TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Tagem

AGRONEWS - Tagem haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tagem haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Samsun'da Haber

Samsun'da "Halk Elinde Anadolu Mandası Islahı Projesi" Sürüyor

SAMSUN (İHA) - Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, Halk Elinde Anadolu Mandası Islahı Ülkesel Projesi ile mandacılık sektöründe önemli gelişmeler yaşandığını, yetiştiricilerin daha bilinçli hale geldiğini ve manda ürünlerine olan talebin arttığını belirtti. Ayrıca, manda ürünlerinin ekonomik getirilerinin yükseldiğini söyledi. PROJE İLE MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ GELİŞTİRİLİYOR Proje ile ilgili olarak Tarım ve Orman İl Müdürlüğü toplantı salonunda düzenlenen Halk Elinde Anadolu Mandası Islahı Ülkesel Projesi Yürütme Kurulu Toplantısı'na TAGEM Hayvancılık ve Su Ürünleri Araştırmaları Teknik Personeli, İl Proje Lideri, Damızlık Manda Yetiştiricileri Birlik Başkanı ve ilgili personel katılım sağladı. Toplantıda konuşan Sağlam, projenin 2011 yılında Bafra, Çarşamba ve 19 Mayıs ilçelerinde başlatıldığını, ardından 2013 yılında Vezirköprü ve 2016 yılında Lâdik ilçelerinin de projeye dahil edildiğini belirtti. Sağlam, projede, saf ıslah ve seleksiyon yöntemleri kullanılarak Anadolu manda varlığının yeniden canlandırılması ve hızla azalan üretimin arttırılması hedeflendiğini vurguladı. PROJEDEN ELDE EDİLEN BAŞARILAR VE DESTEKLER Sağlam, projede elde edilen başarıları aktararak, "2011 yılından bu yana ilimizde uygulanan bu proje ile ilimizde, 2012 yılında 620 kg civarında olan süt verimi bin 278 kg'a yaklaşmıştır. Malakların doğum, 6. ay ve 12. ay ağırlıklarında artış görülmüştür. Yetiştiricilerimiz manda yetiştiriciliği ve kayıt tutma konusunda daha fazla bilinçlenmiş, manda ürünleri konusunda farkındalık ve talep artmıştır. Manda ve ürünlerinin getirisi artmış olup, örgütlü yetiştiricilik ve kazanımları daha iyi kavranmıştır" dedi. Proje kapsamında, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile belirlenen destekleme ödemeleri de devam ediyor. 2021 yılında 96 işletmeye yapılan ödeme miktarı 2 milyon 911 bin TL'yi bulurken, 2022 ve 2023 yıllarında yapılan destekleme ödemeleri de arttı. 2024 yılı için boğa ve doğuran anaç manda için 6.200 TL, doğurmayan anaç manda için 3.900 TL destekleme ödemesi yapılacağı açıklandı.

