TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Su Kıtlığı

AGRONEWS - Su Kıtlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Su Kıtlığı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

FAO Uyardı: Irak’ta İklim Krizi Tarımsal Üretimi Tehdit Ediyor Haber

FAO Uyardı: Irak’ta İklim Krizi Tarımsal Üretimi Tehdit Ediyor

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Irak Temsilcisi Dr. Salah Hac, Irak’ın iklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle mücadele ettiğini ve mevcut koşulların devam etmesi halinde gelecek yıl tarımsal üretimin yüzde 30 oranında düşebileceği uyarısında bulundu. Dr. Hac, süregelen kuraklık nedeniyle ülkenin toplam su rezervinin 60 milyar metreküpten endişe verici biçimde 5 milyar metreküpe gerilediğini belirtti. Irak’ın iklim değişikliğinden en çok etkilenen beşinci ülke olduğunu hatırlatan Hac, bu yılın son yılların en zorlu kuraklık dönemlerinden biri olduğunu vurguladı. Azalan yağışlar ve yükselen sıcaklıklar, 13 milyon dönümlük tarım arazisinin yaklaşık 12,5 milyon dönümünün sulamaya bağımlı olduğu Irak’ta üretimi ciddi biçimde etkiledi. Geniş alanlar verimsiz hale gelirken, birçok çiftçi geçim kaygısı yaşamaya başladı. “Gıda güvenliği şimdilik korunuyor, ancak çiftçiler zor durumda” FAO temsilcisi, şu anda ülkede acil bir gıda güvenliği krizinin öngörülmediğini ve Irak’ın önümüzdeki 15 ay için yeterli buğday rezervine sahip olduğunu bildirdi. Hac, ayrıca ülkenin “gıda sepeti sistemi” sayesinde olası kıtlık etkilerinin büyük ölçüde hafifletildiğini ifade etti. Ancak esas sorunun çiftçilerin gelir kaynaklarında olduğuna dikkat çeken Hac, pirinç ve bazı sebzeler gibi üretimi kısıtlanmış ürünlere bağımlı çiftçilerin, hükümetin aldığı önlemlere rağmen ciddi gelir kaybı yaşadığını söyledi. “Su yönetiminde stratejik yaklaşım ve bölgesel işbirliği şart” Dr. Salah Hac, Irak hükümetine su kıtlığı sorununa yönelik stratejik bir planlama geliştirmesi ve hazırlanan projelerin uygulanabilmesi için gerekli bütçeyi ayırması çağrısında bulundu. Bu sorunun yalnızca Irak’a özgü olmadığını vurgulayan Hac, yağış azlığı ve su kaynaklarındaki daralmanın tüm bölge ülkelerini etkilediğini kaydetti. Kürdistan Bölgesi’ne de değinen FAO temsilcisi, su kullanım yöntemlerinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Hac, FAO’nun Kürdistan Bölgesi Tarım ve Su Kaynakları Bakanlığı ile birlikte, su miktarını bilimsel olarak ölçmek amacıyla uzun menzilli sensör teknolojilerinin kullanımını içeren ortak bir proje yürüttüğünü açıkladı. Irak’ın tarımsal geleceği, azalan su kaynakları ve iklim değişikliğinin artan baskısı altında belirsizliğini koruyor.

