TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Et Üretimi

AGRONEWS - Et Üretimi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Et Üretimi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

BUYSAD: "Enflasyonun sebebi et fiyatlarındaki artış" Haber

BUYSAD: "Enflasyonun sebebi et fiyatlarındaki artış"

Yılbaşından bu yana geçen 5 aylık süre zarfında enflasyona rağmen fiyat artışı yapmadıklarını açıklayan Bursa Yemek Sanayicileri Derneği (BUYSAD) Başkanı Coşkun Dönmez, yüzde 29,7 oranında artan enflasyonun sebebini et fiyatlarındaki aşırı artışa bağladı. BUYSAD Başkanı Coşkun Dönmez, yazılı olarak yaptığı açıklamada, dernek üyesi firmalardan aldıkları veriler doğrultusunda yaptıkları hesaplamalara göre menülerde kullanılan hammadde fiyatlarının yüzde 29,7 oranında arttığını belirtti. Dönmez, bu maliyetleri müşterilerine yansıtmadıklarını ancak Haziran ayı itibariyle fiyatları güncelleyeceklerini ifade etti. Dönmez, "Ekmek ve salat bar hariç dört kap yemek fiyatımız en az 100 lira olacak. Bunun altındaki fiyatlarla bu işi sürdürmemiz mümkün değil" dedi. Coşkun Dönmez, esnaf lokantalarında 1 tas çorbanın 100 liraya çıktığını, buralarda 1 öğün yemek için 350 lira ile 500 lira arasında bedel ödendiğini belirten Dönmez, böyle bir ortamda 100 liranın altında dört kap yemek satmanın kendileri için imkansız olacağını vurguladı. Dönmez, tencere enflasyonundaki artışın ağırlıklı olarak kırmızı ve beyaz et ile süt ve süt ürünleri kaynaklı olduğunu da ifade ederek, "Maalesef Ramazan ayı öncesinden başlayıp yaklaşan Kurban Bayramı’na kadar hayvansal gıda hammaddesi fiyatları çok arttı. Ramazan ayı nedeniyle endüstriyel yemek firmaları olarak fiyat güncellemesi yapmadık. Ancak artan maliyetlerle daha fazla baş edemeyiz" dedi. Okul Yemeklerinde Menü Fiyatı Güncellenmeli Coşkun Dönmez, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1 Ocak’tan itibaren devlet okulları için dört kap yemek fiyatını 52 lira olarak açıkladığını belirterek, bu fiyatın da güncellenmesi gerektiğini söyledi. 52 liradan hizmet vermenin artık imkansız hale geldiğini ve bu fiyatın maliyetin altında olduğunu vurgulayan Dönmez, "Meslektaşlarımız yıllık anlaşma gereği bu fiyattan satış yapmak zorundalar. Okulların kapanmak üzere olduğu şu günlerde zararına da olsa hizmetimizi aksatmadık. Ancak yeni eğitim ve öğretim yılında bu fiyatlarla devam etmemiz imkânsız. Milli Eğitim Bakanlığı’nın güncel maliyetleri göz önüne alarak fiyat güncellemesi yapmasını istiyoruz," dedi.

