TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Sürdürülebilir Tarım

AGRONEWS - Sürdürülebilir Tarım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sürdürülebilir Tarım haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Çakır: “Yere düşen her meyve tarıma zarar veriyor” Haber

Çakır: “Yere düşen her meyve tarıma zarar veriyor”

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Hakan Sefa Çakır, tarım zararlılarıyla mücadele için gerek dalda gerekse yerde meyve kalmaması gerektiğini belirterek, yere düşen her meyvenin zararlıların yayılmasına zemin hazırlayıp meyvelerin kalitesini bozduğunu söyledi. Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan başkanlığında Tarım Koordinasyon Kurulu Toplantısı gerçekleştirildi. MTSO Başkanı Hakan Sefa Çakır ile 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Hasan Bulduk’un yanı sıra tüm sektör paydaşlarının katıldığı toplantıda; tarımda daha verimli, daha yüksek kaliteli üretim gerçekleştirilmesi, bu kapsamda zararlılarla etkin mücadele edilmesi, tarıma dayalı ticaretin geliştirilmesi konularına yönelik tespitler ve öneriler paylaşıldı. Geleceğe yönelik atılacak adımlar değerlendirildi, muhtelif kararlar alındı. Toplantıda söz alarak zararlılarla etkin mücadele noktasındaki önerilerini aktaran MTSO Başkanı Çakır, sorunların çözümü için ilk etapta küçük üreticilere odaklanmak gerektiğini vurguladı. İhracata uygun üründe tarımsal zararlı olmaması, olan zararlıların yayılmaması, ihracata uygun üretim için dalda toplanmayan meyve kalmamasının önemine dikkat çeken Çakır, yere düşen meyvelerin mutlaka toplanması gerektiğini ifade ederek, "Yere düşen her meyve tarıma zarar veriyor" dedi. Bu konuda üreticiyi bilinçlendirecek çalışmalar yapılabileceğine değinen Çakır, köylünün meyveleri siyah poşetlere toplaması yanında ikinci kalite ürünlerin meyvesuyu fabrikalarına daha iyi fiyatla satmasını sağlayacak teşvik sistemi oluşturulması önerisi de sundu. Değişen iklim şartlarının en çok tarımı etkilediğini, yeni iklim şartlarına bağlı tarımsal zararlılarla da karşılaşılabildiğini hatırlatan Çakır, “Bu nedenle konu oldukça hassas. Sürdürülebilir tarım için üreticiden tüketiciye herkesin sorumluluğu var. Küçük yaşlardan itibaren meyve atıklarının doğaya değil çöpe atılması gerektiği öğretilip alışkanlık kazandırılmalı” değerlendirmesini yaptı.

