TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ziraat

AGRONEWS - Ziraat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ziraat haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Manisa’da istilacı kokarcaya karşı ‘Samuray Arıcığı’ salımı yapıldı Haber

Manisa’da istilacı kokarcaya karşı ‘Samuray Arıcığı’ salımı yapıldı

Manisa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün işbirliğinde kahverengi kokarca zararlısına karşı biyolojik mücadele kapsamında bin adet yumurta parazitoiti olan Samuray Arıcığı’nın doğaya salımı gerçekleştirildi. Yunusemre ilçesi Yağcılar Mahallesi Gediz mevkiinde gerçekleşen programda konuşan Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk, kahverengi kokarcanın baş düşmanının Samuray Arıcığı olduğunu söyledi. Manisa’nın ürün yelpazesinin geniş olması ve önemli ihracat ürünlerine sahip olması sebebiyle üreticilerin verim ve kalite kaybını önlemek için duyarlı olmaları gerektiğini belirten Öztürk, biyolojik mücadele kapsamında salımı yapılan Samuray Arıcığı sayesinde kahverengi kokarcanın doğada yumurtalarını parazitleyip, zararlının popülasyonunu kontrol altına almanın mümkün olduğunu ifade etti. Üretimde biyolojik mücadeleyi önemsediklerine dikkat çeken Metin Öztürk, “Biyolojik mücadele yöntemleri konusunda farkındalık sağlamak, üreticilere alternatif mücadele yöntemlerini tanıtarak kimyasal mücadeleyi azaltmak, bu vesile ile hem girdi maliyetlerini düşürmek hem de çevreyi ve toprağı korumak amacıyla ilimizde biyolojik mücadeleyi önemsiyor ve her fırsatta uygulamaya yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Bu kapsamda 2023 yılında 485 adet ve son olarak 23.02.2024 tarihinde bin adet kınalı keklik salımını gerçekleştirdik” dedi. Programa, Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk, Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürü Tevfik Turanlı, İl Müdür Yardımcısı Serdar Mersinli, Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Gökmen Kaya, Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Biyolojik Mücadele Bölüm Başkanı Bilgin Güven, Yunusemre İlçe Tarım ve Orman Müdürü Bülent Güleç, Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ve il-ilçe müdürlüğünün konu uzmanları ile üreticiler katıldı. Kahverengi kokarca hakkında; Kahverengi kokarca, tarımsal üretimde önemli ölçüde kayıplara neden olan tahripkar, istilacı ve polifag bir zararlıdır. 300’den fazla bitki türünde beslenebilen istilacı böceğin erginlerinin uzun mesafelere uçabilme yeteneğinde olması, yayılışını kolaylaştırmaktadır. Kahverengi kokarca birçok meyve ve sebze türüne zararlıdır. Başta fındık olmak üzere elma, armut, şeftali, ceviz, trabzon hurması, mısır, fasulye, domates, biber, patlıcan en önemli konukçuları arasındadır. Meyve ve sebzelerde emgi yaparak birçok ürün için verim ve kalite kaybı riski oluşturmaktadır.