Kuzu etinin fiyatını düşürecek proje Haber

Kuzu etinin fiyatını düşürecek proje

Samsun’da akademisyenler tarafından hazırlanan ’yapay mera’ projesi ile kuzu etinin fiyatının düşürülmesi hedefleniyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) ve Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsünün(KTAE) katılımlarıyla oluşturulan "Yapay Meralarda Botanik ve Fitokimyasal Çeşitliliğin Ot Verimi, Toprak Özellikleri ve Kuzularda Canlı Ağırlık Artışı ile Antihelmintik Etkilerinin Belirlenmesi Projesi”nin Tarla Günü Etkinliği, KTAE Ambarköprü Deneme İstasyonu’nda yapıldı. Prof. Dr. Ayan: “Yem vermeden beslediğimiz kuzuların canlı ağırlıkları oldukça iyi” Proje kapsamında yem verilmeden yapay merada beslenen kuzuların durumu ve projenin gidişatı hakkında bilgi veren OMÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlknur Ayan, “Yapay meradan kastımız, bitkileri biz seçerek bu bitkileri farklı bitkiler ve farklı oranlarda ekerek oluşturduğumuz bir alan olduğu için yapay mera diyoruz. Aslında buradaki yapaylık o bizim bildiğimiz suni çim değil, tamamen biz oluşturduğumuz için yapay diyoruz. Seçtiğimiz bitkilere bakarsanız doğal meralarda bulunan bitkileri ve bu yöreye has bitkileri tercih etmeye çalıştık burada. Burada 2 tane amacımız vardı. Bunlardan bir tanesi kuzularda canlı ağırlık artışını sağlamak. Bu canlı ağırlık artışı sağlarken aynı zamanda kuzuların sağlığına bağırsaklarında bulunan helmint parazitleri de azaltıcı etkide bulunabilecek. Böylece sağlığı iyi olan kuzuların performansa da iyi olacak. Performansa iyi olan kuzulardan daha fazla hayvansal ürün elde edilecektir. Bu anlamda bitkilerimizi seçerek planladığımız, oluşturduğumuz bir çalışma. Klasik olarak kullanılan akıçgül, çim ve domuzayrığı, yani baklagil, buğday karışımı var. Sürekli Türkiye meralarında daha çok kullanılan. Biz buna kuzu besleme çalışması olduğu için ve kuzularda proteinin etkisi kuzu besisinde oldukça fazla olduğu için çayır üçgülü ve gazal boynuzu da katarak biraz daha protein ağırlıklı bir karışım hazırladık. Diğer bir karışımımız ise, 4 tane karışımız var. Diğer karışım, klasik karışıma sinirotu ve hindibayı ilave ederek, helmint yükünü ilave ederek, en son karışımda da dördüncü karışım dediğimiz bütün bitkileri bir araya getirerek, yedi artı tek yıllık Gelemen üçgülü sekiz tane bitkiyi bir araya getirerek oluşturduğumuz bir karışım. Bitkileri hangi bitkiyle yan yana getirdiğiniz, bitki kardeşliği dediğimiz bir kardeşlik burada söz konusu. Getirdiğiniz de çok önemli. Biz bunu karışımlarımızda da gördük. Bundan sonra burada en az iki karışım belirli ekolojik şartlara göre, belki de üç karışımı çiftçilere, çiftçi ekolojik koşullarına göre, toprak yapısına, iklimine, otlatacağı hayvan türüne göre önerileri çıkaracağız, öneriler yapacağız buradan. Ama şu anda hiç kesif yem ya da yoğun yem, fabrika yemi vermeden hayvanlarımızı beslediğimizde elde ettiğimiz canlı ağırlık artışları oldukça iyi. Hayvanların bağırsaklarındaki helmint parazit sayıları azalmış durumda. Projede beklediğimiz sonuçlar doğrultusunda devam ediyor. Kesin sonuçları proje tamamladıktan sonra sonuç raporu yazacağız. Sonuç raporunu teslim etmeden önce bir çalıştayımız olacak” dedi. “Hedef, daha ucuza besleme yaparak kuzu etinin fiyatını düşürmek" Merada kuzuların günlük 200-220 gram canlı ağırlık kazandığına değinen Prof. Dr. İlknur Ayan, “Bu bitkiler çok yıllık bitkiler olduğu için bitkilere performanslarla birinci yılı çok fazla gösteremiyorlar. 95 ile 118 gram birinci yıl. Bu yıl şu ana kadar daha denememiz bitmedi 200 ile 220 gram günlük canlı ağırlık kazancı var kuzularda. Burada hedefimiz doğal şartlarda daha ucuza yani kaba yem kullanarak yem girdisini azaltarak daha ucuza kuzu besleme yaparak kuzu etinin fiyatını düşürmek. Konuştuğumuz çiftçiler, yaptığımız araştırma sonuçlarına göre bizim burada günlük canlı ağırlık kazancımız kesif yem yoğun kesif yem yüksek girdili besleme bu tüketen kuzulara yakın durumda kuzularımız. Doğal bu ortamda onlara yakın durumda günlük canlı ağırlık kazancı sağladılar. Doğal meralarda özellikle de ilkbaharda doğal meralarımız da bugün Türkiye’de zayıf, vejetasyon yapıları zayıf. Anneleriyle birlikte doğal meraya çıkıyorlar ve orada bu kuzular doğal merada burada buldukları otu bulmaları mümkün değil. Buradaki kadar iyi beslenmeleri mümkün değil. Kıraç koşullar içinde bu karışımları kullanmak içinde değişik çalışmalar yapıyoruz ve önereceğimiz bitki türleri tabii daha değişik olacaktır kıraç koşulları için. Burada doğal meranın ıslah edilmesiyle burada yapılan çalışma tamamen farklı. Doğal mera üzerindeki baskıyı azaltıyorsunuz. Yani yetiştirici koyunları doğal meraya gönderiyor ama kuzuları böyle bir alanda besleyerek ve daha iyi bir beslemeyle ve daha ucuza girdi yem maliyetini azaltarak besleme yapabiliyorsunuz. İlk yıl tohum masrafınız var, ekim masrafınız var ama 4 yıl bu merayı kullanabileceksiniz. Sonraki 4 yıl boyunca da bu alandaki girdi masrafı oldukça az olduğu için kazanç elde edecek olan kazanç daha da fazla olacaktır, artacaktır” diye konuştu. Rektör Ünal: “Proje ile üreticiler az bir topraktan kar elde edebilecek” Az bir topraktan alınan verimin proje kapsamında oldukça yüksek olduğuna değinen OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, “Proje, üreticinin kazanacağı, daha küçük bir mekan da toprağı koruyarak daha fazla üretebileceği, kar elde edebileceği bir imkan olarak görülüyor. Gelecekte desteklenecek projeler arasında öncelikli alan olarak da görülecektir. Toprak, bunu bize dayatıyor. Artan nüfus bunu zorunlu hale getiriyor. Burada aslında gıda güvenliği de önemli. Daha fazla üretme önemli ama gıdanın sağlıklı olması, hayvanın sağlıklı bir şekilde geliştirilebilmesi, yetiştirilebilmesi dolayısıyla bu ürünün sağlıklı bir şekilde topluma arz edilebilmesi aslında geleceğimiz açısından hayati öneme sahip. Proje, böyle bir fırsat sunuyor. Projeyi yöneten ve yer alan tüm paydaşlara şükranlarımı sunuyorum” şeklinde konuştu. Kaba yem kullanımının bu proje ile azalacağını dile getiren Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, “İlimizde 250 bin adet küçükbaş var. Yılda 1 milyon 240 bin ton kaba yeme ihtiyacımız var. Samsun’da 162 bin dekardan yaklaşık 73 bin dekarını ıslah ettik, çalışmalar devam ediyor. Buradaki çalışmalar içerisinde önemli nokta bu karışımların küçükbaşta canlı ağırlığa ne kadar etkili olacak, çalışma bitince bakacağız. Araştırmalar sonucunda küçükbaş ağırlıklı olan yerlerde 6’lı karışıma kadar çıkıyoruz. O karışımlar içerisinde buradaki karışımlara da yer verebiliriz” ifadelerini kullandı. Programda konuşan Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Betül Baraklı ise şunları söyledi: “Bugün tanıttığımız çalışma, üniversite, kamu ve özel sektör ortaklığı ile yürütülen örnek bir çalışma olarak devam etmekte ve bu çalışmanın çıktılarının hem çiftçilerimize hem de sektörün paydaşlarına önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Çalışma, son yıllarda en önemli sorunumuz olan gıda güvenliği açısında da bir farkındalık oluşturacak, iklim değişikliği ile gündeme gelen toprak kalitesi ve sürdürülebilir tarıma da önemli katkılar sağlayacaktır.” OMÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü mezunu ve proje araştırmacısı Dr. Mehmet Can’ın da çalışmaları hakkında bilgiler verdiği etkinlik, konuşmaların ardından yapay meraların ve kuzuların incelenmesinin ardından sonra erdi. Araştırmanın sonuç raporu, TUBİTAK’a gönderilecek.