Atakey’e sürdürülebilir tarım standartlarında ‘Altın’ belge Haber

Atakey’e sürdürülebilir tarım standartlarında ‘Altın’ belge

TFI TAB Gıda Yatırımları çatısı altında faaliyet gösteren Türkiye'nin en büyük patates işleyicilerinden Atakey, sürdürülebilir tarım standartlarında, uluslararası geçerliliği olan FSA standardıyla en yüksek skoru elde ettiğini duyurdu. Şirket, Konya ilinde gerçekleştirdiği tarım faaliyetlerini belgelendirerek denetim sürecinde en yüksek seviye olan ‘Altın’ belgeyi almaya hak kazandı. TFI TAB Gıda Yatırımları çatısı altında faaliyet gösteren Türkiye'nin en büyük patates işleyicilerinden Atakey, uluslararası geçerliliği olan ve SAI (Sustainable Agriculture Initiative / Sürdürülebilir Tarım Girişimi) platformu tarafından yayınlanan Farm Sustainability Assessment (FSA) standardına uygun olarak gerçekleştirdiği tohumluk patates tarım faaliyetlerinde en yüksek skoru elde etti. Konuyla ilgili şirketten şu açıklama yapıldı: ''FSA standardı, sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik eden çevresel, ekonomik ve sosyal etkileri değerlendiren STK olan SAI tarafından geliştirilen uluslararası bir sürdürülebilir tarım standardı olarak ön plana çıkıyor. FSA denetiminde kurumların sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımları ve saha faaliyetlerini kapsamlı bir şekilde denetleniyor. Bitki materyal seçimi, toprak yönetimi, besin yönetimi, bitki koruma ürünlerinin seçimi ve uygulanması, su yönetimi, biyoçeşitliliğin korunması, emisyon hesaplamalarının yapılması ve uygun çalışan koşullarının sağlanması hususları detaylı bir biçimde ele alınıyor. Şirket, tüm bu standartlara uygun olarak Konya ilinde gerçekleştirdiği tarım faaliyetlerini belgelendirerek denetim sürecinde en yüksek seviye olan ‘Altın’ belgeyi almaya hak kazandı. ‘Altın’ belge Atakey’in sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımını ödüllendiriyor TFI TAB Gıda Yatırımları’nın ekosistem şirketlerinden biri olan Atakey, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma hedefinin bir parçası olan sürdürülebilir tarım konusunda önemli başarılara imza atmaya devam ederken; şirketin FSA sürdürülebilir tarım standardına uygunluğu, çevresel etkileri en aza indirgemek ve toplumsal fayda sağlamak adına gösterdiği çabanın bir göstergesi olarak görülüyor. Şirketin bu başarısı, sürdürülebilir tarımın önemini vurgulayarak sektöre örnek olurken, gelecek nesiller için daha sürdürülebilir bir tarım modeline dönüşümün de önemini vurguluyor. Geçerliliği 3 yıl olan ‘Altın’ belge, şirketin sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımını taçlandırırken, şirketin gelecekte de çevresel ve toplumsal etkilerini en aza indirgemek için kararlılığını sürdürdüğünü gözler önüne seriyor.''

Yüreğir Ziraat Odası Başkanı: “Sürdürülebilir tarımı önemsiyoruz” Haber

Yüreğir Ziraat Odası Başkanı: “Sürdürülebilir tarımı önemsiyoruz”

Tarım sektöründe yaşanan maliyet artışlarının özellikle son yıllarda tarım üreticileri için büyük zorluk oluşturduğunu söyleyen Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, "Ayrıca artan maliyetler, tarım sektörünün sürdürülebilirliği üzerinde derin etkiler bırakmakta. Üretimin geleceği için de tehlike oluşturacak" dedi. Girdi maliyetlerinin sürekli artması nedeniyle mali açıdan sıkıntılar yaşayan çiftçi sayısının her geçen gün arttığını anlatan Doğan, "Birçok faktör, maliyetlerin yükselmesine sebep olmaktadır. Örneğin; gübre, tohum, ilaç, motorin gibi tarımsal girdilerin fiyatları sürekli bir artış eğilimi göstermektedir. Ayrıca enerji maliyetleri ve iş gücü giderleri gibi faktörler de tarımsal üretimin maliyetini yükseltmektedir. Bu durum, tarım üreticilerinin karlılığını olumsuz yönde etkilemekte ve sektörün sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır. Çiftçilerimiz zorunlu girdi maliyetlerini karşılamakta zorlanırken bir de üzerinde emlak olmayan tarlalardan emlak vergisi talep ediliyor" diye konuştu. "Vergi yükümlülükleri çiftçileri zor durumda bırakıyor" Yolun, elektriğin, inşaatın olmadığı üzerinde emlak olmayan sadece tarımsal üretimin yapıldığı arazilere gelen bu vergi yükünün çiftçileri zor durumda bıraktığını belirten Doğan, şöyle devam etti: "2012 yılında çıkarılan yasa ile çiftçiler, 5 yıl tarım arazilerinin emlak vergisinden muaf tutulmuştu. Muafiyet 2017 yılında sona erdi. Bu yasa yeniden, kalıcı olarak getirilmeli ve çiftçilerimiz sadece ekim yaptığı arazileri için emlak vergisi ödememeli, ek maliyet yükünden kurtulmalıdır." Sürdürülebilir tarımın önemine de vurgu yapan Doğan, "Gıdaya erişimin her geçen gün zorlaştığı bir dönemde tarım üreticilerine her zaman desteklenmelidir. Emlak vergisi ödemeleri ile birlikte çiftçilerin nakit akışı olumsuz yönde etkilenmekte ve finansal sıkıntılar yaşanmaktadır. Tarlalarına binen ek maliyetle birlikte büyük bir mağduriyet yaşayan çiftçiler, tarım faaliyetlerini sürdürmekte zorlanır ve bu durum tarımsal üretimde önemli sorunlara yol açar. Tarım arazilerinden alınan emlak vergilerinin kaldırılması konusunda, Sayın Cumhurbaşkanımızın desteklerini bekliyoruz" ifadelerini kullandı.

