incir 3,9 kat, limon 3,8 kat, salatalık 3,5 kat, elma 3,3 kat, kuru soğan 3,1 kat fazlaya satıldı. Üreticide 115 lira olan kuru incir markette 452 lira 99 kuruşa, 7 buçuk lira olan limon markette 28 lira 84 kuruşa, 7 buçuk lira olan salatalık 26 lira 5 kuruşa, 10 lira 70 kuruş olan elma 35 lira 69 kuruşa ve 6 lira 25 kuruş olan kuru soğan 19 lira 58 kuruşa satıldı” ifadesini kullandı. Bayraktar, Mayıs ayında fiyatı en fazla artan ürünün markette havuç, üreticide patlıcan olduğunu belirtirken fiyatı en fazla düşen ürünün hem markette hem de üreticide kuru soğan olduğunu söyledi. "Mayıs’ta markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 34,7 ile havuç oldu" Market fiyatlarını değerlendiren Bayraktar, 35 ürünün 22’sinde fiyat artışı, 12’sinde fiyat azalışı ve 1 üründe ise fiyat değişiminin olmadığını belirterek, şunları kaydetti: “Mayıs ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 34,7 ile havuç oldu. Havuçtaki fiyat artışını yüzde 16,6 ile limon, yüzde 16,3 ile patlıcan, yüzde 15 ile yumurta ve yüzde 13 ile Antep fıstığı takip etti. Markette fiyatı en fazla azalan ürün ise yüzde 21,6 ile kuru soğan oldu. Kuru soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 15,5 ile tavuk eti, yüzde 12,7 ile sivri biber, yüzde 9,7 ile domates ve yüzde 9,2 ile yeşil soğan izledi.” "Üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 34,2 ile kuru soğanda görüldü" Üreticideki fiyatları da değerlendiren Bayraktar, Mayıs ayında 27 ürünün 3’ünde fiyat artışı olduğunu, 13 ürünün fiyatında düşüş görüldüğünü ve 11 üründe ise fiyat değişiminin olmadığını dile getirerek, “Üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 34,2 ile kuru soğanda görüldü. Kuru soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 31 ile salatalık, yüzde 23 ile elma, yüzde 22,2 ile kuru kayısı, yüzde 21 ile kabak ve yüzde 19,9 ile domates izledi. Üreticide en çok fiyat artışı yüzde 41 buçuk ile patlıcanda görüldü. Patlıcandaki fiyat artışını yüzde 25 ile patates ve yüzde 19,1 ile yumurta izledi” ifadelerini kullandı. Üreticideki fiyat değişimlerini de değerlendiren Bayraktar, şu ifadelere yer verdi: “Kuru soğanda erkenci çeşidin hasadı Nisan ayı itibarıyla başladı. Mevsim normalleri üzerinde gerçekleşen hava sıcaklıkları ile normal çeşitlerde de olgunlaşma erken oldu. Erkenci çeşidin depolanamaması ile arzda yaşanan artışla kuru soğan fiyatı geçen yılın altına düşerek 6 lira 25 kuruşa geriledi. Salatalık, kabak, domates ve yeşil soğandaki fiyat düşüşü tarla üretimine geçilmesinden dolayı arzda yaşanan artıştan kaynaklandı. Talepte yaşanan azalmadan dolayı elma ve kuru kayısı fiyatlarında düşüş yaşandı. Patlıcandaki fiyat artışı seradan tarlaya geçiş dönemi olması sebebiyle yaşanan arz düşüklüğünden kaynaklandı. Patates fiyatlarındaki artış, aşırı yağışlardan dolayı hasadın yoğun yapılamaması nedeniyle düşen arzdan kaynaklandı. Yumurtada yaşanan fiyat artışı arz ve talepteki değişimden kaynaklandı.” Mayıs ayı aylık ve yıllık girdi fiyatlarında yaşanan değişimleri değerlendiren Bayraktar, şöyle konuştu: “Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre; Mayıs ayında, Nisan ayına göre 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 0,1 oranında artarken ÜRE gübresi yüzde 