"Dondurma ve büyükbaş hayvan et üretim tesisimizi planlıyoruz” Haber

"Dondurma ve büyükbaş hayvan et üretim tesisimizi planlıyoruz”

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, "2024 yılı içerisinde de dondurma ve büyükbaş hayvan et üretim tesisimizi hayata geçirmeyi planlıyoruz. Yaz sıcaklarının etkisini Ziraat Fakültemizin ürettiği sağlıklı ve güvenli dondurmalarla bir nebze hafifletebiliriz diye düşünüyorum. Özellikle çocuklarımız için bu habere çok sevindim diyebilirim” dedi. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi çiftliğinde ve seralarında üretilen ürünlerin satışının yapıldığı satış mağazası yeni yerine taşındı. Kurdele kesimi ile gerçekleştirilen açılışın ardından Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Karacaören’in bas gitar konseriyle kokteyl gerçekleştirildi. “Yerel üretimi desteklemek adına önemli bir adım” Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, "Bu yeni satış noktası, Ziraat Fakültemizin akademisyenlerinin, çalışanlarının ve öğrencilerinin emeğiyle üretilen sağlıklı ve taze ürünlerin, siz değerli öğrencilerimiz ve personelimiz için daha erişilebilir hale getirilmesi amacıyla açılmıştır. Burada, Ziraat Fakültemizin özenle yetiştirdiği meyve, sebze, süt ürünleri ve daha birçok sağlıklı alternatifi bulabileceksiniz. Ancak bu sadece bir satış yeri değil, aynı zamanda Ziraat Fakültemizin ürünlerinin tanıtımı ve desteklenmesi için bir platformdur. Bu noktada, hem sağlıklı bir yaşam tarzını teşvik etmek hem de yerel üretimi desteklemek adına önemli bir adım atmış bulunuyoruz" dedi. “Et ve dondurma üretimi de planlanıyor” Rektör Özkan, "2024 yılı içerisinde de dondurma ve büyükbaş hayvan et üretim tesisimizi hayata geçirmeyi planlıyoruz. Yaz sıcaklarının etkisini Ziraat Fakültemizin ürettiği sağlıklı ve güvenli dondurmalarla bir nebze hafifletebiliriz diye düşünüyorum. Özellikle çocuklarımız için bu habere çok sevindim diyebilirim. Et üretim tesisi de büyük bir proje. Hayata geçirdiğimiz takdirde şu an için 90 çeşit ürün yelpazesine sahip olan satış ofisimiz sizlere çok daha fazla sağlıklı ürün sunabilecek. Böylece hem sizler hem de üniversitemiz kazanacak. Bu projenin hayata geçirilmesinde emeği geçen Ziraat Fakültesi Dekanlığımıza, akademisyenlerimize, personelimize ve öğrencilerimize teşekkür etmek istiyorum" şeklinde konuştu. Günlük binin üzerinde tüketiciye ulaşıyor Kokteyl sonrası konuşan Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Erkan, "Üniversitelerin en temel görevleri arasında eğitim, öğretim ve araştırma yanında toplumsal katkı da yer almaktadır. Biz bu fikirde burada ürettiğimiz ürünleri Antalyalı tüketicilerle buluşturuyoruz. Özellikle Ziraat Fakültesi ürünü olduğu için büyük bir güven duyulduğundan dolayı şu anda günlük bin kişiye yakın müşteri potansiyeline ulaşmış durumdayız. Amacımız daha fazla üretim yaparak bu sayıyı daha fazla artırabilmek" dedi. “Milli tarımımız bizim türkülerimiz gibi çok değerli” Türk Halk Müziği Sanatçısı Sümer Ezgü de, "Mustafa hocamız beni davet etti, ben severek geldim çünkü tarıma çok değer veriyorum. Milli tarımımız bizim türkülerimiz gibi çok değerli. Mücevher kutusu içerisinde getirdim. Trabzon’dan Fatih Çolak isminde bir arkadaşımız özveriyle ata tohumları üretiyor. Türkiye’nin her yerine gönderiyor, bana emanet etti bunu. İçinde 18 tane farklı ata tohumu var. Herkes kendi bölgesinde bu tohumları dikerse bölgeye daha fazla katkısı olur diye düşünüyoruz. Bunu Sayın Rektörümüze ben emanet ediyorum. Ziraat Fakültemizde çok güzel ürünler verecektir bununla birlikte" şeklinde konuştu. “Ata tohumları hem üniversitemiz hem Türkiye için çok kıymetli” Ata tohumları için teşekkür eden Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan, "Sümer Ezgü’nün kalbimizde ve ülkemizde yeri başka. Çok kıymetli verdiğiniz hediye hem üniversitemiz için hem Türkiye için kültürümüz için özellikle. İnşallah tohumlardan elde edeceğimiz ürünleri size göndereceğiz" ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından çiçek takdimi yapıldı. Yeni Satış Yeri Açılışına Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Cengiz Toker, Prof. Dr. Şükrü Özen, Genel Sekreter Ali Evren İmre, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Erkan, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Hüseyin Çancı, Doç. Dr. Demir Özdemir, farklı fakülte dekanları, akademisyenler ve Türk Halk Müziği Sanatçısı Sümer Ezgü de katıldı.