Growtech Antalya’da Uluslararası Tarım Diplomasisi Zirvesi Düzenlendi Haber

Growtech Antalya’da Uluslararası Tarım Diplomasisi Zirvesi Düzenlendi

Growtech Antalya kapsamında düzenlenen Uluslararası Tarım Diplomasisi konferansları, sektörün uluslararası arenadaki önemli isimlerini bir araya geldi. Türk Tarım Diplomasi Grubu (TTDG) Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu ve Genel Sekreter İsmail Uğural'ın moderatörlüğünde gerçekleşen konferanslara Dünya Çiftçiler Birliği (WFO) Başkanı Arnold Puech d’Alissac, Dünya Tohumculuk Federasyonu (ISF) Başkanı Arthur Santosh Attavar, Uluslararası Tarım Gazetecileri Federasyonu (IFAJ) Genel Sekreteri Adrian Bell, Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Genel Sekreteri Doç. Dr. Hamit Ayanoğlu ve Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği Temsilcisi Mahmut Ali Cengiz Körosmanoğlu konuşmacı olarak katıldı. "Tarım, ülkelerin yumuşak gücüdür" Tarımın yalnızca üretimle sınırlanamayacağını belirten TTDG Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu, tarım sektörünün stratejik, ekonomik, jeopolitik ve uluslararası ilişkileri de kapsayan 'yumuşak güç' olduğunu vurguladı. Dünyada 8 milyar insanın yaşadığını ve her 9 kişiden birinin yetersiz beslendiğini vurgulayan Mutlu, "Nüfus artıyor; fakat globalde yaşanan iklim değişikliği ve su kıtlığı gibi nedenlerle tarımsal üretim azalıyor. Uluslararası verilere göre küresel su kullanımı son yüzyılda 6 kat arttı. Tarım sektörü ise tatlı suyun yüzde 72'sini kullanıyor. İklim değişikliği en önemli sorunlardan biri. Gıda ve su yalnızca ekonomik değil artık jeopolitik varlıklar haline geldi. Bunların korunması için tarım diplomasisinin önemi daha da büyük. Bu konuda uluslararası arenada, politika yapıcıları, devletler, STK'lar ve firmalar tarımsal sürdürülebilirlik ve su kaynaklarının korunması konusunda geleceğin nasıl kurgulanabileceğini de konuşmalı. Ülkeler kapsamlı birer strateji geliştirmeli. Uluslararası tarım diplomasisiyle bu süreçlerin sürdürülebilir hale getirilmesi gerekiyor" diye konuştu. "Tarım diplomasisi çiftçiler için önemli" Dünya Çiftçiler Birliği (WFO) Başkanı Arnold Puech d’Alissac da, "WFO, 80 birliğin birleşmesiyle meydana gelen küresel bir organizasyon. Yaklaşık 1 milyar çiftçiyi temsil ediyoruz. Her kıtada lider ülke bulunuyor; şu anda Asya'nın temsilcisi Nepal mesela. Belki de önümüzdeki yıllarda Türkiye, yeni temsilci olur. Dünyada çiftçiler adına hem iyi hem de kötü gelişmeler aynı anda yaşanıyor. Enerji ve gübre fiyatları son dönemde çok arttı. Tahıl fiyatlarında düşüş yaşanıyor. Öte yandan gübre fiyatları da düşmeye başladı. Canlı hayvan üretimi de arttı. Et, hala günlük beslenmenin önemli bir parçası. Dünyada tarım ihracatı yapan ülke sayısı dünyanın 4'te biri. Yani 4'te 3'ü tarımsal ürün ithal ediyor. Türkiye de hem ürün çeşitliliği hem de tarım alanlarının genişliğiyle birlikte önemli bir tarım ülkesi. Dünya tarımında ise önemli aktörlerden birisi. Tarımsal diplomasi ise özellikle ithalat, ihracat ve lojistik süreçlerinde belirleyici bir unsur. Üreticiler alıcılarla sözleşmeler imzalıyor. Bu süreçlerin sözleşmelerle kayıt altında olması sürdürülebilirlik açısından da çok önemli. Çiftçilerin gelir elde etmesi için de önemli bir araç" ifadesini kullandı. Growtech Antalya’yı ilk defa ziyaret ettiğini ve çok etkilendiğini dile getiren WFO Başkanı d’Alissac, şunları söyledi: "Türkiye’ye ilk kez geliyorum ve Growtech fuarına da ilk kez katılıyorum. Fuarı keşfetmekten büyük mutluluk duyuyorum. Growtech, benim gözümde dünyanın en profesyonel tarım fuarlarından biri. Buraya gelmeden önce net bir fikrim yoktu; ama şimdi bu fuarın ne kadar yüksek kaliteye sahip