Doğan: “Tarım ve gıda güvenliği, toplum için temel gereklilik” Haber

Doğan: “Tarım ve gıda güvenliği, toplum için temel gereklilik”

Adana Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, tarım ve gıda güvenliğinin bir ülkenin ve toplumun sürdürülebilir kalkınması için temel gereklilik olduğunu söyledi. Gıda güvenliği için sürdürülebilir tarıma, sürdürülebilir tarım içinse inovasyona, teknolojiye, iklim değişikliği için acil eylem planlarına ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Oda Başkanı Doğan, “Tarım ve gıda güvenliği, bir ülkenin ve toplumun sürdürülebilir kalkınması için temel gerekliliktir. Çünkü iyi çalışan bir tarım sektörü, insanların yeterli ve dengeli beslenmesini sağlar, istihdam oluşturur, gelir elde etmelerini mümkün kılar ve çevreyle ilgili sürdürülebilirliği destekler. Küresel bir sorun olarak karşımıza çıkan tarım ve gıda güvenliği konusu, gelecekte daha da önem kazanacaktır. Bu değişiklikleri dikkate alarak, ülke yöneticileri, üreticiler, tüketici temsilcileri, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları gibi tüm paydaşların düzenli aralıklarda bir araya gelerek tarım sektöründeki değişimin yollarını belirlemesi ve çözümler oluşturması gerekmektedir’’ diye konuştu. Tarımsal inovasyonların verimliliği arttırdığını kaydeden Doğan, “Gelişmiş makineler, otomasyon teknolojileri, tarım kimyasalları ve genetik mühendislik gibi yenilikler, tarım ürünlerinin daha hızlı ve daha verimli bir şekilde üretilmesine imkan sağlamaktadır. Bu da dünya çapında gıda ihtiyacının karşılanmasını kolaylaştırmaktadır. İnovasyon, sürdürülebilir tarım uygulamalarını da yaygınlaştırmaktadır. Organik tarım, akıllı tarım teknolojileri, yenilenebilir enerji kullanımı gibi inovatif yaklaşımlar sayesinde tarımda çevre dostu uygulamalar artmaktadır. Bu da doğal kaynakların daha verimli kullanılmasına ve biyoçeşitliliğin korunmasına imkan sağlar” şeklinde konuştu. "Sürdürülebilir tarım birçok konuyu ele alıyor" Sürdürülebilir tarımın, temelde toprak, su, enerji ve doğal kaynakların akılcı bir şekilde yönetilmesini hedeflediğini vurgulayan Doğan," Bu yaklaşım, çiftçilerin gelecek nesillere toprak bırakabilmesini ve doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanabilmesini sağlamayı hedefler. Bunun yanı sıra, sürdürülebilir tarım, sağlıklı gıda üretimini desteklemekte ve çevreyle ilgili zararları minimize ederek ekosistemleri koruma altına almaktadır. Son yıllarda tarım sektöründe yaşanan değişimler, sadece üretim verimliliğini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda doğal kaynakların korunması, biyoçeşitliliğin desteklenmesi ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi kritik birçok konuyu da ele alıyor"dedi. Tarım ve iklim değişikliği arasındaki ilişkinin analiz edilmesi ve anlaşılmasının tarım sektörü ve gıda güvenliği için kritik bir öneme sahip olduğunun altını çizen Doğan, “Tarımsal faaliyetlerin geleceği, iklim değişikliğine verilecek tepkilere ve uyum çabalarına bağlı olacaktır. İklim değişikliği, yüksek sıcaklıklar, artan kuraklık, ani hava değişimleri, su kaynaklarının azalması gibi bir dizi olumsuz etkiye neden olabilir. Bu etkiler, tarım alanlarında verim kaybı, bitki hastalıklarının artışı ve üretimde düzensizlik gibi sonuçlar doğurabilir. Sürdürülebilir tarım geleceğin bereketli toprağını temsil etmektedir. Ekonomik, çevre ve sosyal açılardan faydalı olan bu yaklaşım, tarım sektöründe bir dönüşüm sağlamaktadır” diyerek sözlerini tamamladı.