Yılbaşı nedeniyle hindide talep de fiyat da arttı Haber

Yılbaşı nedeniyle hindide talep de fiyat da arttı

 Türkiye Kasaplar, Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkarları Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı, yılbaşı dolayısıyla hindiye talebin arttığını ve 3 kilogram hindiye bin 500 TL istendiğini belirterek, "Şu anda etle kıyasladığımız zaman hindi daha pahalıdır. Et alıp yesinler, illaki hindi alınıp tüketilecek diye bir kanun yok. Biz almıyoruz, tavuk alsınlar" dedi. Havaların soğuması ile birlikte başta kan deposu olarak bilinen ciğer olmak üzere sakatata vatandaşların talebi arttı. Türkiye Kasaplar, Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkarları Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı, sakatat fiyatlarının geçen yıla oranla yüzde 200’e yakın arttığını belirtti. Türkiye’deki hayvan varlığı hakkında bilgi veren Türkiye Kasaplar, Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkarları Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı, “TÜİK açıklamasına göre 55-60 milyon arasına küçükbaş, 17-18 milyon arasında da büyükbaş hayvanımız var. Hayvan varlığında bir sıkıntımız yok. Provokatörler her sene yılbaşı ve bayramlarda çıkarak hayvan olmadığını söyler. Hayvan yetiştiriciliği büyük firmaların eline geçti, küçük üreticilerin yüzde 70’i üretimi bıraktı. Bırakınca büyük firmaların eline geçti, bunlar da istedikleri gibi fiyatları belirliyorlar. Bir bakıyoruz pazartesi bir fiyat, çarşamba bir fiyat, cuma günü bir fiyat söylüyorlar. Böyle bir fiyat olmaz. Küçük üreticinin ve esnafın payına düşen bir şey yok. 15-20 bin hayvanı olan var, onlar köşeyi döndü. Bizim üreticinin bir çiftliği var, onun 10 çiftliği var. Devletin hayvan getirerek küçük işletmelere vermesi gerekir” ifadelerine yer verdi. "Antalya’da 1 hafta önce 250 TL’ye aldığımız kuzuyu 290 TL’den alıyoruz" Türkiye’nin gündemini et belirliyormuş gibi bir algının olduğunu belirten Yardımcı, “En az zam gelen temel gıda maddesi ettir. 6-7 kişinin eline bu piyasa bırakılmamalıdır. Kota ise kotayı kaldıracaksın, önce küçük işletmelere vereceksiniz. Bu fırsatçılığa devletimiz müsaade etmeyecektir. Biz her şeye rağmen mesleğimizi yapmaya devam ediyoruz. Akrabasının üzerine 50 tane şirket açarak onlar adına hayvan alanlar var. Kuzunun fiyatı il il değişir. Her yerin kendine göre bir gideri var. Antalya’da 1 hafta önce 250 TL’ye aldığımız kuzuyu 290 TL’den alıyoruz. 300 TL’ye de alan var. 2-3 gündür piyasa oturdu, o büyük firmalar istedikleri aldı. Devlet bunlara mallarını kes dediği zaman, hayvanlarının olmadığını söylüyorlar” ifadelerine yer verdi. "Bugün piyasada baktığımız zaman 3 kilo hindiye bin 500 TL para istiyorlar" Yılbaşında hindiye olan talebin arttığını belirten Başkan Yardımcı, “Şu anda etle kıyasladığımız zaman hindi daha pahalıdır. Et alıp yesinler, illaki hindi alınıp tüketilecek diye bir kanun yok. Biz almıyoruz, tavuk alsınlar. Vatandaş bir kere kafasına koymuş, bugün piyasada baktığımız zaman 3 kilo hindiye bin 500 TL para istiyorlar. Biz ete 400-420 TL dediğimiz zaman pahalı geliyor. Bu olmaz, bu da günah. Bunun yerine et de tüketebilirler. Hindi besleyenler de bizim esnafımız, onlar da yılda bir defa para kazanacaklar. Fırsatçılık etmesinler, sene bir gün de bir fırsatçılık olmasın” dedi. "Bize dün kuzu ciğerinin gelişi 450 TL dediler" Havaların soğuk geçmesinden dolayı ciğere olan talebin arttığını belirten Yardımcı, “Hayvan kesimleri azaldı, vatandaşlarımız kışın daha çok ciğer tüketiyor. Şu anda sakatat fiyatları tavan yaptı. Geçen yıla göre sakatata yüzde 150 yüzde 200’e yakın zam geldi. Kuzu ciğeri kıyma ile yarışıyor. Bize dün kuzu ciğerinin gelişi 450 TL dediler. Biz almadık, dana ciğeri aldık. Yılbaşından sonra fiyatlar düzelir. 2-3 ay böyle yukarı çıkar, sonra iner. Artık her köşe başında bir ciğerci var, bunlar da alıyorlar. Lokantalar bize ne kadar ciğerin varsa topla gönder diyor, biz kendimizi yetiremiyoruz. Perşembe gününe kadar ciğer benim dükkanımda yok. Ciğerin kışın daha çok tüketilmesinin sebebi kan deposu olmasından dolayıdır. Kuzu ciğeri 400 TL’den başlayarak 450 TL’ye kadar satılabiliyor. Marketlerde 490 TL fiyat gördüm. Fiyatların bu kadar yukarı olmasının bir nedeni de zincir marketlerdir. Bizim ülkemizde zincir marketler çok farklı şeyler satıyorlar. Etin zincir marketlerde satılmaması gerekir” dedi. Yardımcı, işkembe fiyatının 120, kırmızı etin ise 420 TL’den satıldığını belirtti. Tavuk fiyatlarının ise geçen yıla göre 3 kat arttığına dikkat çeken Yardımcı, 75 TL olduğunu söyleyerek tavuğun parçalama işinin kendilerine verilmesini istedi.