olduğunu görüyorum. Çok ciddi firmalar, nitelikli ziyaretçiler ve olağanüstü bir organizasyon var. 725’ten fazla katılımcı, 136’dan fazla ülke ve dört gün boyunca 40 binden fazla ziyaretçi sayısı gerçekten etkileyici. Henüz Türkiye üyemiz değil, ancak bu ziyaretin ardından bunun değişmesini gerçekten umuyorum. Bugün dünya, tarıma her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Türkiye bana göre çok önemli bir noktada. Avrupa, Slav ülkeleri, Orta Doğu ve Afrika ile iletişim kurabilen bir köprü konumunda. Tarım açısından da küresel üretimin merkezinde olabilecek jeostratejik bir ülke. Growtech’e tekrar gelmeyi çok isterim. Bu ilk gelişimde fuar hakkında genel bir izlenim edindim, bir sonraki gelişimde randevularımı ve ziyaretlerimi planlayarak geleceğim." "Kaliteli gıdayı, insanlarla buluşturmalıyız" Tohumun tarımın vazgeçilmezi olduğunu dile getiren Dünya Tohumculuk Federasyonu (ISF) Başkanı Arthur Santosh Attavar ise şu bilgileri verdi: "Tüm dünyada 90 ülkeden üyemiz var. Hem ulusal hem de bölgesel tohum federasyonlarıyla çalışıyoruz. Türkiye tohum federasyonu ile de İstanbul'da güzel bir buluşma yaptık, 101. yılımızı da kutladık. Öte yandan sektöre baktığımızda iklim değişikliği bizler için de önemli bir sorun. Hem tohum üretimini, hem de gıda üretimini kısıtlıyor. En önemli amacımız üretilen tohumların ülkelerden zamanında ve sorunsuzca geçebilmesi. Bu konuda ülkeler arasında çeşitli bürokratik sorunlar yaşanıyor. Gıda ve tohum nakliyesi için bir çok politika ve farklı kanun var. Kaliteli tohum üretimi için de bir çok prosedür var. Devletler tarımsal diplomasiyi daha iyi anlamalı. Bu konferans da tarım diplomasisi adına atılan önemli adımlardan biri. İnsanlar gıdaya ulaşmada zorluklar yaşıyor ve yüz milyonlarca kişi her gün açlıkla karşı karşıya kalıyor. Bunu önlemek adına bir araya gelerek çalışabilir, devletlere sesimizi daha iyi duyurabiliriz. İnsanlara daha iyi kaliteli ve hızlı şekilde gıda ürünlerine ulaşması konusunda yardımcı olabiliriz." İklim değişikliği ve su krizinin artık bir realite haline geldiğini de kaydeden Attavar, "Aşırı kuraklık kadar aşırı yağmurlar ve seller de ekili arazilere zarar veriyor. Üyeler olarak bir araya gelerek farklı iklim şartlarına dayanan özellikteki en iyi tohumları kullanmaya ve yaymaya çalışıyoruz. Tohum ıslahı alanında en iyi genetiği elde etmeye çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. "Hedefimize bir adım daha yaklaşmış olduk" Türkiye’nin tarım, gıda ve ormancılıkta sahip olduğu potansiyelin dünyaya açılması ve tanıtılması için yola çıktıklarını belirten TTDG Genel Sekreteri İsmail Uğural da, Growtech Antalya'da dünyada ilk defa uluslararası tarım diplomasisi zirvesine imza attıklarının altını çizdi. Uğural sözlerine şöyle devam etti: "Bu yılın ocak ayında başlayıp nisan sonunda tamamlanan Tarım ve Orman Şurası kapsamında yer alan Tarımsal Diplomasi Grubu olarak, Türk tarım, gıda ve ormancılık sektörlerinin dış tanıtımı ve uluslararası düzeyde temsil gücünün artırılması için çalışıyoruz. Küresel iş birliklerinin güçlendirilmesi amacıyla çalışmalar yürütmek; bu alandaki farkındalığı artırmak, dünya ile entegre olmuş bir tarımsal diplomasi anlayışı geliştirmek, lobi faaliyetleri gerçekleştirmek ve tüm süreci sektörel bir seferberlik ruhuyla ele almayı hedefliyoruz. Tarım, gıda ve ormancılık alanında 117 sektörel temsilcinin bir araya gelerek ve gönüllülük esasıyla oluşturduğu Türk Tarımsal Diplomasi Grubu (TTDG) yenilikçi bir vizyon ortaya koyuyor. TTDG olarak bu amaçla tarım ve gıda ihracatının gelişmesi için 9 ayrı çalışma grubu da kurduk. Growtech Antalya'da düzenlediğimiz bu konferanslarla hedefimize bir adım daha yaklaşmış olduk"