Bursa'daki "permakültür çiftliği" sürdürülebilir tarımı yaşatıyor Haber

Bursa'daki "permakültür çiftliği" sürdürülebilir tarımı yaşatıyor

Permakültür, hiçbir tarım ilacı kullanılmayan, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya katkısı bulunan sürdürülebilir tarım tekniği olarak biliniyor. Uludağ'ın güneybatı eteklerinde 750 rakımda 15 dönüm üzerine kurulu olan ve permakültür felsefesi benimsenen Belentepe Permakültür Çiftliği'nde, tıbbi ve aromatik bitkiler, mevsimine uygun meyve, sebzelerin yanı sıra üzüm bağları bulunuyor. Konvansiyonel tarım tekniklerine alternatifler arasında organik tarım ve permakültürün öne çıktığı çiftlikte, 100’ün üzerinde ürün elde ediliyor. Küçüklüğünden beri tabiatı çok sevdiğini ifade eden çiftlik sahibi Taner Aksel, AA muhabirine, çocukluğunda dedesiyle beraber toprakta bahçecilik çalışmaları yaptıklarını anlattı. Asıl mesleğinin inşaat mühendisliği olduğunu kaydeden Aksel, "Dedelerimden biri çiftçi, diğeri inşaat ustası. Amerika'da binaların deprem dayanıklılığı üzerine master yaptım. 1999 Marmara depreminde İstanbul'da depreme yakalandık ve ne kadar korkunç bir şey olduğunu anladım. Olası böyle bir afete karşı aslında kırsalda tamamen kendi kendine yetebilen, kendi enerjisini üreten, kendi su hasadını, gıdasını üreten bir yaşam alanı kurmanın, böyle zor zamanlarda bir avantaj olacağını düşündüm. Bunun üzerine Belentepe Permakültür Çiftliği'ni hayata geçirmek istedim." diye konuştu. Aksel, 1998 yılında bölgeye piknik yapmaya geldiklerini ve alanı çok beğenince satın alarak tarım hayatına başladıklarını anlattı. Araziyi satın aldıklarında terkedilmiş bir tarla olduğunu belirten Aksel, "Bereketini yitirince burayı terk etmişler. Tamamen çoraktı. Ben de ilk başta köylüyle birlikte meyve ağacı ve üzüm diktim ama pek bereket alamadım. 8-9 yıl cebelleştik. Her şeyi doğal yapmaya çalıştım. Hiç kimyasal kullanmak istemedim. Pek ürün alamadım ve sonrasında permakültürle tanıştım." dedi. Aksel, permakültürü araştırmaya başlayınca karşısına tabiatta hayat, organik gıda üretimi, doğal yapılar, temiz enerji gibi konularla karşılaştığını ifade etti. Permakültürün başlangıçta 2 önemli başlığı olduğunu kaydeden Aksel, şöyle konuştu: "Toprağı canlandırma ve yağmur suyu hasadı en önemli ilk iki işimiz çünkü her şeyi toprak üretiyor. Meğer benim toprağım ölü toprakmış, bereketini yitirmiş; onu yeniden canlandırmak gerekiyordu. Doğal yapılar, temiz enerji, geri dönüşüm, gıda ormanı tasarımı, erozyonu önleme gibi bir sürü konu var permakültürün içinde. Ben bunları öğrendikten sonra çiftliği tekrardan tasarladım ve 2013 yılında Belentepe Permakültür Çiftliği açıldı. O zamandan bu yana çiftlikte doğal yaşamı anlatmak üzere faaliyetler yapıyoruz. Gıda ormanı dediğimiz bir tasarıma döndük. Çok yıllık bitkiler kullanıyoruz ve ormanlaştırıyoruz." "Kendi kendine yeten, örnek bir alan olduğu için bir sürü uygulamayı insanlar burada canlı olarak görme imkanına sahip" Permakültür teriminin İngilizce "permanent" kelimesinden kalıcı veya sürdürülebilir