Türkiye’nin bitkisel gen çeşitliliği Tohum Gen Bankası’nda korunuyor Haber

Türkiye’nin bitkisel gen çeşitliliği Tohum Gen Bankası’nda korunuyor

Türkiye’nin bitkisel gen çeşitliliğinin geleceğe taşındığı Ankara ve İzmir’deki Tohum Gen Bankaları’nda 120 bin adet tohum artı 5 ile eksi 18 derece sıcaklığındaki özel odalarda muhafaza ediliyor. Değişen iklim şartları gıda üretimini zorlaştırıyor. Bu nedenle Tohum Gen Bankaları büyük bir önem taşıyor. Anadolu’nun biyolojik serveti Ankara ve İzmir’deki Tohum Gen Bankası’nda özenle saklanıyor. Türkiye’nin bitkisel gen çeşitliliğinin geleceğe taşındığı bu bankalarda mercimekten fasulyeye, biberden karpuza kadar binlerce ürünün tohumu özenle korunuyor. Ankara ve İzmir’deki Tohum Gen Bankasında toplamda 120 bin tohum eksi 18 ile artı 5 derecelik özel odalarda muhafaza ediliyor. Vatandaşlar, söz konusu bu bankalara, karşı ödemeli şeklinde ellerindeki tohumları gönderebiliyor. Bunun yanı sıra Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü bünyesindeki araştırmacılarda Türkiye’nin 81 il 7 bölgesine dağılarak özenle buldukları tohumları, bankalara getiriyor. Bankalarda kaydedilen tohumlar temizlenmesinin ardından çimlenme testinden geçiriliyor. Tohumlar, belirli nem ve sıcakta kurutuluyor. Çeşitli aşamalardan geçirilen tohumlar özel ambalajlarda vakumlanıyor ve eksi 18 derecelik girilmesi yasak odalarda muhafaza ediliyor. Eksi 18 derecelik odada muhafaza edilen örnekler dağıtıma kapalı. Orta dereceli muhafaza odalar ise 5 ile 8 derece arasındaki bir sıcaklığa sahip. Bu odadaki tohum örnekleri ise sadece araştırma projeleri için dağıtıma açık bırakıldı. Tohum Gen Bankası sayesinde Türkiye’nin bitki genetik kaynakları su stresi, kuraklık, hastalıklara karşı korunmuş oluyor. Ankara’daki Tohum Gen Bankası, kapılarını İHA ekibine açtı. Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Hümeyra Yaman, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de genetik kaynakların toplanması, muhafaza edilmesi ve tohum karakterizasyon çalışmalarının yıllar öncesinde başladığını ifade etti. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’nün (TAGEM) kurulduğu ilk tarihten itibaren Türkiye’nin tohum genetik kaynaklarının toplanmaya başladığını belirten Dr. Yaman, ürünlerin ıslah edildiğini ve geliştirildiğini vurguladı. Bağışçılar tohum gönderebiliyor Tohumların bankaya bağışçılardan da gelebildiğini aktaran Dr. Yaman, “Kendi bu tohumlukları çoğaltanlar var. Onlardan arkadaşlar toplama çalışmalarıyla alabiliyorlar. Bağışçılar doğrudan da gönderebiliyor. TAGEM üzerinden formları indirerek gerekli yerleri doldurarak bilgileri de girmek kaydıyla bize karşı ödemeli gönderebiliyorlar tohumlarını. Bunun yanı sıra arkadaşlarımız da toplama çalışmaları yapabiliyor” ifadelerini kullandı. Genetik materyaller koruma altında Enstitü bünyesinde tohum ıslahçısı araştırmacı personellerin olduğunu dile getiren Yaman, “TAGEM’e bağlı 50 araştırma enstitüsü var ve bunların büyük bir çoğunluğu bitki bazlı çalışan ıslahçılardan oluşuyor. Islah çalışmalarında da elde edilecek genetik materyaller yine gen bankamıza gönderiliyor ve korumaya alınıyor” diye konuştu. “Yüzde 85 çimlenme oranı isteriz” Tohumların bankaya gelmesinin ardındaki hikayeyi de anlatan Yaman, “Buraya gelen tohumlar evvela geçici kayıt numarası alır. Kayıt numarasından sonra elemeye geçer. Bir selektör hanemiz var. Selektörde hafif taneler ve o popülasyonu temsil etmeyen tohumlar ayrıştırılır. Geri kalan tohumlar çimlenme testine tabi tutulur. Bizde yüzde 85 çimlenme oranı isteriz ama her türe göre değişmekle beraber bunun çimlenme prosedürü vardır” şeklinde konuştu. Tohumların 50 ile 100 yıl saklanması için bütün prosedür uygulanıyor Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2014 standartlarına uygun bir şekilde çalıştıklarına dikkati çeken Yaman, şunları kaydetti: “Çimlenmeyi geçen her tohum daha sonra kurutma odasına alınır. Kurutma odasında 6 ile 8 hafta belli nem düzeyine inmesi sağlanır. Bu tohumların ömrünü uzatır. Yani tohumda bulunan hücreler arası sıvının bir nevi azaltılmasını sağlıyoruz. Aslında biz tohumları 50 ile 100 yıl saklanması için gerekli prosedürleri uyguluyoruz. Kurutmadan sonra biz de tohumlarımızı soğuk dolaba kaldırıyoruz. Özel presleme makinamız ve kaplarımız var. Bu kapların içine tohumları koyduktan sonra presliyoruz.” Preslenen tohumların artı 5 ile eksi 18 derece sıcaklıktaki odalara kaldırıldığını belirten Yaman, “Artı 5 derece orta dönem muhafaza odamız bizim. Orta dönem muhafaza odamız bizim dışarıya açık tohumlarımız ama burada bir yanlış algı olmasın. Dışarıya çıkarken direk çiftçiye ya da ekecek kişiye verdiğiniz bir tohumumuz yok” ifadesini kullandı. TAGEM’in tohum varlığı 120 bin Bilimsel Ar-Ge çalışmaları için sadece artı 5 derece sıcaklığındaki odalardan tohum çıkışı olabildiğinin altını çizen Dr. Yaman, “Eksi 18 derece yıllarca saklanabilen dolabımız ve kesinlikle buradan dışarıya materyal çıkışı olmuyor. Şu anda eksi 18 derecede 62 bin 686 tohumumuz bulunmakta. İzmir Gen Bankamı ile beraber TAGEM’in tohum varlığı 120 bin” dedi.