5, DAP gübresi yüzde 1,1, amonyum sülfat gübresi yüzde 0,9 ve amonyum nitrat gübresi yüzde 0,7 oranında düştü. Geçen yılın Mayıs ayına göre son bir yılda amonyum sülfat gübresi yüzde 56,4, ÜRE gübresi yüzde 35,6, amonyum nitrat gübresi yüzde 32,2, DAP gübresi yüzde 30,1 ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 29,4 oranında arttı. Mayıs ayında Nisan ayına göre besi yemi yüzde 1,7, süt yemi yüzde 1 buçuk, son bir yılda besi yemi yüzde 43,8, süt yemi ise yüzde 45,9 oranında arttı. Elektrik fiyatları yıllık olarak yüzde 19,8 oranında artarken tarım ilacı fiyatları yüzde 66,6 oranında arttı. Mazot fiyatları aylık yüzde 1,7 oranında düşmesine rağmen yıllık bazda yüzde 109 oranında artarak geçtiğimiz aylarda olduğu gibi yıllık bazda fiyatı en fazla artan tarımsal girdi oldu.” Hububat üretiminde yüzde 5,4 oranında azalma beklendiğini kaydeden Bayraktar, konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 1. tahmin verilerine göre, bitkisel üretimin geçen yıla göre, yüzde 0,8 oranında artarak bu yıl 138 milyon tona yükselmesi bekleniyor. Veriler hububatta toplam üretimin geçen yıla göre yüzde 5,4 oranında azalacağını gösteriyor. Hububat içerisinde üretimin, arpada yüzde 8,7, mısırda yüzde 5,6, buğdayda yüzde 4 buçuk oranında gerileyeceği tahmin ediliyor. Son 10 yılda buğday ekim alanlarının yüzde 13,7 oranında azaldığı görülüyor. Bu azalma, buğday üretiminden kaçış olduğunu gösteriyor. Buğday ekim alanları azalırken, arpada ekim alanları yüzde 20 buçuk, mısırda yüzde 45,1 meyve alanlarında yüzde 24,7 oranında artış görülüyor. Buğday ülkemiz insanının beslenmesinde önemli yer tutan stratejik ürünümüzdür. Ülkemizde buğday üretiminin azaldığı, ithal maliyetlerin arttığı yıllarda, halkın temel gıdası olan ekmek başta olmak üzere unlu mamullerde fiyatlar artıyor. Buğdayda ekim alanlarının artırılması, dünyada yaşanabilecek risklere karşı stokların korunması her zaman çok önemlidir.” "Çocuklarımız süt ürünlerini yeterince tüketemiyor" 1 Haziran Dünya Süt Günü’ne ilişkinde açıklamalarda bulunan Bayraktar, şöyle konuştu: “Ülkemiz dünya koyun sütü üretiminde 2’nci, keçi sütü üretiminde 6’ncı, inek sütü üretiminde 10’ncu sırada yer alıyor. Ülkemizde hayvansal üretim değerinin yarısından fazlasını süt sektörü karşılıyor. Çocuklarımız süt ve süt ürünlerini yeterince tüketemiyor, sağlıklı beslenemiyor. Bu ürünler özellikle yoksul aile çocuklarına ulaşamıyor. Okul sütü programlarıyla tüm çocukların gerek bedensel gerekse zihinsel gelişimi için çok önemlidir. İnsan sağlığı için çok önemli olan süt, hayvancılık sektörünün de en önemli lokomotif ürünüdür. İnsan beslenmesinde ve protein ihtiyacının karşılanmasında önemli bir yere sahip olan sütte, sektörün devam eden sorunlarına çözüm bulunmalıdır. Süt fiyatlarını baskılamak yerine, yem fiyatları kontrol altına alınmalı, küçük aile işletmelerimiz başta olmak üzere süt üreticilerimize makul fiyatlardan kaba ve kesif yem temini sağlanmalıdır. Üretimde yaşanan sorunların çözüme kavuşması ile uluslararası pazarlarda rekabetimizin önü açılacaktır. Hedefimiz, süt ve süt ürünlerinde üretimimizi artırarak, 200’e yakın peynir çeşidimiz başta olmak üzere eşsiz kalitedeki süt ürünlerimizi dünya tüketicisiyle buluşturmak olmalıdır.”