manasında kullanıldığını, "culture" sözcüğünün ise insanlık kültürü ve tarım sistemi anlamına geldiğini söyleyen Aksel, "Sürdürülebilirliği anlatmak üzere çeşitli zamanlarda çiftliğe gönüllüler, stajyerler kabul ediyoruz. Belli dönemlerde de atölyeler, aktiviteler, eğitimler yapıyoruz." ifadelerini kullandı. Buraya gelen insanların farklı bir deneyim elde ettiklerini aktaran Aksel, "Bu aktiviteler olduğu zaman aslında doğada, kırsalda kendisi için yaşam alanı kurmak isteyenler için onların bire bir tecrübe edecekleri ve nasıl bir şey olduğunu hissedecekleri ortam oluşuyor çünkü herkes için uygun olmayabilir. Kırsalda yaşam kolay değil. Burada tecrübe edip sonra yapıp yapamayacaklarını hissediyorlar. Bunu yapabilecek insanlarla da Türkiye çapında birbirimize destek olacak şekilde bu tür çalışmaları yapanlarla bir ağ kurmaya çalışıyoruz." diye konuştu. İnsanoğlunun dünya üzerinde üstel çoğalışla arttığına dikkat çeken Aksel, doğal kaynakların çok hızlı tükendiğini ve doğanın kirlendiğini vurguladı. İklim değişikliği başta olmak üzere doğa için bir sürü olumsuz belirtiler olduğunu aktaran Aksel, şunları söyledi: "Toprağın, havanın, suyun kirlenmesi, doğanın yok edilmesi, artan sıcaklıklar ve artan normal dışı afetler gibi olumsuzluklar yaşıyoruz. Buna karşı insanlığın çok hızlı bir şekilde doğayla ahenk içinde sürdürülebilir yaşama dönmesi gerekiyor. Bunun bir an önce ana gündem haline gelmesi gerekir. Mesela işte şimdi temmuz başındayız, inanılmaz aşırı sıcaklar var. Müthiş bir kuraklık geldi. Bu kuraklığa karşı toprağımızı, doğamızı, çiftliğimizi koruyabilmemiz lazım." Aksel, bu olumsuzlukları en az seviyeye indirmek için insanlığın elindeki en önemli araçlardan bir tanesinin permakültür tasarımı ve permakültür felsefesi olduğunu kaydetti. Toprağın, canlandırma ve dirençlendirme ile, iklim değişikliği ve benzer normal dışı beklenmeyen koşullara karşı da kendi yapısını daha etkili koruyabileceğini ve bereketini devam ettirebileceğini dile getiren Aksel, şu ifadeleri kullandı: "Bu tür çalışmaların, mümkün olabildiği kadar hızlı bir şekilde yayılması ve insanların bir taraftan tutması gerekir. Kentte yaşayanlar, kent bahçeciliği yapabilirler. Kırsalda yaşayanlar topraklarını koruyacak ve doğayı canlandıracak çalışmaları öğrenip o tür çalışmalara gidebilirler. Bunu ne kadar yayabilirsek aslında o kadar da hızlı bir şekilde bu olumsuz etkileri iyileştirme ihtimalimiz, imkanımız olacak diye ümit ediyorum." Türkiye çapında da birçok bölgede ekolojik yerleşkeler, ekolojik çiftlik, ekolojik parklar, topluluk bahçeleri, okul bahçeleri gibi çalışmaların yayılması için tasarım ve danışmanlık çalışmaları verdiğini anlatan Aksel, "İnşaat mühendisliğinin yanında bu alanı aldıktan sonra aslında sürdürülebilir yaşama ve sürdürülebilirliğe karşı olan azmim ve isteğimle birlikte bu tür çalışmaları daha fazla yapar hale geldim. Aslında kendi kendine yetebilen bir yaşam alanı olarak burası güzel bir örnek. Bunu da mümkün olduğu kadar anlatmaya ve yaymaya gayret gösteriyorum." dedi.