“Kullandığımız tohumların %97’si bu topraklarda üretilmektedir” Haber

“Kullandığımız tohumların %97’si bu topraklarda üretilmektedir”

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, tahıl ambarı olarak adlandırılan Şanlıurfa’da üreticilere sertifikalı tohum dağıttı. İl Tarım Müdürlüğündeki programda konuşan Bakan Yumaklı, Türkiye’nin tohumla alakalı dünyadaki ilk 10 ülkeden bir tanesi olduğunu belirtti. Şanlıurfa’nın da tohum üretiminde önemli bir pazara sahip olduğunu aktaran Bakan Yumaklı, Türkiye’de 3’üncü sırada olduğunu söyledi. Bakan Yumaklı, "Tarımsal üretimin artırılması amacıyla bütün Türkiye’de aynı anda devam eden ve her ziyaret ettiğimiz ilde de sembolik de olsa bir törenle tarımsal arazilerin kullanılmasının etkinleştirilmesine ilişkin bu programı yapıyoruz. Elbette tohum her işin başı. Türkiye’nin de tohumculukta geldiği noktayı da bu vesileyle anlatıyoruz çünkü hep doğru bilinen yanlışlar ya da yanlış bilinen doğrularla aslında Türkiye’nin tohumda, tarımsal üretimin tüm alanları olduğu gibi tohumda da kendine yeterliliği ile ilgili konularda bir kavram kargaşası oluşturulmaya çalışılıyor. Tohumculuk sektörü stratejik bir sektördür. Gıda arz güvenline ilişkin en önemli hususlarda bir tanesidir. Türkiye de tohumla alakalı dünyadaki ilk 10 ülkeden bir tanesidir. Türkiye’de yılda yaklaşık 1.3 milyon ton tohum üretilmektedir. Kullandığımız tohumların yüzde 97’si bu topraklarda üretilmektedir. Yani her 100 kilogram tohumun 97 kilogramı bu ülkede üretilmektedir. Türkiye’de kullanılan tohumların yüzde 40’ı sertifikalı tohumluk ki bu oranı artırmak üzerine çok ciddi çalışmalarımız var. Tohum firmalarımız ARGE çalışmaları neticesinde ihracatla alakalı çok ciddi bir aşamaya kaydetmişlerdir ve Dünya’nın 117 ülkesine tohum ihraç etmektedir. Türkiye’de kullanılan tohumların yüzde 40’ının TAGEM tescilli olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Şanlıurfa da önemli tohum üretim merkezlerimizden bir tanesi. Türkiye’de üretilen tohumların yüzde 9’u da Şanlıurfa’da üretilmekte” dedi. TAGEM üretiyor, TİGEM çoğaltıp Türkiye’ye dağıtıyor TAGEM’in tohumları geliştirdiğini, TİGEM’in sahadaki uygulamasını yapıp, üretip, çoğaltıp bütün Türkiye’ye dağılımını sağladığını söyleyen Bakan Yumaklı, "Şanlıurfa tohum üretiminde Türkiye’de 3’üncü sıradadır. Şanlıurfa verimli topraklarıyla, çok kadim kültürüyle önemli ve söz sahibi bir konumda. 59 firma sözleşmeli üretimde tohum üretiyor. Yaklaşık 1 milyon dekar alanda bu tohum üretimi. 12 farklı türde sertifikalı tohum üretimi Urfa’da yapılıyor. Yaklaşık 2023 yılı içerisinde 2 bin 150 tonu yurt dışına Urfa’dan ihraç edilmiş durumda. TİGEM Ceylanpınar İşletmesi Türkiye için ve Urfa için son derece önemli. TAGEM geliştiriyor tohumları, TİGEM de bu tohumların sahadaki uygulamasını yapıp, üretip, çoğaltıp bütün Türkiye’ye dağılımını sağlıyor. TİGEM biliyorsunuz Ceylanpınar’daki bu tesislerinde Türkiye’nin de en büyük tohum hazırlama tesisinde halihazırda devreye almış durumda. Bizler bu tarımsal arazilerin kullanımının etkinleştirilmesi projesinde, 2024 yılı içerisinde mercimek üretimine ilişkin tohum dağıtacağız. Soya üretimine ilişkin soya tohumları dağıtacağız ve yağlık ayçiçeği, kışlık sebze üretimi, çeltik üretimiyle alakalı da yüzde 65 ile yüzde 75 arasında değişen oranlarda hibe uygulayarak Şanlıurfa’mızda bunların yaygınlaştıracağız inşallah. Bizim öngörümüz 102 bin dekar alanda tarımsal arazilerin kullanımının etkinleştirilmesi projesinde ekilmiş olacak inşallah” diye konuştu. Konuşmanın ardından üreticilere sertifikalı tohum dağıtımı gerçekleştirildi.