Et ve sütte yeni dönemde Haber

Et ve sütte yeni dönemde "güçlü gıda güvenliği otoritesi" talebi

Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı İsa Coşkun, 1 Haziran Dünya Süt Günü dolayısıyla AA muhabirine, vatandaşların kaliteli süte erişimi için çalışmalara devam ettiklerini, geçen yıl "Süt Değerlidir: Tek İhtiyacımız Kaliteli Süt" projesini hayata geçirdiklerini ve "Türkiye Süt Sektörü Yol Haritası Politika Belgesi"ni de kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlattı. Türkiye’nin geçen yıl 21,6 milyon ton süt üretimiyle dünyada sekizinci, AB ülkeleri içinde Almanya ve Fransa’dan sonra üçüncü sırada yer aldığını vurgulayan Coşkun, "Süt ürünleri, her gün binlerce satış noktasında tüketicilerle buluşuyor. AB ve Avrasya Ekonomik Birliği ülkelerinin de dahil olduğu 100'ü aşkın ülkeye süt ve süt ürünleri ihracatı yapıyoruz. Ülkemiz süt sektörünün potansiyeli çok yüksek ancak kaliteli ve güvenli süt üretiminin ve üretim potansiyelinin artırılabilmesi için istikrar sağlayıcı tedbirlerin alınması ve bazı yapısal sorunların çözülmesi gerekiyor." diye konuştu. Coşkun, Kovid 19 salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı ve 11 ili etkileyen depremler nedeniyle dünyanın olduğu gibi Türkiye'nin de zorlu bir dönemden geçtiğine dikkati çekerek, bu süreçte tarım ve gıdanın öneminin daha iyi anlaşıldığını anlattı. Küresel gıda sistemlerinin üretkenliğinin, sürdürülebilirliğinin ve dayanıklılığının öneminin daha net ortaya çıktığını vurgulayan Coşkun, şöyle devam etti: "İçinde bulunduğumuz bu süreç, ülkelerin gıda ve gıda ham maddeleri üretiminde kendi kendilerine yeterli olmalarının ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi. Bu durum birbirinden ayrılmaz olan süt, et, yem sektörlerinin ülkemiz için stratejik öneme sahip olduğunu bir kez daha bizlere hatırlattı. Gıda arz güvenliği, iklim değişikliği ve buna bağlı meydana gelen olumsuz hava koşullarından oldukça etkilenmektedir. Bu gerçeği de göz önüne aldığımızda kalıcı ve kapsamlı çözümler üretmenin her zamankinden daha kritik olduğunu kabul etmeliyiz." "İşletmelerin yapısı değiştirilmeli" Coşkun, süt işletmelerinin yapısının da diğer önemli bir konu olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin, coğrafi özellikleri bakımından hayvan yetiştiriciliği için önemli bir potansiyele sahip olduğunu söyledi. İşletmelerin yapısına bakıldığında genel olarak küçük ölçekli aile işletmelerinin çoğunlukta olduğunu belirten Coşkun, "İşletmelerin sahip oldukları hayvan sayısına göre kapasiteleri gruplandırıldığında, her ne kadar son yıllarda orta ve büyük ölçekli işletmelerin sayısı artsa da kurulu süt işletmelerin yaklaşık yüzde 85'inin 20 başın altında kapasiteye sahip olduğu görülüyor. Küçük işletme yapılarında ölçek ekonomisi gibi nedenlerle verimlilik düşük, maliyetler yüksek olmaktadır. Dolayısıyla bu yapının değişmesi, kısa dönemde mümkün olmadığına göre bu işletmelere göre teşvik modelleri geliştirilmeli ve bu yapının değişmesi için uzun dönemli yapısal politika ve teşviklerin uygulanması gerekmektedir." ifadelerini kullandı. "Güçlü bir gıda güvenliği otoritesine ihtiyacımız var" Coşkun, süt sektörünün sürdürülebilirliğinin sağlanması, yem üretim ve maliyet yönetiminin daha etkin şekilde yapılması, arz ve talep gelişmelerinin yakından takip edilerek arz talep dengesinin regüle edilmesi, çiğ süt kalitesinin artırılarak AB standartlarına getirilmesi, sektörde gıda güvenliğinin sağlanması ve kayıt dışılıkla etkin mücadele edilmesi önem taşıyan konular olduğunu aktardı. Sektörde yüksek fiyat artışlarının yaşandığı bu dönemde tüketici açısından gıda güvenliğinin daha büyük önem taşır hale geldiğini vurgulayan Coşkun, şunları kaydetti: "Önerilerimizde hep vurguladığımız gibi güçlü bir gıda güvenliği otoritesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Yeni dönemde her şeyden önce güçlü bir ekonomik programın ortaya konulmasını bekliyoruz. Bu programın da para ve maliye politikası ile yapısal tedbirlerden oluşacağı aşikardır. Bu çerçevede kısa, orta ve uzun vadeli geliştirilecek politikalarla tarım ve gıda sektörüne daha fazla önem verilmesi gerektiğine inanıyoruz.” "USK çiğ süt fiyatı referans fiyat olma niteliğine yeniden kavuşmalı" Çiğ süt referans fiyatının sektör için çok büyük öneme sahip olduğunu belirten Coşkun, sözlerini şöyle tamamladı: “Piyasada oluşan fiyat, 8,5 lira olarak açıklanan referans fiyatın çok üzerindedir. Bu nedenle sektörle ilgili tüm taraflardan oluşan Ulusal Süt Konseyinin belirlediği çiğ süt fiyatının eskiden olduğu gibi bir referans fiyat olma özelliğini taşıması beklentisi içerisindeyiz. Sektörlerimiz, ülkemizin geleceği, refahı ve kalkınması için özverili çalışmalarımızı sürdürecek, tüm bu süreçlerde şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü desteği vermeye devam edeceğiz.”