Tarım başkenti Konya, 13 üründe üretimde Türkiye’de ilk sırada Haber

Tarım başkenti Konya, 13 üründe üretimde Türkiye’de ilk sırada

Ülkedeki üretim alanlarının yaklaşık olarak yüzde 7.84’lük bölümünü karşılayan Konya’da, 13 farklı üründe üretim miktarı olarak Türkiye’de ilk sırada bulunuyor. Yüz ölçümünün yüzde 67’si tarım arazisi olarak kullanılan Konya’da 2 milyon 200 bin hektarlık ekim alanında üretim yapılıyor. Geçtiğimiz kış döneminde kar yağışının az olması ile rekoltede düşüş endişesi ilkbahar yağışlarıyla yerini bereketli bir sezona bıraktı. Hububat alanında verimli bir dönem geçiren Konya Ovasında, yeşil bitki olarak bilinen pancar, havuç ve mısır gibi ürünlerin hasadı devam ediyor. Ülkedeki üretim alanlarının yaklaşık olarak yüzde 7.84’lük bölümün karşılayan tahıl ambarı Konya’da, tarımsal üretim değeri olarak 33.10 milyar liralık bir değeri elde etmiş durumda. Sağlanan destekler ve üretim bilincinin gelişmesiyle Konya Ovası, 13 tane üründe üretim miktarı alanında Türkiye’de ilk sırada yer aldı. “Konya bölgesinde 13 tane üründe üretim miktarı alanında Türkiye’de ilk sırada” Konya Ovasının Türkiye’deki üretim alanlarının yaklaşık olarak yüzde 7.84’lük bir kısmını karşıladığını kaydeden Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Konya Şube Başkanı Burak Kırkgöz, “Konya Ovasında yaklaşık olarak 1 milyon 89 bin hektarlık alanda üretim yapılmakta. Türkiye’deki üretim alanlarının yaklaşık olarak yüzde 7.84’lük bir kısmını kapsamakta. Yaklaşık olarak Konya bölgesinde 13 tane üründe üretim miktarı alanında Türkiye’de ilk sırada bulunmakta. Ayrıca tarımsal üretim değeri olarak da, Konya bölgesi 33.10 milyar liralık bir değere sahip. Bu 33.10 milyar liralık değer Konya bölgesindeki sulanabilir arazilerde üretilen ürünlerle karşılanmakta. Bunun yanı Konya bölgesinde süt üretimi de yaklaşık 1 buçuk milyon tonun üzerinde olmakla beraber Türkiye’de ilk sırada yer alıyor” dedi. “Konya bölgesinde suyun değeri çok önemli” Sulama alanlarının artırılmasıyla beraber üretim alanlarının yaklaşık 2 ile 3 üç katına kadar arttırabilir olduğunun altını çizen Kırkgöz, “Konya’nın tarımsal yönetim açısından değeri ülkemiz için çok büyük. Yaklaşık olarak 1.89’luk hektarlık alanın yüzde 32’lik bir kısmını sulayabilmekteyiz. Sulu alan olarak tarımsal alanda kullanabilmekteyiz. Konya bölgesinde suyun değeri çok önemli çünkü kapalı bir havzada bulunan Konya bölgesi, dışarıdan herhangi bir su girişi olmadığı için suda çok sıkıntı yaşamakta. İleriki dönemlerde bu sulama alanlarının artırılmasıyla beraber üretim alanlarının yaklaşık 2 ile 3 üç katına kadar arttırabiliriz. Tabii tarımsal üretimdeki iklim ve su, bu yetiştiriciliğin üretim değerleri için en önemli unsur oluşmakta. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız iklimlerdeki değişmeler bize bunu bir kez daha gösterdi. Sahadaki, ziraat mühendisi meslektaşlarımız bu konularda kendilerini geliştirmekte. Ürünlerin daha az su kullanılarak, daha verim alabilmeleri için çiftçilerimize her aşamada yardımcı olmaktalar. Sürdürülebilir bir tarım yapılabilmek için, bu konulara çok dikkat edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Güçlü bir üretim için, güçlü bir tohumculuğa ihtiyacımız var” Tohum ve gübrenin üretim alanındaki önemine değinen Burak Kırkgöz, “Ülkemiz için ve Konya için oldukça önemli bir konu. Tohum üretiminde de Konya bölgesi ülkemizin tamamında gerçekleştirilen sertifikalı tohumun yüzde 28’lik bir kısmını Konya bölgesinde üretmekteyiz. Sertifikalı tohumun yüzde 28’lik bir kısmı Konya bölgesinde üretiliyor. Güçlü bir üretim için güçlü bir tohumculuğa ihtiyacımız var. Bunu her fırsatta çiftçilerimize de söylüyoruz. Özellikle sertifikalı tohum kullanmaları gerektiğini ve bu