Merinos koçu 150 bin liradan satıldı Haber

Merinos koçu 150 bin liradan satıldı

Koyunculuk Araştırma Enstitüsü’nün her yıl gerçekleştirdiği, Geleneksel Damızlık Koç Satış Töreni’nde satışa çıkarılan 161 koç arasından en pahalısı 150 bin liradan alıcı buldu. Koyunculuk Araştırma Enstitüsü’nün “Geleneksel Damızlık Koç Satış Töreni” gerçekleştirildi. Törene Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu, Bandırma Kaymakamı Engin Aksakal, Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın, Balıkesir İl Jandarma Komutanı Tümgeneral Nurettin Alkan, Balıkesir İl Emniyet Müdürü Hasan Yiğit, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Boz, TAGEM Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Halil Sözmen, Bandırma Orman İşletme Müdürü Faruk Tuna Yüksek, Bandırma Koyunculuk Araştırma Enstitüsü Müdürü Erdinç Veske, Bandırma Ziraat Odası Başkanı Süleyman Dönmez ve çok sayıda hayvan yetiştirici katıldı. Enstitüde yetiştirilen merinos ırkı damızlık bir koç, açık artırmada Erdekli hayvan yetiştiricisi Ceyhun Mırız tarafından 150 bin liralık rekor fiyatla satın alındı. Programda konuşan TAGEM Genel Müdür Yardımcısı Dr. İbrahim Halil Sözmen, “Bandırma Hayvancılık Araştırma Enstitüsü, köklü geçmişi ve tarımsal araştırmalar ve politikalar konularındaki tecrübesiyle Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak hayvan yetiştirme konusunda araştırma faaliyetleri yürüten öncü kuruluşlardan birisidir. Enstitümüz 1935 yılında "Merinos Yetiştirme Çiftliği" olarak kurulmuş olup 90 yıldır misyonunu sürdürmektedir. Bugüne kadar üreticilere 60 bin adet damızlık vasıflı Karacabey Merinosu teslim edilmiştir. Özellikle Karacabey (Türk) Merinosu, bölgede bir marka haline gelmiştir. Yerli ve milli üretimin günümüzde çok daha fazla önem kazandığı bir dönemde, yetiştiricilere sunduğumuz Karacabey Merinosu damızlıkları, titizlikle yürütülen ıslah çalışmaları sonucunda elde edilmiştir. Verim artışına yönelik olarak gerçekleştirilen ıslah çalışmalarına, 2016 yılından itibaren çağın getirdiği yenilikler genetik yöntemler de eklenmiştir. Verim kayıplarını önleyen, hastalıklara dirençli genetik seleksiyon yapılmış damızlıkları üretmenin haklı gurunu yaşamaktayız. Bugün burada, geleneksel hale gelen damızlık koç satış törenimizin 81. yılını kutluyor olmanın coşkusunu hep birlikte yaşıyoruz. Geçmişten geleceğe uzanan bu zorlu yolculukta heyecanımıza ortak olduğunuz için sizlere şükran duyuyor, damızlık koçlarımızın sürünüze bereket katmasını diliyor, tüm üreticilerimize şimdiden hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederek sevgi ve saygılarımı sunuyorum" dedi. Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu ise konuşmasında, Balıkesir’in tarım ve hayvancılık alanında önemli bir rolü olduğunu ifade etti. Ustaoğlu, “Enstitümüzün 81 yıllık tecrübesi ile gerçekleştirilen bilimsel araştırmalar, ülkemizin tarım ve hayvancılık politikalarına yön vermiştir.. Ülkemiz için stratejik olduğuna inandığımız böyle bir müessesenin Bandırma’da faaliyet göstermesine ayrı bir anlam kazandırıyor. İlimizde tarımsal faaliyete, hayvancılık sektörünün gelişmesine katkı sağlıyor. Ülkemizde önemli besi işletmecileri ilimizde faaliyet gösteriyor ve ülkemiz ekonomisine ciddi katkı sağlıyor. Balıkesir ilimiz Türkiye’yi doyuran il vasfının hakkıyla endinmiş bir ildir. Türkiye’de kırmızı ete olan talep her geçen gün artmaktadır. Küçükbaş hayvancılıkta yerli ırkların muhafazası ve ıslahı da çok önemlidir. Bandırma Hayvancılık Araştırma Enstitüsü bu durumda çok stratejik bir öneme sahiptir. Sağlıklı nesli oluşturmak, hastalıklara karşı dirençli ırk yetiştirmek, damızlık üretimiyle bu gibi yerlerde yetiştirmelidir. bu vesile ile hayırlara vesile olmasını diliyorum" ifadelerine yer verdi. Açık artırmada merinos ırkı damızlık bir koçu, 150 bin liralık rekor fiyatla satın alan Erdekli hayvan yetiştiricisi Ceyhun Mırız, yaptığı açıklamada, “Merinos koçlarımız çok ünlü. Aldığımız koçun şeceresine bakmıştık, takip ediyorduk. Bu koçu almak bize nasip oldu. Merinos’a bir nebze olsun faydamız olsun istedik. Erdek’te bir çiftliğimiz var. Koçumuzu damızlık olarak kullanacağız inşallah. Hayırlı olsun,” diye konuştu. Mırız’a rekor fiyata satın aldığı koç dolayısıyla, günün anısına bir plaket takdim edildi.