Süt üreticileri yem fiyatlarında düzenleme bekliyor Haber

Süt üreticileri yem fiyatlarında düzenleme bekliyor

Ulusal Süt Konseyi (USK) Başkanı Harun Çallı, AA muhabirine, 1 Haziran Dünya Süt Günü dolayısıyla sektördeki gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulundu. Sütün dünyadaki toplam üretim miktarının yıllık 930 milyon tonu bulduğunu ifade eden Çallı, ürünün değerinin de 307 milyar dolar olduğunu söyledi. Çallı, Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) verilerine göre dünyada bir milyardan fazla insanın doğrudan veya dolaylı olarak süt üretimiyle bağlantılı işlerde çalıştığı bilgisini vererek, sütün sadece toplum sağlığı için değil, kırsal kalkınma, sağladığı doğrudan istihdam ve toplumsal refah için de son derece kıymetli olduğunu bildirdi. Sektörün, süt üretim çiftlikleri, süt işleme sanayisi, ambalaj üreticileri, lojistik ve tedarik faaliyetleri ve nihai olarak tüketiciye ulaşmasını sağlayan satış kanallarından oluşan büyük bir ekosisteme sahip olduğuna işaret eden Çallı, "Bu ekosistemin hem sürdürülebilirliğini temin etmek hem de vatandaşlarımızın kaliteli, besleyici ve lezzetli ürünleri en erişilebilir fiyatlarla tüketebilmesi oldukça önemli." diye konuştu. Üreticilerin karşılaştığı sorunlara değinen Çallı, şu değerlendirmede bulundu: "Üreticilerimizin en büyük sorunlarından biri, başta yem fiyatları olmak üzere süt üretim maliyetindeki artış. Hem yem ham maddelerinin uluslararası fiyatlarındaki artış hem de döviz kurundaki yükseliş içeride yem fiyatlarına artış olarak yansıyor. Bu husustaki raporlarımızı Tarım ve Orman Bakanlığına düzenli olarak sunuyoruz. Üreticilerimizin bu konudaki beklentisi, süte zam yapılmasından ziyade yem fiyatlarındaki artışın önüne geçilmesi." "Süte uygulanan regülasyon sektöre olumlu yansıdı" Çallı, çiğ süt arzının doğası gereği yıl içinde dalgalanmalar gösterdiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Bazı dönemlerde arz azalırken içinde bulunduğumuz aylarda olduğu gibi çiğ süt piyasada bazı dönemlerde bollaşıyor. Arzdaki artışla ortaya çıkabilecek üretici mağduriyetinin önüne geçmek için Tarım ve Orman Bakanlığımız ile Et ve Süt Kurumu koordinasyonunda geçtiğimiz hafta itibarıyla piyasa regülasyonun başlamasından sektör olarak memnunuz. Üretmiş olduğu çiğ sütü pazarlamakta güçlük çeken üreticilerimiz için geçtiğimiz hafta uygulamaya alınan regülasyon kapsamında belirli illerde arz fazlası çiğ süt, süt tozuna işleniyor. Süt sanayicilerimiz özellikle emtia niteliğine sahip ürünlere ilişkin uluslararası piyasalar da şu anda fiyat avantajına sahip değil. Dolayısıyla bilhassa ihracat olanaklarının oldukça kısıtlı olduğu bu dönemlerde regülasyonun hayata geçirilmesini sektörümüz açısından olumlu buluyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığının önümüzdeki süreçte gerek duyulan illerde ve ihtiyaç olduğu sürece uygulamaya devam etmesini bekliyoruz." Tarım ve Orman Bakanlığı ile 6 Şubat'taki depremlerden etkilenen Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay ve Malatya'nın pek çok okulunda ücretsiz süt dağıtımı yapıldığını belirten Çallı, hiçbir çocuğun sütten mahrum bırakılmaması gerektiğini sözlerine ekledi.

