TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Sağlık

AGRONEWS - Sağlık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Vektörlerle biyolojik, fiziksel ve kimyasal mücadele yapılmalı Haber

Vektörlerle biyolojik, fiziksel ve kimyasal mücadele yapılmalı

Bit, hamam böceği, karasinek, kene, pire ve sivrisinek gibi canlılar, insanları sadece tedirgin etmekle kalmıyor, aynı zamanda taşıdığı bakteri ve virüsler ile halk sağlığını da tehlike altında bırakıyor. Dr. Ender Yarsan, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, ‘vektör’ olarak tanımlanan söz konusu canlıların halk sağlığını ciddi tehlikeye attığını ifade etti. Vektörler toplum sağlığı için tehlikeli Söz konusu vektörlerin, insanları sokma ve kan emmeleri sırasında fiziksel hasarlar meydana getirdiğini söyleyen Prof. Dr. Yarsan, “Bununla birlikte alerji, yanma gibi buna benzer fiziksel hasara neden olur. Dolayısıyla toplum ve halk sağlığı noktasında önemli kabul edilir” ifadesini kullandı. Vektör canlılar ile mücadele edilmeli Vektörlerin bakteri ve virüs gibi unsurları da taşıdığını belirten Prof. Dr. Yarsan, “Bu etkenlere bağlı olarak sıtma, verem, tifo, tifüs, helmint kaynaklı hastalıklar ya da kırım kongo gibi viral kaynaklı hastalıklar ortaya çıkar. Dolayısıyla bu türden hastalık etkenlerini taşımaları nedeniyle de biz bunlara vektör olarak isimlendiririz. Toplum ve halk sağlığı açısından da önemli kabul edilir. Mücadele edilmesi gereken canlılar olarak değerlendirilir” diye konuştu. “Hayvanların üzerinde bulunacak vektörlerle de mücadele yapılır” Vektörlerle toplum sağlığı için mücadelenin önemine dikkat çeken Yarsan, “Vektörlerle mücadele önemli. Halk sağlığı ve insan sağlığı açısından önemli ama aynı zamanda hayvan sağlığı açısından da önemli. Veteriner hekimliğiyle ilgili boyutu da var. Bu canlılarla mücadele yapılırken, hayvanların bulunduğu ahır, ağıl gibi barınaklarda da mücadele yapılır. Aynı şekilde hayvanların üzerinde bulunacak vektörlerle de mücadele yapılır” şeklinde konuştu. Vektörlerle fiziksel, kültürel, biyolojik ve kimyasal mücadele yapılmalı Vektörlerle mücadelenin fiziksel, kültürel, biyolojik ve kimyasal boyutta 4 başlıkta ele alındığını anlatan Prof. Dr. Ender Yarsan, kültürel mücadeleye ilişkin ise, “Kültürel mücadele dediğimiz zaman bu olayı halka yaymamız gerekir. Yani toplumun bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi, mücadele noktasında toplumun, halkın desteğinin alınması önemlidir. Dolayısıyla bu desteği alacak şekilde kültürel faaliyetlerle bir mücadele gerçekleştirilir” ifadelerini kullandı. “Çöp, gübre ya da su birikintilerinin ortadan kaldırılması gerekir” Fiziksel mücadeleyi de aktaran Prof. Dr. Yarsan, şunları kaydetti: “Fiziksel mücadele de son derece önemlidir. Bu canlıların bulunduğu, yaşadıkları, barındıkları, beslendikleri, üredikleri