üretimden alacakları ürün miktarından artışın en önemli unsurlarından biri de sertifikalı tohum. Konya bölgesinde tohumculuk anlamında da birçok firma çalışmakta ve argelerini sürdürmekte. Bu tohum firmalarının da Tarım Bakanlığı tarafından biraz daha desteklenmesi ve bu çalışmaların biraz daha artırılarak ülkemizin ekim alanlarının sertifikalı tohuma kavuşması için işletmelerin biraz daha desteğe ihtiyacı var. Tohum konusu dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok önemli bir konuyu kapsamakta. Özellikle ülkemizde yetiştiriciliği yapılan ata tohumu olarak da bilinen tohumların gelişmeleri ve bunların ıslah çalışmalarının arttırılarak devam edilmesi gerekmekte. Bununla ilgili Tarım Bakanlığımızın ciddi anlamda çalışmaları var. Şu anda hali hazırda bakanlığımızın yürütmüş olduğu üretim planlaması da bizim için ve ülkemiz için çok önemli” şeklinde konuştu. “Yumurta, et ve süt üretimi de Konya lider sırada” Suyun tüketimi daha az olan ürünlere desteğin biraz daha arttırılması gerektiğine dikkat çeken Kırkgöz, “İnşallah önümüzdeki dönemlerde Konya bölgesinde su sıkıntısı olduğu için suyun tüketimi daha az olan ürünlerin yetiştirilmesi için özellikle hububat ve su tüketimi az olan ürünlere desteğin biraz daha arttırılması gerekiyor. Diğer ürünlerdeki desteklerin suyun bol bol olan illerimizde destek verilmesi bizim için önemli. Özellikle Konya bölgesi için üretimlerde birinci sırada yer alan ürünlerimiz başlıca arpa, buğday, mısır, şeker pancarı, havuç, Konya’nın yüksek kesimlerinde vişne, bunun yanında korunga, acı bakla, lale, Macar tohumu, kuş yemi, bezelye ve yemeklik bezelye olarak sıralayabiliriz. Tabii bunların yanında yumurta, et ve süt üretimi de Konya lider sırada” diye konuştu.

73 bin hayvan kapasiteli besi çiftliğinde et ve enerji üretiliyor Haber

73 bin hayvan kapasiteli besi çiftliğinde et ve enerji üretiliyor

Nizip ilçesine bağlı kırsal Doğrular Mahallesi yakınlarında 2008'de kurulan 73 bin hayvan kapasiteli besi işletmesinde, Brezilya, Uruguay, Avustralya, Fransa, İspanya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Estonya, Çek Cumhuriyeti, İrlanda ve Romanya gibi ülkelerden getirilen hayvanlar, belirli kiloya ulaştıktan sonra yurdun dört bir tarafına gönderilirken, dönemsel olarak İran ve Lübnan gibi ülkelere de ihracat gerçekleştiriliyor. İl Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Karayılan, AA muhabirine, hayvanların 10-11 ay boyunca besi çiftliğinde bakıma alındığını ifade etti. Dünyanın dört bir yanından gemilerle transfer edilen hayvanların beslendikten sonra 650-660 kiloya geldiğinde kesimhaneye gittiğini dile getiren Karayılan, "Burada yaklaşık 500 kişi var ve çok ciddi bir emek var. Kesimhanenin günlük kapasitesi 1000 büyükbaş, 5 bin küçükbaş. Kesimlerden sonra soğuk hava deposuna, oradan da termokinli araçlarla sevk ediliyor. İstanbul, İzmir'in et piyasasının yüzde 20'si buradan çıkmakta. Burada çok ciddi manada döngü söz konusu." dedi. 10 bin ton et üretiliyor Tam donanımlı tesiste yıllık 10 bin ton et üretildiğini, biyogaz tesisi olan işletmede organik gübre üretilerek hayvanların atıklarından da 4,5 megavatlık enerji elde edildiğini ifade eden Karayılan, şöyle konuştu: "Hem yetiştiricilik, hem kesimhane, hem biyogaz tesisi hem de satış kısmında çok güzel işler yapılıyor. Emek, zahmet ve alın teri var. Ülkemizin ve bu işletmelerimizin kıymetini bilmek lazım. Üreten insanların ellerinden öpüyoruz. Allah kendilerinden razı olsun, burada ciddi manada bir katma değer söz konusu. Günlük 50 tır giriş çıkış yapıyor. Tesis, ülkenin et ihtiyacının önemli bir kısmını sağlıyor. Gaziantep, et tüketiminin önemli bir sorununu ortadan kaldırarak, İstanbul et piyasasının yüzde 20'sini karşılıyor."