Tarımın geleceği tarlada değil bilimde Haber

Tarımın geleceği tarlada değil bilimde

Tarımın öncü şirketlerinden HEKTAŞ’ın, Bursa-Orhangazi’deki Tarımsal İnovasyon, Eğitim ve Deneyim Merkezi F.A.R.M.’da, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ankara Üniversitesi’nin iş birliğiyle düzenlediği 2’nci Uluslararası Moleküler Bitki Koruma Kongresinde, ‘Canlıyı canlıyla koruma’ teması öne çıktı. Dünyanın önde gelen 81 bilim insanı, Orhangazi’de geleceğin tarımını ve güvenilir gıdayı tartıştı. HEKTAŞ’ın, sürdürülebilir tarımın geleceğinin tartışılacağı uluslararası ölçekte bir etkinliğe ev sahipliği yaptığı, Bursa Orhangazi’deki Tarımsal İnovasyon, Eğitim ve Deneyim Merkezi F.A.R.M.’da bugün başlayan 2’nci Uluslararası Moleküler Bitki Koruma Kongresi (IMPPC2023) ayın 18’ine kadar devam edecek. 20 ülkeden 81 bilim insanının davetli konuşmacı olarak katıldığı dört gün sürecek etkinliğin açılışını kongrenin ev sahibi olarak OYAK Gıda Tarım ve Hayvancılık Sektörü Grup Başkanı ve HEKTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı M. Levent Ortakçıer yaptı. Kongrenin açılış dersini ise 2006 yılında RNA etkileşimi üzerine yaptığı çalışmalarla Nobel Tıp Ödülü’nü almaya hak kazanan ABD’li biyoloji profesörü Craig Mello gerçekleştirdi. “Dünya nüfusu 10 milyara çıktığında bizi ne bekliyor” Açılış konuşmasında, OECD ve FAO’nun yayımladığı son Tarımsal Görünüm Raporu’na göre, gelecek 10 yılda nüfus artışına bağlı olarak gıda tüketiminin yüzde 1.4 artacağını, buna karşılık gıda üretiminin yüzde 1.1 seviyelerinde olacağının öngörüldüğünü belirten Levent Ortakçıer, “Dünya nüfusunun 2050’de 9.1 milyara ulaşması bekleniyor. Etkin tedbirler alınmazsa dünyada gıda üretimi ile tüketimi arasındaki fark insanlık aleyhine büyüyecektir. Dünyada 13 milyar hektar arazi var. Bunun 5 milyarı tarım yapılabilir nitelikte. Ama sadece 1.5 milyar hektarında tarım yapılabiliyor, 3.5 milyar hektar arazide tarım yapılamıyor. 1.5 milyar alanda yapılan tarım da günden güne azalıyor. Nüfus 3 milyarken de 1.5 milyar hektar tarım yapılabilir arazi vardı. Ve bu alan giderek azalıyor. Projeksiyonlara göre önümüzdeki yıllarda tarımsal üretim yapılan alanların 1.3 milyar hektara düşmesi bekleniyor. Bu durumda dünya nüfusu 10 milyara çıktığında bizi ne bekliyor? Hepimiz buna odaklanmalıyız, bu yönde bilimsel ve sürdürülebilir çözümler geliştirmeliyiz. Doğayı koruyabilmek için sürdürülebilir projeler şart. Toprakların vasfını korumalıyız. Biyolojik çalışmalara ağırlık vermeliyiz. Bu kongrenin sonuçlarını tüm paydaşlarımızla paylaşacağız” diye konuştu. Prof. Toprak: "Klasik stratejiler yerini yenilikçi anlayışa bırakıyor" Kongrenin düzenleme kurulu başkanlığını