alanı en aza indirmek durumundayız. Yani çevremizde bulunan bir çöp, gübre ya da su birikintilerinin ortadan kaldırılması gerekir. Çünkü buralar bu canlıların yaşadığı alanlardır. Dolayısıyla mücadele noktasında fiziksel anlamda da bu türden uygulamaların yapılması gerekir. Burada amaç özellikle bu vektör popülasyonunu en aza indirmektir. Bunu sağlayacak şekilde bir mücadele yapılır.” “Vektörlere karşı pencereler teller ile kapatılmalı” Vatandaşları, vektörleri evlerinden uzak tutma noktasında da uyaran Yarsan, “Camların ve pencerelerin, tellerle kapatılması aynı şekilde cibinlik adını verdiğimiz perdelerin oluşturulması bu canlıların insana ya da meskene ulaşmasını sınırlandıran yaklaşımlardır. Bunları fiziksel uygulamalar diye sınıflandırırız” şeklinde konuştu. “Sivrisinek larvalarının bulunduğu alanlarda sazan balıkları bulundurulmalı” Biyolojik mücadeleye de dikkati çeken Prof. Dr. Ender Yarsan, “Özellikle sivrisinek larvalarının bulunduğu bataklık alanlarında ya da su birikintilerinde doğal düşmanı niteliğinde sazan balıklarının barındırılması; onun haricinde arı gibi canlıların bulundurulması ya da bazı bakterilerin kullanılması biyolojik mücadele olarak değerlendirilir” ifadesini kullandı. Biyolojik mücadele sırasında popülasyon değişikliği meydana gelebilir Biyolojik mücadelede kimyasal bir risk olmadığını söyleyen Prof. Dr. Yarsan, şöyle konuştu: “Biyolojik mücadele yaptığınız zaman herhangi bir kimyasal risk ortaya koymazsınız. Çevre sağlığı ve halk sağlığı noktasında çünkü kimyasal kullanmadınız ama biyolojik mücadele yaparken bir canlının lehine olacak şekilde popülasyonda değişikliğe neden olursunuz. Dolayısıyla bu dengenin gözetilerek uygulamanın yapılması gerekir. Burada özellikle önemli olan husus bu mücadelenin larvalara yönelik ya da erişkinlere yönelik olarak düzenlenmesi gerekir. Larvalara yönelik mücadele yılın 12 ayı yapılacak mücadeledir. Sürekli bir mücadele, yıllık bir mücadeledir ama erişkinlere yönelik de özellikle sivrisineklerin aktif olarak bulunduğu dönemler itibariyle mücadele yapılır. Larvayla ilgili mücadele sivrisinek mücadelesinin yüzde 95’ini kapsar. Erişkinlerle mücadele bu mücadelenin yaklaşık yüzde beşini kapsar. Dolayısıyla ikisinin birleştirilmesi gerekir ki aktif şekilde bu mücadele sürdürülebilsin.” Kimyasal mücadeleyi de aktaran Dr. Ender Yarsan, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Kimyasal maddeler, ilaç ya da zehrin kullanılması önemlidir. İlaçla mücadele noktasında bizim önerimiz eğer hayvan sağlığıyla ilgili bir uygulama yapılacaksa mutlaka Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış ürünlerin; insana yönelik bir uygulama ya da çevresel bir uygulama yapılacaksa mutlaka Sağlık Bakanlığı tarafından önerilmiş ve ruhsatlandırılmış Dünya Sağlık Örgütleri kriterlerine uygun kimyasalların kullanılması.”