Kasaplarda ve et ürünleri iş yerlerinde denetimler artırıldı Haber

Kasaplarda ve et ürünleri iş yerlerinde denetimler artırıldı

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, tüketicilerin gıda konusunda sağlığını en üst düzeyde korumak amacıyla çalışmaların aralıksız sürdürülmesi gerekiyor. Bu kapsamda piyasaya arz edilecek her gıdanın, insan sağlığı, hayvan ve bitki sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından güvenilir olması önem arz ediyor. Bakanlık tarafından il müdürlüklerine gönderilen talimatta, kurban etlerinin parçalanması ile kıyma çekimi gibi işlemlerin et ve et ürünleri konusunda faaliyet gösteren kayıtlı/onaylı gıda işletmeleri tarafından yapılmasına yönelik önlemlerin alınması, bu süreçte kıyma makinesi, bıçak gibi kullanılan tüm alet ve ekipmanların temizliği, dezenfeksiyonu ve depolanmasına yönelik et ve et ürünleri konusunda faaliyet gösteren işletmelere yapılacak resmi kontrollerin artırılması istendi. 496 bin 512 denetim gerçekleştirildi Bayram süresince tüketimi artması beklenen unlu mamuller, tatlı, şeker ve şekerli mamullerin üretim/satış yerleri ile gıda satış ve toplu tüketim yerlerinin denetimlerine ağırlık verilmesi, gıdaların ve ham maddelerin son tüketim tarihi, muhafaza koşulları ile etiket bilgilerinin kontrol edilmesinin önemi vurgulandı. Öte yandan bakanlık, 7 bin 642 gıda kontrol görevlisiyle gıda denetimlerini aralıksız sürdürüyor. 2023'ün başından bugüne kadar 496 bin 512 gıda kontrolü gerçekleştirildi. Bu denetimlerde, laboratuvarda analiz edilmek üzere 29 bin 887 numune alındı. Tespit edilen uygunsuzluklarla ilgili ürünlerin toplatılması, imha edilmesi, idari para cezaları ve adli birimlere suç duyurusunda bulunma işlemleri gerçekleştirildi.