üstlenen Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Umut Toprak da bitki koruma kavramının değiştiğini, günümüzde klasik stratejilerin yerini yenilikçi, spesifik, sürdürülebilir, çevre dostu moleküler stratejilere bıraktığını kaydetti. Toprak, oturumlarda kongre teması olan ‘bitki korumada inovasyonlar’a uygun olarak dsRNA’dan peptit bazlı insektisitlere, mikrobiyal pestisitlerden yeni biyomoleküllere kadar inovatif bitki koruma alanındaki son gelişmelerin ele alınacağını kaydetti. Toprak, Moleküler Bitki Koruma Kongresi’ne katılan bilim insanlarının paylaşacağı bilgilerin literatür için önemli kaynak olacağının altını çizdi. Sözlerini ünlü böcek bilimci Thomas Eisner’in bir sözüyle tamamlayan Prof. Toprak, “Böcekler dünyayı miras almayacaklar, onlar zaten dünyanın sahibi. Moleküler bitki koruma felsefesi, sürdürülebilir tarım, çevre dostu haşere, hastalık ve yabani ot kontrol stratejilerine dayanır. Bu kongre de bunun için kurulmuş bir platformdur” dedi. Terzioğlu: "Sürdürülebilir verimlilik için çalışıyoruz" HEKTAŞ Genel Müdürü Hakkı Zafer Terzioğlu ise konuşmasında, geliştirdikleri sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla Türk çiftçisini, kaynakları nasıl daha verimli kullanabilecekleri ve mahsulde verimliliklerini nasıl arttırabilecekleri konusunda bilinçlendirdiklerini söyledi. Terzioğlu, “HEKTAŞ olarak tarımda sürdürülebilir verimliliği sağlayacak öncü çalışmalara imza atıyoruz. Dünyaya örnek olan tesisimizde düzenlediğimiz kongreyle geleceğin tarımına ilham verecek sonuçları kayda geçireceğiz. Yarının dünyasında sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması adına üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmek için çalışacağız” ifadelerini kullandı. Prof. Mello: "Yeni gelişmeler heyecan verici" Kongrenin açılış dersini veren Nobel ödüllü Profesör Craig Mello, son yıllarda tarımda, özellikle bitki koruma alanında yeni ufuklar açacak heyecan verici önemli gelişmeler yaşandığını belirtti. “Daha verimli tarım mümkün” diyen Mello, 2’nci Uluslararası Moleküler Bitki Koruma Kongresi’nin bu gelişmeleri tarım paydaşlarına tanıtmak için en önemli platformlardan biri olduğunu vurguladı. Katılımcıların, etkinliğe ev sahipliği yapan HEKTAŞ’ın, Tarımsal İnovasyon, Eğitim ve Deneyim Merkezi F.A.R.M.’ı deneyimlemesini önemli bulduğunu ifade eden Mello, merkezin tarım teknolojileri alanında dünyanın önde gelen kurumlarından biri olacağına yürekten inandığını sözlerine ekledi. “HEKTAŞ tarım 5.0’a yön veriyor” OYAK Genel Müdürü Süleyman Savaş Erdem de, “HEKTAŞ’ı yeniden konumlandırarak başladığımız çalışmalarla tarımda yenilikçi uygulamalara öncülük eden ve hayata geçiren bir şirketi ülkemize kazandırdık. Son