Sarımsak ve ısırgan otundan tedavi destekleyici ürün geliştirdiler Haber

Sarımsak ve ısırgan otundan tedavi destekleyici ürün geliştirdiler

Takviye edici ürünler hakkında doğru bilinen yanlışlara değinen Prof. Dr. Takır, bu ürünlerin ilaç olmadığını, ancak hekim ve eczacı tavsiyesiyle kullanılabileceğini belirtti. Deney hayvanları üzerinde yapılan klinik çalışmalarda, sarımsak ve ısırgan otunun kireçlenme, eklem ağrıları, idrar yolu enfeksiyonları ve prostat gibi birçok hastalığın tedavisinde destekleyici ürünler olarak etkili olduğunu gördüklerini belirten Prof. Dr. Selçuk Takır, “Kireçlenme hastalığının tedavisi ile ilgili çeşitli çalışmalar yaptık. Deney hayvanlarında kireçlenme hastalığı oluşturduk daha sonra sülfür bileşenlerinin bu hastalığın ilerlemesinde ne gibi etkisi olduğunu inceledik. Sülfür birleşenlerinin vücudumuzun doğal olarak ürettiği bileşenlerdir. Bitkiler arasında sarımsak ,soğan, ısırgan otu, kara lahana, turpgiller gibi benzer bitkiler de sülfür bileşenleri bulunur. Bu sülfür bileşenleri çeşitli bakterin, virüslerin, kanser hücrelerinin yok edilebilmesinde önemli rol oynamaktadır. Bunun dışında hücre yenilenmesinde, kalp ve damar sağlığında önemli rol oynar. Bunların başında da sarımsak ve ısırgan otu bulunmaktadır. Sarımsağın çeşitli ürünleri piyasada hem bitkisel ilaç, hem de takviye edici ürün olarak üretilmiştir. Isırgan otu da çok bilinen bitkilerdir. Isırgan otunun idrar söktürücü, ödem giderici özellikleri iyi bilinir. Bunun dışında kanserleri kan şekeri düzenleyici ve kan basıncını düzenleyici özelliği belirlenmiştir” dedi. Deney hayvanlarıyla klinik çalışma yapılarak geliştirildi Geliştirilen iki ürünün hekim ve eczacı tavsiyesiyle kullanıma sunulduğunu belirten Prof. Dr. Selçuk Takır, “Trabzon Teknokent’te kurduğumuz şirket bünyesinde ürün geliştirme yapmaktayız. Bu çalışmalarımız sonucunda iki ayrı ürün geliştirerek, hekim ve eczacı tavsiyesiyle kullanma sunduk. Bunlardan birisi sarımsak bileşeni içeren ürünümüzdür. Bu ürünümüz kireçlenme, kas, tendon, eklem rahatsızlıklarında ağrıların giderilmesi ve hastalığın seyrinin iyi olması amaçlamaktadır. Diğer ısırgan bileşeni içeren ürünümüz ise idrar yolu enfeksiyonlarda, prostat rahatsızlıklarında gerek Avrupa gerekse Asya tıbbında kullanılmaktadır. Bununla ilgili deney hayvanlarında gerekse insanlarda yapılmış çalışmalar vardır. Bizim kendi çalışmalarımız deney hayvanları klinik düzeydedir” ifadelerini kullandı. "Tedavi destekleyici ürün ilaç değildir" Tedavi destekleyici ürünle ilaç arasındaki farkı da anlatarak, uyarılarda da bulunan Prof. Dr. Selçuk Takır, “Hekim uygun gördüğü takdirde tedavi tedaviye yardımcı olmak amacıyla tedavinin gidişatını hızlandırmak amacıyla bu ürünleri tavsiye etmektedir. Ürünlerimiz Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü üzerinden ruhsatlandırılmış ürünlerdir. Çünkü takviye edici ürünlerin ruhsatlandırılması Tarım ve Orman Bakanlığındadır. Bu ürünler ilaç değildir, Hekimin uygun gördüğü, eczacı tavsiye ettiğinde tedaviyi destekleyici, tedavinin gidişatını olumlu yönde iyileştirme potansiyeli olan ürünlerdir. Takviye ürünlerinde en önemli husus ruhsatlı olmasıdır. Çünkü çok büyük kirliliğin olduğu bir alandır. Burada en belirleyici ayrım Sağlık Bakanlığına tabi ürünler ilaçtır, Tarım ve Orman Bakanlığına tabi ürünleri ise tedaviye takviye edici üründür ancak hekim uygun görürse eczacı tavsiye ederse kullanılır. Bu nedenle bu ürünleri en doğru hekim tavsiyesi ile eczanelerden almalıyız. Bunun dışında üniversite hocalarının bilimsel ve altyapısı olan kişilerin üretip üretmediğine dikkat edilmelidir. Bu şekilde ancak güvende olabiliriz” diye konuştu.