İklim değişikliğinin arıcılık üzerine etkileri tespit edilecek Haber

İklim değişikliğinin arıcılık üzerine etkileri tespit edilecek

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM), iklim değişikliğinin arıcılık üzerindeki etkilerini incelemek üzere proje hazırladı. "Türkiye'de İklim Değişikliğinin Arıcılık İşletmeleri Üzerine Etkilerinin Araştırılması Projesi" ile iklim değişikliğinin arıcılık üzerine sosyo-ekonomik ve kültürel etkileri tespit edilecek. Arıcılık işletmelerinin iklim değişikliğine karşı uyum ve adaptasyonunun da inceleneceği çalışma sonunda elde edilecek veriler ışığında iklim değişikliğine uyuma yönelik politika önerileri geliştirilecek. Projenin ana materyalini, Türkiye'deki 7 coğrafi bölgede arıcılık yapan işletmelerden derlenen birincil veriler oluşturacak. Söz konusu 7 bölgeyi temsilen seçilen ve aktif kovan sayısı en fazla olan 21 il (İzmir, Muğla, Aydın, Ordu, Trabzon Giresun, Adana, Mersin, Antalya, Bitlis, Van, Bingöl, Siirt, Diyarbakır, Şanlıurfa, Sivas, Konya, Ankara, Balıkesir, Sakarya ve Bursa) araştırma alanı olarak seçildi. Bu illerde faaliyet gösteren 525 işletme ziyaret edilerek veri toplanacak. Menemen Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü koordinasyonunda yürütülecek projeyi TAGEM'e bağlı 7 araştırma enstitüsü müdürlüğünden tarım ekonomisi alanında çalışan uzmanlar gerçekleştirecek. Ayrıca projeye Ankara, Muğla Sıtkı Koçman ve Van Yüzüncü Yıl üniversitelerinden öğretim üyeleri danışman olarak katkı sağlayacak. İklim değişikliğinin etkileri araştırılacak Projede işletmelerin sosyo-demografik özellikleri ortaya konulacak, araştırma bulguları ile bu özellikler arasındaki ilişkiler analiz edilecek. Görüşülen işletmelerin kovan sayıları, gezginci arıcılık lokasyonları, kullanılan arı ırkları, bunların yıl içerisindeki besleme dönemleri, bal verimleri, yaşanan problemler, kışlama ve hastalıkla mücadele dönemleri, yıl içerisindeki oğul verme davranışları, hasat dönemleri ve bu değişkenlerin mevcut durumları incelenecek. Ayrıca 10 yıl ve 20 yıl önceki durumları sorgulanarak yıllar içerisindeki değişimler iklim değişikliği açısından irdelenecek. Öte yandan işletmelerin iklim değişikliği algıları, uyum stratejileri, bu stratejilerin önündeki engeller ve iklim değişimine bağlı yaşadıkları olumsuzluklar çalışma kapsamında belirlenecek. Çalışmayla işletmelerin iklim değişikliğinin etkilerini azaltma noktasında aldıkları tedbirler de tespit edilecek. Ayrıca üreticilerin iklim değişikliğinin arıcılık işletmeleri üzerine olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik kamudan beklentileri de ortaya konulacak. Proje kapsamında bölgeler arası karşılaştırmaya da imkan sağlayacak olan ankete dayalı çalışmadan elde edilecek bulgu ve bilgilerin ilgili birimlere aktarılarak, bal arılarının sürdürülebilirliği