Çukurova 5 Yıl Sonra Sıfır Günü Kuraklığıyla Karşı Karşıya Haber

Çukurova 5 Yıl Sonra Sıfır Günü Kuraklığıyla Karşı Karşıya

Güney Kore'de yapılan bir araştırmada Çukurova bölgesinin 5 yıl sonra ‘Sıfır Günü Kuraklığı' ile yüzleşeceğinin açıklanması tarımsal üretim yapanları ve mühendisleri endişelendirdi. Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, "Türkiye'de Tatlısu kaynaklarının yüzde 77'si tarımsal üretimde kullanılıyor. Bu sezonu atlattık ama önümüzdeki sezon için beklenen kar yağışı olmazsa daha ciddi sıkıntılar yaşayacağız.Damlama sulama sistemlerini devreye almamız gerekiyor" dedi. Son yıllarda artan iklim değişikliği etkileri tüm dünyayı etkisi altına alırken su kıtlığı hat safhaya ulaştı. Özellikle Türkiye'de birçok il su kıtlığı çekerken Türkiye tarımının başkenti Çukurova bölgesinde de yaşanan su kıtlığı tarımsal üretimi olumsuz etkiledi.Güney Kore'de yapılan bir araştırmaya göre iklim değişikliğinin hızlandırıcı etkisiyle Adana ve Mersin 2030'da, İstanbul ve Diyarbakır ise 2050'de, içme suyunun tükeneceği gün anlamına gelen ‘Sıfır Günü Kuraklığı' ile yüzleşmesi bekleniyor. "Damlama sulama sistemlerine geçilmeli" Araştırma sonuçlarını değerlendiren Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, "Yıllardır Çukurova ve Türkiye'nin tamamında kuraklık olduğunu belirtiyoruz. Artık bu kuraklık kendisini ciddi bir şekilde gösteriyor. Türkiye olarak toplam tatlısu kaynaklarımızın yüzde 77'sini tarımda, yüzde 13'ünü üretim ve enerjide, yüzde 10'unu ise evlerde kullanmaktayız. Bu yüzde 77 çok büyük bir rakam. Çukurova ve Türkiye'nin tamamında damlama sulama sistemlerinin hiç zaman kaybetmeden devreye alınması gerekmektedir" ifadelerini kullandı. "Beklenen kar yağışı olmazsa daha ciddi sıkıntılar yaşayacağız" Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından su kıtlığı nedeniyle Çukurova'da ikinci ürün ekiminin bu sene yasaklandığına dikkat çeken Doğan, "Üstü açık kanallardan tarla ve bahçeler sulanırken hep kaçaklar ve komşu çiftçilerin tarlalarına su kaçmakta. Dünyada en güzel 3 ovadan birine sahibiz ve bu su kanallarının da üstünün kapanması lazım. Bizim Çukurova'da 365 gün suya ihtiyacımız var. Ürünlere su verilmezse verim kaybımız oluyor. Bu yıl 15 Eylül'e kadar suyumuz vardı. Sonbaharda yağan yağmurlarla suyumuz bu günlere kadar geldi. Bu sezonu atlattık ama önümüzdeki sezon için beklenen kar yağışı olmazsa daha ciddi sıkıntılar yaşayacağız" şeklinde konuştu. Ziraat Mühendisi Tuğçe Tuzcu, "Güney Koreli bilim insanlarının yaptığı araştırmada Çukurova bölgesinin 2030 yılında tamamen susuz kalacağı bildirilmiş. Özellikle yer altı su kaynaklarının korunmasının ve denetlenmesini sağlamalıyız. Sürdürülebilir sulama sistemlerine karşı çiftçileri bilinçlendirmeliyiz" diye konuştu. "Gereksiz su kullanımından muhakkak kaçınılmalı" Çevre ve İklim Değişikliği Uzmanı Oğuz Şahin ise "Adana bölgesi yarı kurak bir bölge. Burası su kıtlığının yaşanabileceği bir bölge. Yapılan araştırmalarda barajların bu kıtlığa çözüm olmayacağı ortaya çıkmakta. Yeraltı sularının korunması lazım. Büyük barajların ve göllerin olması su kıtlığı olmayacağı anlamına gelmez. Yağmur yağınca yeraltı su kaynakları doluyor gibi bir algı var ancak yeraltı su kaynakları hızlı boşalır, yavaş dolar. Yeraltı su kaynaklarının vahşi sulamadan çıkartılarak, damlama sulama sistemlerine geçilmeli. Bireysel olarak da insanların alması gereken tedbirler var. Gereksiz su kullanımından muhakkak kaçınılmalı" dedi.