Veteriner hekimler gıda güvenliği için bayramda da görev başında Haber

Veteriner hekimler gıda güvenliği için bayramda da görev başında

Türkiye Kurban Bayramının üçüncü gününü geride bırakırken veteriner hekimler İl Kurban Komisyonu tarafından belirlenen kesimhane ve mezbahalarda bayram süresinde görevlerinin başında nöbet tutuyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü bünyesinde görev yapan veteriner hekimler 4 gün sürecek olan Kurban Bayramı boyunca halkın gıda güvenliğinin sağlanması adına mezbaha ve kesimhanelerde görev yapıyor. Ruhsatlandırılmış büyükbaş ve küçükbaş hayvan kesilen mezbaha ve kombinalarda canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin daha sağlıklı bir şekilde muayenelerinin yapılmasını ve hijyen kuralları içinde üretimlerinin sağlanarak insan ve hayvan sağlığı ile gıda güvenliğini tesis etmek amacıyla Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından görevlendirilen veteriner hekimler, görevlerini büyük bir özveri ile ifa ediyor. Bayram boyunca Erzincan Tarım ve Orman İl Müdür Yardımcısı Serkan Kütük de veteriner hekimler ile birlikte mezbaha ve kombinalarda görev aldı. Konuyla ilgili bilgi aldığımız Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Murat Şahin, bayram öncesinde kombina ve mezbahalarda görev yapacak veteriner hekimlerin belirlenerek görevlendirildiğini ifade etti. Bayram süresince halkımızın kurbanlarını huzur içinde kestirebilmelerini sağlamak üzere ekiplerin görev başında olduğunu kaydeden İl Müdürü Şahin, "toplumda birçok görevi üstlenen veteriner hekimlerimizin bir görevi de halk sağlığı ve gıda güvenliğinin tesisini sağlamaktır. Bu amaçla İl Kurban Komisyonu tarafından belirlenen noktalarda görevlendirdiğimiz veteriner hekimlerimiz de kanunların bize verdiği yetkiler çerçevesinde görevlerini sürdürmektedir" diye konuştu.

Çevreye atılan hayvan organları bulaşıcı hastalığa neden oluyor Haber

Çevreye atılan hayvan organları bulaşıcı hastalığa neden oluyor

Kocaeli’de veterinerler, Kurban Bayramı’nda kesilen hayvanların organlarının çevreye gelişigüzel atılmasının “kist hidatik” olarak bilinen bulaşıcı hastalığa neden olabileceği uyarısında bulundu. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı Veteriner Hizmetleri Şube Müdürlüğü yetkilileri, Kurban Bayramı’nda kesilen hayvanların organlarının çevreye gelişigüzel atılmasının “kist hidatik” olarak bilinen bulaşıcı hastalığa neden olabileceği uyarısında bulundu. Tetkililer, iç organların açıkta bırakılmaması gerektiğini ifade ederek mümkünse imha edilmesi veya toprağa gömülüp üzerine kireç dökülmesi gerektiğini belirtti. Sıcak havada beklemiş çiğ etin bakteri oluşturabileceği ve bu oluşan bakterili etin hayvanlar tarafından tüketildiğinde bulaşıcı hastalıklara sebebiyet verebileceği uyarısında bulunuldu. Veteriner hekimler, Kurban Bayramı’nda hayvanların kesimi sırasında fark edilen kistli akciğer ve karaciğer gibi sakatatların kesinlikle kedi ve köpeklere verilmemesi gerektiğini belirtti. Yetkililer et türevi kistli organ ve sakatatların kedi ile köpeklere yem olarak verildiğinde hastalığın yayıldığını ifade ederek kistleri yiyen köpeklere parazit bulaştığını, bu hayvanların da paraziti etrafa yayarak insanlara bulaştırdığına dikkat çekti. Kurban Bayramı’nda kesilen hayvanların sakatatlarının gelişigüzel çöpe atılmasının ’kist hidatik’ olarak bilinen bulaşıcı hastalığa neden olabildiğini ifade eden yetkililer, bu hastalığın ölümlere kadar yol açabildiğine dikkat çekti. Kist hidatik nedir? Halk arasında kist hastalığı olarak bilinen bu hastalığın etkeni, “Echinococcus granulosus” adı verilen parazittir. Bu parazitin esas kaynağı köpek, kurt, tilki gibi et yiyen hayvanlardır. Ancak, sıklıkla köpeklerdir. Parazit köpeklerin ince bağırsaklarında yaşar. Hastalık köpek dışkısı ile atılan yumurtalar ile insana bulaşır. Köpeklerin bağırsaklarında kurt oluşturan bu parazit insanlarda ise iç organlarda kist oluşmasına neden olabilmektedir. Köpek dışkısı ile atılan yumurtalar çok dayanıklıdır, toprakta ve soğukta bir yıl kadar canlı kalabilirler. Dışkıyla atılan yumurtalar hayvanların ayakları, arazi eğimi, rüzgar ve yağmurla yayılırlar. Bu kistleri içeren hayvan etleri ve sakatatlar, köpekler tarafından yendiğinde parazit bağırsaklarda olgunlaşır. Parazitlerin belirli aralıklarla yumurtlayarak ana konakçı köpekler tarafından atılmasıyla enfeksiyon zinciri kısır döngüye dönüşür.