için yeni stratejiler ve politikalar geliştirilmesine katkı sağlaması hedefleniyor. "Tarımı bir milli güvenlik meselesi olarak görüyoruz" Açıklamada görüşlerine yer verilen Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, dünya gündeminin ilk sıralarında yer alan küresel iklim değişikliğinin tarımsal faaliyetleri de etkilediğine dikkati çekti. İklim değişikliği, göç ve nüfus artışı gibi faktörlerin dünyada "yeni normal" olarak adlandırıldığının altını çizen Yumaklı, küresel iklim değişikliğinin arıcılık üzerindeki etkilerinin en aza indirilmesi amacıyla başlattıkları projenin bu kapsamda büyük önem taşıdığını belirtti. Yumaklı, projenin çıktılarının Türkiye'deki sürdürülebilir arıcılık faaliyetleri açısından yol gösterici olacağını kaydederek, "Tarımsal üretim daha önce hiç olmadığı kadar stratejik bir önem kazandı. Dolayısıyla tarımı bir milli güvenlik meselesi olarak görüyor ve AR-GE çalışmalarımızı bu doğrultuda dünyadaki yeni normale göre yürütüyoruz." ifadelerini kullandı.

Coğrafi işaretli Erdemli muzunda üretim alanları genişliyor Haber

Coğrafi işaretli Erdemli muzunda üretim alanları genişliyor

Erdemli Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Erdemli Ticaret ve Sanayi Odası'nın Türk Patent ve Marka Kurumuna yaptıkları başvuru sonucunda 18 Aralık 2020'de coğrafi işaret belgesi alan muzun üretim alanlarının artması için "Erdemli Muzu Yayım Projesi" başlatıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne (TAGEM) bağlı Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü desteğiyle yürütülen proje sayesinde, 25 dekarlık üretim alanı bu süreçte iki katından fazla artarak 55 dekara ulaştı. Tescilli Erdemli muzunda bu yıl 55 dekardan 160 ton rekolte bekleniyor. Şeker oranı düşük olduğundan diyabet hastaları tercih ediyor İlçe Tarım ve Orman Müdürü Mesut Yıldız, gazetecilere, Erdemli muzunda üretim alanlarının artırılmasına yönelik çalışmaların titizlikle yürütüldüğünü söyledi. Meyvenin bilinirliğine yönelik çeşitli çalışmalar yaptıklarını anlatan Yıldız, şöyle konuştu: "Erdemli muzu ilçe iklimine uygun ve yerel bir ürün. Şeker oranının düşük olmasından kaynaklı diyabet hastaları tarafından sıkça tercih ediliyor. Projemiz kapsamında ilk önce Erdemli muzunu yetiştiren üreticilerimizi kayıt altına aldık. Yetiştirilip satılan ürünlerin üzerine Erdemli muzu etiketi yapıştırdık. Ülke genelinde tanınırlığının artırılması için de yayım çalışmaları yürüttük. Coğrafi işaretli muzdan çeşitli pasta ve tatlı yarışmaları yaptık." Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Mustafa Ünlü de hastalıklara dayanıklı muz fidesi üretmeyi amaçladıklarını aktardı. Erdemli Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Yardımcısı Kamil Yeşilyurt, kısa zamanda ürünün rekoltesinde ciddi artışlar yakalamayı hedeflediklerini kaydetti.