Et ve sütte yeni dönemde "güçlü gıda güvenliği otoritesi" talebi Haber

Et ve sütte yeni dönemde "güçlü gıda güvenliği otoritesi" talebi

Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı İsa Coşkun, 1 Haziran Dünya Süt Günü dolayısıyla AA muhabirine, vatandaşların kaliteli süte erişimi için çalışmalara devam ettiklerini, geçen yıl "Süt Değerlidir: Tek İhtiyacımız Kaliteli Süt" projesini hayata geçirdiklerini ve "Türkiye Süt Sektörü Yol Haritası Politika Belgesi"ni de kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlattı. Türkiye’nin geçen yıl 21,6 milyon ton süt üretimiyle dünyada sekizinci, AB ülkeleri içinde Almanya ve Fransa’dan sonra üçüncü sırada yer aldığını vurgulayan Coşkun, "Süt ürünleri, her gün binlerce satış noktasında tüketicilerle buluşuyor. AB ve Avrasya Ekonomik Birliği ülkelerinin de dahil olduğu 100'ü aşkın ülkeye süt ve süt ürünleri ihracatı yapıyoruz. Ülkemiz süt sektörünün potansiyeli çok yüksek ancak kaliteli ve güvenli süt üretiminin ve üretim potansiyelinin artırılabilmesi için istikrar sağlayıcı tedbirlerin alınması ve bazı yapısal sorunların çözülmesi gerekiyor." diye konuştu. Coşkun, Kovid 19 salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı ve 11 ili etkileyen depremler nedeniyle dünyanın olduğu gibi Türkiye'nin de zorlu bir dönemden geçtiğine dikkati çekerek, bu süreçte tarım ve gıdanın öneminin daha iyi anlaşıldığını anlattı. Küresel gıda sistemlerinin üretkenliğinin, sürdürülebilirliğinin ve dayanıklılığının öneminin daha net ortaya çıktığını vurgulayan Coşkun, şöyle devam etti: "İçinde bulunduğumuz bu süreç, ülkelerin gıda ve gıda ham maddeleri üretiminde kendi kendilerine yeterli olmalarının ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi. Bu durum birbirinden ayrılmaz olan süt, et, yem sektörlerinin ülkemiz için stratejik öneme sahip olduğunu bir kez daha bizlere hatırlattı. Gıda arz güvenliği, iklim değişikliği ve buna bağlı meydana gelen olumsuz hava koşullarından oldukça etkilenmektedir. Bu gerçeği de göz önüne aldığımızda kalıcı ve kapsamlı çözümler üretmenin her zamankinden daha kritik olduğunu kabul etmeliyiz." "İşletmelerin yapısı değiştirilmeli" Coşkun, süt işletmelerinin yapısının da diğer önemli bir konu olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin, coğrafi özellikleri bakımından hayvan yetiştiriciliği için önemli bir potansiyele sahip olduğunu söyledi. İşletmelerin yapısına bakıldığında genel olarak küçük ölçekli aile işletmelerinin çoğunlukta olduğunu belirten Coşkun, "İşletmelerin sahip oldukları hayvan sayısına göre kapasiteleri gruplandırıldığında, her ne kadar son yıllarda orta ve büyük ölçekli işletmelerin sayısı artsa da kurulu süt işletmelerin yaklaşık yüzde 85'inin 20 başın altında kapasiteye sahip olduğu görülüyor. Küçük işletme yapılarında ölçek ekonomisi gibi nedenlerle verimlilik düşük, maliyetler yüksek olmaktadır. Dolayısıyla bu yapının değişmesi, kısa dönemde mümkün olmadığına göre bu işletmelere göre teşvik modelleri geliştirilmeli ve bu yapının değişmesi için uzun dönemli yapısal politika ve teşviklerin uygulanması gerekmektedir." ifadelerini kullandı. "Güçlü bir gıda güvenliği otoritesine ihtiyacımız var" Coşkun, süt sektörünün sürdürülebilirliğinin sağlanması, yem üretim ve maliyet yönetiminin daha etkin şekilde yapılması, arz ve talep gelişmelerinin yakından takip edilerek arz talep dengesinin regüle edilmesi, çiğ süt kalitesinin artırılarak AB standartlarına getirilmesi, sektörde gıda güvenliğinin sağlanması ve kayıt dışılıkla etkin mücadele edilmesi önem taşıyan konular olduğunu aktardı. Sektörde yüksek fiyat artışlarının yaşandığı bu dönemde tüketici açısından gıda güvenliğinin daha büyük önem taşır hale geldiğini vurgulayan Coşkun, şunları kaydetti: "Önerilerimizde hep vurguladığımız gibi güçlü bir gıda güvenliği otoritesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Yeni dönemde her şeyden önce güçlü bir ekonomik programın ortaya konulmasını bekliyoruz. Bu programın da para ve maliye politikası ile yapısal tedbirlerden oluşacağı aşikardır. Bu çerçevede kısa, orta ve uzun vadeli geliştirilecek politikalarla tarım ve gıda sektörüne daha fazla önem verilmesi gerektiğine inanıyoruz.” "USK çiğ süt fiyatı referans fiyat olma niteliğine yeniden kavuşmalı" Çiğ süt referans fiyatının sektör için çok büyük öneme sahip olduğunu belirten Coşkun, sözlerini şöyle tamamladı: “Piyasada oluşan fiyat, 8,5 lira olarak açıklanan referans fiyatın çok üzerindedir. Bu nedenle sektörle ilgili tüm taraflardan oluşan Ulusal Süt Konseyinin belirlediği çiğ süt fiyatının eskiden olduğu gibi bir referans fiyat olma özelliğini taşıması beklentisi içerisindeyiz. Sektörlerimiz, ülkemizin geleceği, refahı ve kalkınması için özverili çalışmalarımızı sürdürecek, tüm bu süreçlerde şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü desteği vermeye devam edeceğiz.”

Kırmızı et üretimi 2022'de yüzde 12,3 arttı, 2 milyon tonu aştı Haber

Kırmızı et üretimi 2022'de yüzde 12,3 arttı, 2 milyon tonu aştı

Türkiye İstatistik Kurumu, 2022 yılına ilişkin kırmızı et üretim istatistiklerini açıkladı. Buna göre, 2021'de 1 milyon 952 bin 38 ton olan kırmızı et üretimi, 2022'de yüzde 12,3 artışla 2 milyon 191 bin 625 ton olarak hesaplandı. Böylece 2001 yılından bu yana oluşan istatistikler dikkate alındığında, ilk kez kırmızı et üretimi 2 milyon tonu aşarak rekor kırdı. 2022'de, bir önceki yıla göre sığır eti üretimi yüzde 7,7 yükselerek 1 milyon 572 bin 747 ton, koyun eti üretimi yüzde 26,8 artarak 489 bin 354 ton, keçi eti üretimi yüzde 22,6 yükselişle 115 bin 938 ton, manda eti üretimi de yüzde 25,4 artarak 13 bin 586 ton oldu. Son 10 yıla ilişkin kırmızı et üretim tahminleri incelendiğinde, toplam kırmızı et üretiminin 2013 yılında 1 milyon 99 bin 81 ton iken 2022'de 2 milyon 191 bin 625 tona ulaştığı görüldü. Kırmızı et üretiminin 2022'de yüzde 71,8'ini sığır eti, yüzde 22,3'ünü koyun eti, yüzde 5,3'ünü keçi eti ve yüzde 0,6'sını manda eti oluşturdu. Kırmızı et üretim tahmini, Tarımsal İşletmelerde Hayvansal Üretim Araştırması'ndan elde edilen demografik verilere dayalı belirlenen "kasaplık güç oranı"yla hesaplanan "iç popülasyondan kesilen hayvan sayısı" ile "ithalattan kesilen hayvan sayısı"nın ortalama karkas ağırlıklarıyla çarpılması suretiyle elde ediliyor. Kaynak: Anadolu Ajansı

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.