Uzmanı uyardı: "Yeni kesilmiş kurban etini buzdolabına koymayın" Haber

Uzmanı uyardı: "Yeni kesilmiş kurban etini buzdolabına koymayın"

Kurban Bayramı’na hazırlanırken binlerce vatandaş kurban vazifesini yerine getirecek. Uzmanlar ise kesilen etlerin heba olmaması, hijyenik şartlarda saklanması için önemli uyarılarda bulundu. Konu ile ilgili konuşan Çankırı Karatekin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun, etin kesimden sonra bir süre dondurulmadan bekletilmesi gerektiğini söyledi. Kesimden sonra bekletilmeden dondurulan etin sertleşeceğini belirten Ercoşkun, etin dinlendirilmesinin önemine değindi. “Yeni kesilmiş kurban etini buzdolabına koymadan önce birkaç saat dinlenmelidir” Kesimden sonra etin en yumuşak halde olduğunu belirten Ercoşkun, “Yeni kesilmiş kurban eti, buzdolabına koymadan önce birkaç saat dinlenmelidir. Kesilmiş eti, 24 saat dondurursak ölüm sertliği aşamasında donmuş olacak ve çözündürdüğümüz zaman en sert halinde olacak. Yeni kesilen et en yumuşak haldedir. Yavaş, yavaş sertleşir ve daha sonra tekrardan gevşemeye başlar. O esnada damardaki kanlar süzülerek laktik asit oluşur. Mikrobiyal olarak daha güvenilebilir bir et olarak karşımıza çıkar" dedi. "Kahvaltıda et tüketmek yerine sindirimi kolay besinler yemeliyiz” Kahvaltıda et tüketilmemesi gerektiğini kaydeden Ercoşkun, "Kesilen kurban etlerini 15 gün buzdolabı şartlarında saklayabiliriz. Dondurmak istiyorsak en az 24 saat bekletmemiz gerekiyor. Et, sindirilmesi zor bir besindir. Kahvaltıda et tüketmek yerine sindirimi kolay besinler yemeliyiz” diye konuştu.

Başkan Süer’den kurbanlık uyarısı Haber

Başkan Süer’den kurbanlık uyarısı

Van Ticaret Borsası (VANTB) Başkanı Nayif Süer, yaklaşan kurban bayramı öncesinde kurbanlıklar ile ilgili çeşitli uyarılarda bulundu. Van Büyükşehir Belediyesi ve Van Ticaret Borsası olarak hizmet verilen, Van Canlı Hayvan Borsasında (Van Canlı Hayvan Pazarı) kurbanlık satışlarında hareketlilik başladığını söyleyen Başkan Süer, “Van Canlı Hayvan Pazarımız; Van Büyükşehir Belediyesi, Van İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ve Van Ticaret Borsasında görevli veteriner hekimlerimizin kontrolündedir. Veteriner hekimlerin kontrolünün ardından küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar meydana alınıyor. Bayramın dördüncü gününe kadar kurbanlık satışı yapılacaktır, ancak kurban alımı son günlere bırakılmamalıdır” dedi Van Büyükşehir Belediyesinin borsaya işletmesini verdiği, Van Canlı Hayvan Borsası (Van Canlı Hayvan Pazarı) ve belediyelerce belirlenen yerler dışında kurbanlık alımı ve kesimi yapılmayacağını vurgulayan Süer, “Kurbanlık hayvanların kesimi şehir ve kasabalarda çalışma izni almış mezbahalar ile belediyeler tarafından sadece kurban kesimi için hazırlanmış, alt ve üst yapıları bulunan kesim yerlerinde ve kurban hizmetleri komisyonlarının belirlediği yerlerde yapılmalıdır. Kırsal mahallelerde ve kesim yeri bulunmayan yerlerde ve bahçelerde usulüne uygun olarak, çevreye zarar vermeden kesim yapılabilir. Ancak cadde, sokak ve park gibi kamu alanlarında kesim yasaktır. Kurban edilecek hayvana acı çektirilmemeli ve eziyet edilmemelidir. Rastgele kesimler yapılmamalı, sertifikalı ve eğitimli kasaplar kesim yapmalıdır. Yeni kasaplar için de sertifikalı eğitimler verilmelidir. Aksi takdirde çok sayıda yaralanmalar meydana gelmektedir” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.