TÜDKİYEB Genel Başkanı Çelik’ten süt fiyatlarına ilişkin açıklama Haber

TÜDKİYEB Genel Başkanı Çelik’ten süt fiyatlarına ilişkin açıklama

Üretici 1 kilogram süt satıp 1,5 kilogram yem alamaz ise yeterli geliri elde etmesinden söz etmek mümkün değildir” dedi. TÜDKİYEB Genel Başkanı Nihat Çelik, yaptığı açıklama ile üretici ve tüketicilerin Dünya Süt Günü’nü kutladı. Sütün insan sağlığındaki önemine dikkati çeken Çelik, Türkiye’de süt tüketiminin yetersiz olmasının üzüntü verici olduğunu belirtti. Çelik, süt tüketiminin artırılması gerektiğini vurgulayarak şöyle devam etti: “Ülkemizde gelişme çağındaki çocuklarda yapılan araştırmalarda çocukların üçte ikisinin yetersiz süt tükettiği, 18 yaş altı çocuklara yönelik yapılan başka bir araştırmaya göre ise çocukların dörtte üçünün süt, peynir, yoğurt gibi besinleri önerilenin altında tükettiği belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarda ortaya çıkan sonuçlara göre insanlarımızın sütü çay ve gazlı içeceklerden daha az tükettiği de acı bir gerçektir. Ülkemizde yıllık süt tüketiminin yaklaşık olarak kişi başı 40 kilogram ile oldukça yetersiz olması düşündürücü ve üzüntü verici bir durumdur. Dolayısıyla süt tüketiminin artırılması sağlıklı nesiller yetiştirebilmemizin ön şartlardan birisidir. Süt içme alışkanlığı sağlanmalı ve tüketimin yaygınlaştırılmasına yönelik özendirici ve teşvik edici çalışmalar yapılmalıdır.” “Süt-yem paritesi en az 1,5 olmalıdır” Süt tüketimi yanında süt üretiminin artırılması gerektiğine işaret eden Çelik, şunları kaydetti: “Sütü uygun fiyatlardan bolca tüketmek için üretimin artırılması gerekmektedir. TÜİK 2022 yılında çiğ süt üretiminin bir önceki yıla göre yüzde 7,1 oranında azaldığını açıkladı. Bu azalışta girdi maliyetlerinin olumsuz yansımaları ile hayvan varlığındaki bir miktar azalışın mutlak etkileri olmuştur. Süt üretimindeki azalış kırmızı et üretimini de olumsuz yönde etkilemektedir. Ana olmazsa dana olmaz, dana olmazsa süt de, et de olmaz diye bir söz var. Bu nedenle süt ve et üretiminin artırılması için sektörün lokomotifi olan üreticilerin ve yetiştiricilerin el üstünde tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Çiğ süt/yem paritesinin en az 1,5 seviyesinde olması mutlaka sağlanmalıdır. Üretici 1 kilogram süt satıp 1,5 kilogram yem alamaz ise yeterli geliri elde etmesinden söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla üretici ve yetiştiriciye refah seviyesini artıracak sürdürülebilir bir gelir sağlanmalı, hayvancılık destekleri artarak devam etmeli, sürekli artan yem fiyatlarına yönelik radikal tedbirler alınarak yem fiyatları makul seviyelere çekilmelidir. Bunlar sağlanırsa üretici de, tüketici de mutlu olur. Türkiye mutlu olur.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.