Edirne'de kıl keçisi gen kaynakları korunuyor Haber

Edirne'de kıl keçisi gen kaynakları korunuyor

Trakya Üniversitesinden yapılan açıklamaya göre, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğünce (TAGEM) hayata geçirilen projenin yürütücülüğü, Keşan Meslek Yüksekokulu Müdürü ve Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süleyman Kök tarafından gerçekleştiriliyor. Proje kapsamında Edirne Damızlık Koyun Keçi Yetiştiriciler Birliğine üye 26 yetiştiricinin 5 bin 762 kıl keçisi 5 yıl incelenecek. Açıklamada görüşlerine yer verilen Kök, projeyle kıl keçisi ırkının yerli gen kaynaklarının sürdürülebilirliğinin hedeflendiğini bildirdi. Önemli bir projenin hayata geçirildiğini aktaran Doç. Dr. Kök, şunları kaydetti: "Proje kapsamında 26 sürüde 5 yıl süreyle süt verimleri yönünden seleksiyon çalışması ve aynı zamanda morfolojik açıdan tip sabitlemesi yapılacaktır. 5 yıllık süre sonunda sürünün kıl keçisi taban sürüsü tüm işletmelerde tamamen yenilenmiş olacak ve tüm hayvanların verim kayıtları belirlenmiş olacaktır. Projedeki sürüler 5 yıl sonra elit sürülere dönüştürülebilecektir. Tarım Orman Bakanlığı, TAGEM bünyesinde yürütülmekte olan diğer projelerde olduğu gibi projeye katılan yetiştiricilerin her yıl anaç keçi ve tekelerine, doğan yavrularına yıllık maddi destekte sağlanmaktadır. Proje başarılı bulunduğu takdirde 5'er yıllık sözleşmeler halinde yenilenmektedir. Projenin temel amacı, ülkemizin damızlık ihtiyacını yerli ırklardan karşılamak ve hayvansal protein kaynaklarını sürdürebilmektir."

Bakan Kirişci: Haber

Bakan Kirişci: "TAGEM, Türkiye'nin en gözde kurumudur."