Tanzanya’da Akifer Keşfi: Petrol Verileriyle Temiz Suya Ulaşım Haber

Tanzanya’da Akifer Keşfi: Petrol Verileriyle Temiz Suya Ulaşım

Petrol Verileriyle Derin Akifer Keşfi Tanzanya’da su arama çalışmaları, hidrojeolog Fridtjov Ruden’in yenilikçi yaklaşımıyla başarıya ulaştı. Ruden, kör sondaj yöntemleri yerine, petrol endüstrisinin sağladığı zengin sismik verileri kullanarak tatlı suyun yerini belirledi. Veriler, tatlı suyun beklenenden daha derinlerde olduğunu ortaya koydu. Aylarca süren başarısızlığın ardından, 600 metreye kadar inen yeni kuyular sayesinde temiz su kaynakları keşfedildi. Bu yeni bulunan akifer, 2 milyon insanın yüz yıldan fazla bir süre su ihtiyacını karşılayabilecek kapasitede. Petrol mühendisi Elizabeth Quiroga Jordan, “Bu, kimsenin varlığından haberdar olmadığı bir akiferin keşfiydi,” diyerek keşfin önemini vurguladı. Afrika’nın Su Kıtlığı ve Çözüm Potansiyeli Afrika’da temiz su eksikliği, 1,34 milyar insanı etkileyerek hastalıklar, yoksulluk, çatışma ve göç gibi sorunlara yol açıyor. Ruden ve kızı Helene Ree’nin kurduğu Ruden AS, petrol endüstrisinin verilerini su kaynakları bulmada kullanarak maliyetleri düşürmeyi ve süreçleri hızlandırmayı hedefliyor. Ree, petrol şirketlerini bu projelere dahil ederek, su krizine yönelik yenilikçi çözümler geliştirmeyi amaçlıyor. Zorluklar ve Gelecek Planları Ruden ekibi, Somali’de su arama ihalesi kazanarak benzer jeolojik yapıları analiz etmeye başladı. Ancak petrol şirketlerinin veri paylaşımı konusundaki zorlukları, bu projelerin yaygınlaşmasını yavaşlatıyor. Buna rağmen, bu yaklaşımın Afrika genelinde su krizini hafifletmek için devrim niteliğinde bir yöntem olduğu düşünülüyor. 