yedi yılda geliştirdiğimiz yaklaşım ve bu doğrultudaki stratejik hamlelerimizle ‘Tarım 4.0’ dönüşümüne imza atan HEKTAŞ, bugün ulaştığı noktada ‘Tarım 5.0’a yön veriyor. Tarımın geleceği yalnız tarlalarda değil Ar-Ge merkezlerinde teknoloji ve bilimle belirleniyor” diye konuştu. ’’Yeni bitki koruma stratejileri geliştirmemiz gerekiyor’’ Konuşmaların ardından İhlas Haber Ajansı’na (İHA) yaptığı özel açıklamalarda, Prof. Dr. Umut Toprak, şunları söyledi: ’’Nüfus artışına bağlı olarak arazideki azalma hepimizin bildiği gerçek. Bu noktada çevreyi korurken; bir yandan spesifik stratejileri geliştirirken bir yandan da 2050’de yaklaşık 9 milyar rakamına ulaşacak olan insan nüfusunun beslenme sorunu var. Bunun yolu; araştırma, ıslah ve daha verimli çeşitlerin geliştirilmesinden geçiyor. Bitki korumanın en önemli kısıtlayıcılarından olan bitkisel zararlılar ve hastalık etmeleri ile mücadele ederek üretim düşmesini engelleyeceğiz. Bu konuda araştırmalar çok güzel meyveler veriyor, bunu konuda hızlı ilerlemenin olduğunu söyleyebilirim.’’ Tarımın geleceğine ilişkin değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Toprak, ’’Sürdürülebilir tarım günümüzde çok önemli bir kavram. Çok temel bir prensibe dayanıyor; ’’Nasıl bulduysan öyle bırak.’’ Bu çerçevede de özellikle bitkisel üretimi kısıtlayan çeşitli zararlı böcekler, hastalık etmenleri ve yabancı ot gibi problemlerle karşı karşıyayız. Bunların mücadelesinde çeşitli kimyasallar ve tarım ilaçları kullanıyor. Gittikçe hem çevre sağlığı konusunda insanların daha bilinçlenmeye başlaması hem güvenli gıda noktasında tüketicilerin önemli bir talebinin olması hem de hedef alınmayan organizmaların bu işlerden etkilenmemesi adına yeni bitki koruma stratejileri geliştirmemiz gerekiyor. Buna bağlı olarak da bitki koruma alanında çalışan hem araştırıcılar hem de firmalar acaba bu alternatifler ne olabilir? diye soruyor. Kimyasal kullanımı azaltarak bir taraftan ekosistemi başarılı şekilde yönetme adına ne gibi araç-gereçler kullanmalıyız? sorusunu uzun yıllar sordular. Doğada var olan ikili ilişkileri biraz gözlemlediğiniz zaman o ikili ilişkiler üzerinden yeni ürünler geliştirebiliyorsunuz. Kongremizde tanıtılacak ürünlerden bir tanesi; bir örümcek ile bir zararlı böcek arasındaki ilişkiye dayanılarak çıkartılan ürün. Bunun gibi birçok örnek verebilirsiniz; mikrobieller, böceklerde hastalığa yol açan spesifik hastalık etmenleri. Bunlar biyolojik mücadele ajanları olarak da kullanılabiliyor. Doğadaki ikili ilişkileri geniş yelpazede yakaladığınız anda çok güzel çözüm önerileri ile tüketicilere ve üreticilere gidebiliyorsunuz’’ şeklinde konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.