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, “Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) bütün birimleriyle, enstitüleriyle ve merkezleriyle Türkiye’nin en gözde kurumu ve güzide kurumu ayrıca en büyük Ar-Ge merkezidir” dedi. Bakan Kirişci, toprak köklerine zarar veren patojenlerin verdiği zararı en aza indirerek sürdürülebilir tarımı artırmak amacıyla hizmet verecek olan Toprak Kökenli Patojenler Ar-Ge Merkezi’nin açılışına katıldı. Burada konuşan Kirişci, tarımı ve buna bağlı olarak gıdayı, asla vazgeçemeyecekleri ve bir başka şekilde ikame edemeyecekleri çok önemli bir alan olarak gördüklerini ifade ederek, “Ülkelerin geleceklerini ve bu geleceklerin kalıcı olmasını sağlayacak olan Ar-Ge’dir. Alıp kullanmak başkadır. ’Bu neden böyle oluyor, acaba böyle olabilir mi?’ demek ve bu çerçevede yürütülen çalışmalar neticesinde bu ülkenin her alanda olduğu gibi tarım alanında da gıda ile ilgili de Ar-Ge faaliyetleri hayati önemi arz eden çalışmalardır. TAGEM bütün birimleriyle, enstitüleriyle ve merkezleriyle Türkiye’nin en gözde kurumu ve güzide kurumu ayrıca en büyük Ar-Ge merkezidir. Ben bu merkezi ve TAGEM’in faaliyetlerini bu mana da önemsediğimi de belirtmek isterim. Bildiğim kadarıyla hali hazırda bu tür testlere tabi tutulabilecek bizim çeşit ve hatlarımızla ilgili merkezlerimin sayısı 5 ve bununla birlikte 6 olacak” diye konuştu. “Kendi ihtiyaçlarımızı yerli olarak karşılayabilme ve ihracat ithalat dengesi bakımından artık yüzde 95’lere geldik” Türkiye’nin tohumculuk sektöründe hızla ilerleyen ülke olduğunu dile getiren Kirişci, “Kendi ihtiyaçlarımızı yerli olarak karşılayabilme ve ihracat ithalat dengesi bakımından artık yüzde 95’lere geldik. 100’e yakın ülkeye ihracat yapıyoruz ve bu gücümüz her geçen gün daha da artıyor. Dolayısıyla Ar-Ge önemli. Nüfusumuz artıyor, sanayileşiyoruz, konut alanlarına ihtiyaç duyuyoruz, sağlık, ulaşım ve eğitim gibi hizmetler için tarım alanlarına baskı uygulanan bir süreç yaşıyoruz. 2002 yılında kişi başı 4 dekar olan arazi varlığımız, 2,8 dekara gerilemiş durumda. Nüfus projeksiyonumuza göre de önümüzdeki 30 yılda bunun 1,7 dekara düşeceğini dikkate aldığımızda elimizde toprak anlamında varlığı bulunuyor” ifadelerini kullandı. “Yıl hesabıyla kişi başına bin 313 metreküp su düşüyor” Bir diğer üretim girdisi olan su konusunda da yıl hesabıyla kişi başına bin 313 metreküp düşmesi nedeniyle Türkiye’nin su stresi kategorisinde olduğunun altını çizen Kirişci, “Bizim mutlaka nüfus artışımız, yağışlardaki azalma, doğu ve güneydoğuda aşırı sıcak geçen gün sayısının yıl içerisinde 200 güne yükselecek olması, yağışlardaki yüzde 30’luk gerileme ve su kaynaklarında da yüzde 25’lik gerileme gibi diğer etkenler, bizim su konusunda da su noktasında da su stresi altında olan ülkeler kategorisinden bu kez su fakiri ülkeler kategorisine geçeceğimiz de belli” dedi. “Yaptığımız iş son derece kutsal ve önemli bir iş” “Bakanlık olarak bazen kendi yaptıklarımızı çok küçümsediğimizi, önemsemediğimizi ve bizim için sıradanlaştığını görüyorum ve buna üzülüyorum” diyen Kirişci, sözlerine şöyle devam etti: “Yaptığımız iş son derece kutsal ve önemli bir iş. Pandemi bunun ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Rusya Ukrayna savaşı gibi jeopolitik risk daha da fazlasıyla kendini hissettirdi ve devamında da deprem gibi doğal afet nedeniyle yaşadıklarımız yine aynı şekilde gıdanın ve buna bağlı olarak da tarımın ikamesinin mümkün olmadığını bize göstermiş oldu. Teknolojiniz sizin karnınızı doyurmadığı için bir noktaya kadar bir anlam ifade etmiyor. Paranız var satın alma gücünüz yok, satın alamıyorsunuz dolayısıyla bunları mutlak suretle hepimizin bilmesinde büyük yarar görüyorum.” “Akademik dünya ile araştırma enstitüleri arasında daha sıkı iş birliği olmasını arzu ediyorum” Akademik dünya ile araştırma enstitüleri arasında daha sıkı iş birliğinin olmasını arzu ettiğini söyleyen Kirişci, “Maalesef üniversitelerimizde özellikle aynı alanda çalışanların bile kendilerine özel merkezler veya laboratuvarlar kurma çabası içerisinde olduklarını görüyorum, bunlara şahit oldum. Bunların doğru olmadığını ve bu tür harcamaların milletin ortak malı ve ortak değeri olarak israf şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini de belirtmek istiyorum” ifadelerine yer verdi. Kirişci, konuşmasının ardından Toprak Kökenli Patojenler Ar-Ge Merkezi’nin açılış kurdelesini kesti. Ayrıca Kirişci, programın sonunda hatıra fotoğrafı çektirmeyi de unutmadı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.