Bandırma’da su krizi kapıda Haber

Bandırma’da su krizi kapıda

Balıkesir’in Gönen ilçesinde, Bandırma’nın içme suyunu karşılayan Gönen Barajı’nda doluluk seviye kritik seviyelere kadar indi. Bandırma içme ve kullanma suyunu sağlayan Gönen Barajı’nda, hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde ve yağışsız geçmesi, tarımsal sulamanın artışı ve nüfusa bağlı olarak suyun kullanımın artması nedeniyle barajdaki suyu seviyesi yüzde 14. 61 seviyelerine kadar indi. Gönen Barajı’nda doluluk oranı Temmuz sonlarında yüzde 51.96’da iken, 19 Eylül 2024 tarihinde barajdaki su seviyesi yüzde 14,61 seviyelerine kadar geriledi. Uzmanlar, 2030 yılına kadar dünya genelinde su sıkıntısının ciddi boyutlara ulaşacağı konusunda uyarıda bulunuyor. Su Danışmanı Emekli Akademisyen Burhan Arıker ile yapılan özel röportajda, su yönetimi ve gelecekte yaşanması muhtemel krizler ele alındı. Arıker: "Suyun yolculuğu ve alınması gereken önlemler" Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma programının 2030 yılında sona ereceğini hatırlatan Arıker, “Dünyanın 2’inci büyük Fransız su yönetim şirketi Wivendi’ye göre 2030’dan sonra su, dünyanın en büyük sorunu olacak. Hatta şu anda dünya genelinde 400 noktada su savaşı yaşanıyor. Türkiye de bu tehlikenin farkında. Orman Bakanlığı, su kriziyle mücadele için 2023 yılında 114 maddelik bir eylem planı yayınladı. Özellikle turizm sektörü için su verimliliği rehberleri hazırlandı. Ayrıca yeni su yasası üzerinde çalışmalar sürüyor” dedi. Su kaynaklarının verimli kullanılmasına dikkat çeken Arıker, “Barajlardan çeşmelere kadar suyun her aşaması titizlikle kontrol edilmeli. Su kalitesi sık sık incelenmeli, pompalar gözden geçirilmeli, isale hatları ve şehir şebekeleri bakım altında tutulmalı. Su kaçakları en aza indirilmeli ve su konusunda halk bilinçlendirilmelidir” ifadelerini kullandı. Ayrıca Arıker, yağmur suyu toplama ve gri su projeleri gibi alternatif su kaynaklarına da daha fazla yatırım yapılması gerektiğini vurguladı. "Bandırma’nın geçmişteki su krizini tekrar yaşamamalı" Arıker, Bandırma’nın yaklaşık 30 yıl önce yaşadığı su krizini hatırlatarak, “O dönemde şehirde su, saatli olarak bölge bölge veriliyordu ve tankerlerle su takviyesi yapılıyordu. Bandırma’da oturan 40 yaş üstü insanlar bu zor günleri çok iyi hatırlar. Bu kriz üzerine Gönen Barajı’ndan Bandırma’ya su getirilmesine karar verildi ve bu proje sayesinde Bandırma’ya uzun vadeli su temini sağlandı” dedi. Arıker, bu süreçte dönemin Belediye Başkanı Durgut Ergin’in büyük bir risk alarak belediye bütçesinin yaklaşık 10 katı borca girdiğini belirtti. "Danışmanlığını yaptığım proje, belediyenin hazine garantili uluslararası ihaleye çıkmasıyla 40 kilometrelik CTP boru hattı döşendi ve Bandırma’ya su sağlandı" diye ekledi. Arıker: "Tedbirlere bugünden başlamalıyız" Wivendi eski Türkiye yönetim danışmanı Emekli Akademisyen Burhan Arıker, Bandırma’nın su krizini yeniden yaşamaması için halkın eğitilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca yeni binalarda su depoları yapılması, depoların yanlarına yangın hortumları alınması ve su kaynaklarının verimli kullanılması gibi adımların atılmasının şart olduğunu belirtti. “Bandırma halkı 30 yıl önce yaşadığı susuz günleri tekrar yaşamamalı” diyen Arıker, su isale hattı yanında kurulan organize sanayi bölgelerinin su ihtiyaçlarının da dikkate alınarak bölgede geniş araştırma yapılması ve bu bölge için göçü önleme projesi yapılması gerektiğine dikkat çekti.

İzmir barajlarında tehlike: Haber

İzmir barajlarında tehlike: "Son yılların en düşük seviyesi"

Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Son yılların en düşük seviyesi. İzmir’i gerçekten ciddi bir tehlike bekliyor, çok dikkatli olmak zorundayız. Hiç bir şekilde hazırlığımız yok" dedi. Türkiye genelinde sıcaklığın artması ve yağış ortalamasının düşmesi barajları da etkiledi. Türkiye’nin 3. büyük şehri İzmir’in barajlarında da tehlike çanları çalmaya başladı. Kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan Tahtalı Barajı’nda su seviyesi yüzde 28 seviyelerine geriledi. Aynı barajda 2023 yılında doluluk oranı yüzde 39.87 olarak kayıtlara geçerken, bölgede suların çekildiği görüntüler ise görenleri üzdü. Yerleşim yerlerinin iyice ortaya çıktığı barajdaki görüntüler, su tasarrufunu da her zamanki gibi yeniden gündeme getirdi. Deniz Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, geçen sene yağışların daha fazla olduğunu söyledi. 2020’den sonra ciddi bir kuraklık dönemine girildiğini ifade ederek, "Geçtiğimiz sene 2023 yılında, Türkiye genelinde yüzde 12 gibi fazla yağdı. Çok güzel bir yağış aldık; ama Güneybatı Ege yağış almadı maalesef. İşte bu nedenden dolayı su açısından hem tarım hem kullanma suyu açısından biraz zorluk çekiyoruz" dedi. "Son yılların en düşük seviyesi" Tahtalı Barajı’nın son verilerine değinerek dikkatli olunması çağrısını yapan Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Kullanma suyu olarak İzmir’de bizim ana barajımız Tahtalı Barajı’dır. 2020’den sonra beklediğimiz gibi ciddi bir kuraklık döneme girdik zaten. 2020 yılında yüzde 12 eksik yağdı, 2021’de yüzde 9 eksik yağdı, 2022’de tekrar yüzde 12 eksik yağdı; yani barajlar çok düştü. Şu anda yüzde 28 gibi çok ciddi düşük, son yılların en düşük seviyesindeyiz" diye konuştu. "İzmir, çok dikkatli olmak zorunda su kullanımında" Doğan Yaşar, "Yüzde 28, 80 milyon metreküp şu anda Tahtalı’da kullanabilir su var; yani o da iyi bir rakam aslında. Nüfusun artması nedeniyle fakirlik sınırına doğru yanaşıyoruz; ama İzmir 600 metreküple fakirin de fakiri. Bu nedenle İzmir, çok dikkatli olmak zorunda su kullanımında; ama biz bunu maalesef pek bu hassasiyeti belediyede görmüyoruz. Yüzde 70’lerde dolu olan bir Tahtalı Barajı’ndan, 2021’lerde dahi biz hala ısrarla yer altından su çektik. Hep yer altından, hep kuyulardan çektik ki İzmir’in suyunun yüzde 55’i zaten hep yer altından geliyor. Gerek yoktu. Biz bunları yüzde 70 doluyken Tahtalı’dan çekebilirdik; çünkü yüzde 70 doluluk demek bütün suyu Tahtalı’dan çekseniz belki 1,5 yıl boyunca size yetecek su var. Çok devasa bir oran bu" ifadelerine yer verdi. "Tamamen Tahtalı’dan kullanılırsa 4 ay, diğer kaynaklarla 8 aya kadar su var" İzmir için yüzde 28 oranı değerlendiren Prof. Dr. Doğan Yaşar, tamamen Tahtalı’dan kullanılırsa 4 ay, diğer kaynaklarla birlikte 8 aya kadar su kullanılabileceğini aktardı. Doğan Yaşar, "Yüzde 28, 80 milyon metreküp. Şu anda İzmir, yaklaşık 700 bin metreküp kullanıyor günde, o civarlarda. Bazen 600, bazen 750-700 bin olarak hesaplasak şöyle tamamen Tahtalı’dan kullanmak şartıyla en azından 4 ay gider; ama zaten diğer kaynaklarda var. 7-8 ay rahat suyumuz var. Burada suyu bugün için konuşmayalım; çünkü nüfusumuz çok daha artacak. Biz Tahtalı Barajı’nın dibini gördük 2007-2008 yılında. Yüzde 2’ye düştü. O günden bugüne İzmir nüfusu 750 bin daha arttı; yani çok ciddi rakam bunlar. Önümüzdeki 15 yıl sonra doğal olarak tekrar bir kurak dönem gelecektir. O zaman çok daha fakirleşeceğiz" şeklinde konuştu. "İzmir’i gerçekten tehlike bekliyor" Alınması gereken önlemlere de değinen Prof. Dr. Doğan Yaşar, şöyle devam etti: "İzmir Büyükşehir Belediyesinin planlar yapması lazım; A, B ve C planları. Hiçbir şekilde hazırlığımız yok. Bir anda ne yağış kalacak 6-7 yıl içinde, hiçbir şey kalmayacak. Bu nedenle belediyenin bütün bunları hesaplaması lazım; yani biz şu anda doğal süreçte kurak dönemdeyiz. Benim hep önerim şudur; ihtiyacımız yok; ama mutlaka bir deniz suyu arıtma projesini yapmamız lazım ve rafta durması lazım. Su da tasarruf olmaz, verimli kullanırsınız. Su demek; devlet demektir. Suyun bittiği gün devlet biter. Dünyadaki bütün medeniyetlerin bitiş nedeni; yani sonların geliş nedeni kuraklıktık, soğumadır, susuzluktur ve tabi gıdasızlıktır. Bu nedenle bizim su da çok çok dikkat etmemiz lazım. Şuanda İzmir’i gerçekten tehlike bekliyor. Geçtiğimiz sene Süper El Nino başladı. İşte bu sıcaklığın nedeni o. Bunun arkasından La Nina gelir. El Nino dediğimiz, yaramaz oğlan çocuğudur İspanyolca’da. La Nina ortamı soğutur. Soğuduğu zaman da kuraklık başlar. İşte o zaman yağmurlar kesilince işimiz çok çok zor." Diğer barajların ise doluluk oranları şöyle; Balçova Barajı yüzde 68,3, Gördes Barajı yüzde 11,3, Ürkmez Barajı 41,15, Güzelhisar Barajı 81,61, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı 34,31.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.