Dolu ve yağmur sonrası ziraat mühendisleri sahaya indi Haber

Dolu ve yağmur sonrası ziraat mühendisleri sahaya indi

Şanlıurfa’da son günlerde yaşanan sağanak yağış, dolu ve seller nedeniyle sahaya inen ziraat mühendisleri, çiftçileri tarım sigortalarının önemi konusunda konusunda bilgilendirdi. Şanlıurfa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Şanlıurfa Ziraat Mühendisleri Odası üyeleri “Tarım Sigortalarının Önemi" ve “Antep Fıstığı Yetiştiriciliği” konularına ilişkin bilgilendirme çalışması gerçekleştiriyor. Fıstık yetiştiriciliğinin en yoğun olduğu ilçeler arasında yer alan Bozova kırsalına giden mühendisler, çiftçilerle bir araya gelerek bilgilendirme yaptı. “Tarımsal üretim sürekli risk altında olan bir sektördür” Son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle doğal afetlerin artışı nedeniyle tarım sigortalarının önemini vurgulayan Ziraat Mühendisi Mehmet Bilgin, “Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da gerçekleşen sağanak yağıştan dolayı birçok üretici zarar gördü. Bu zararın tanzim edilmesi noktasında tarım sigortaları olan üreticilerin poliçelerindeki bedelin yüzde 50’sini sigorta karşılıyor. Fakat tarım sigortaları mevcut olmayan çiftçiler bu zararı kendi ceplerinden karşılamak zorunda kalıyor” dedi. “TARSİM büyük önem arz etmektedir” Şanlıurfa’nın özellikle meyve ile sebze üretiminde ve hayvancılıkta önemli bir potansiyele sahip olduğunu vurgulayan Ziraat Mühendisi Mehmet Bilgin “Ancak başta sel baskını, dolu, don, fırtına ve aşırı yağış gibi doğal afetler olmak üzere, birçok faktör tarımsal üretimimizi tehdit etmekte, önemli verim ve kalite kayıplarına neden olmaktadır. Bu kayıpların telafi edilebilmesi için üreticilerimizin ürünlerini TARSİM kapsamında sigorta yaptırmaları büyük önem arz etmektedir. Bakanlık tarafından alınan karar gereği 2024 yılında sözleşmeli tarım yapan ve bazı hayvancılık desteklemelerinden faydalanan üreticilerimize TARSİM sigorta yaptırmalarının zorunlu hale getirilmesi planlamaktadır” ifadelerini kullandı. Çiftçilerle bir araya gelen Şanlıurfa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Ziraat Yüksek Mühendisi Mehmet Tekçe ise, “Bitkisel ve hayvansal üretimin de sigortası var. Yani neye karşılık geliyor? 100 dekarlık bir fıstığı olan çiftçinin bir dekarlık kazancının parasıyla ile 100 dekarını sigortalatması demektir. Kısaca dolu vurduğunda, sel vurduğunda, doğal afet olayı gerçekleştiğinde TARSİM o yıl elde edeceğiniz kazancın belirtilen orandaki kısmını sigorta kapsamında değerlendiriyor” diye konuştu. Şanlıurfa’da her yıl fıstık ürününün gelişme döneminde yaşanan dolu ve sağanak yağışlar nedeniyle sigortası bulunmayan çiftçiler büyük maddi kayıplarla karşı karşıya kalıyor.

Ziraat Odası Başkanı Kenar: Haber

Ziraat Odası Başkanı Kenar: "Patates fiyatlarında artış yok"

Tarımsal üretimde zam şampiyonunun patates olarak gösterilmesinin ardından Niğde Ziraat Odası Başkanı Veli Kenar açıklama yaptı. TÜİK’in fiyatı aylık en çok artan tarım ürünleri arasında yüzde 14,05 ile patatesi göstermesinin ardından açıklama yapan Niğde Ziraat Odası Başkanı Veli Kenar; patates fiyatlarının enflasyonu tetiklediğine yönelik haberlerin gerçeği yansıtmadığını, patates fiyatının 3 aydır aynı olduğunu söyledi. Kenar; ’ Enflasyon rakamlarının açıklanmasının ardından haberlerde patates fiyatlarında artış olduğu, enflasyonu tetiklediği yönünde haberler çıktı. Bu haberin doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü bizim patates satışımıza baktığımız takdirde yaklaşık üç aydır fiyatlar aynı şekilde seyrediyor. Patates 3 aydır 9 lira ile 12 lira arasında satılıyor. Bu yılbaşından önce de aynıydı bugün de aynı satılıyor. O yüzden yine seçimle birlikte her zaman olduğu gibi patatesin fiyatı yükselmiş, çiftçi daha çok kazanıyor gibi böyle bir algı oluşturulmaya çalışıyor. Bu doğru olmadığını düşünüyorum" dedi. "Adana hasadına kadar depolarda patates var" Patates stoğunda da bir problem olmadığını belirten Niğde Ziraat Odası Başkanı Veli Kenar; "Depolarımıza baktığımız takdirde her yıl olduğu gibi depolarımızda şu anda patatesimiz mevcut. Bahar dönemine yani Adana hasadına kadar elimizde patates olduğunu görüyoruz. O yüzden hiç kimse bu konuda telaşa kapılmasın. Çiftçinin malı üzerinden de böyle bir haber yapılmasını doğru olmadığını düşünüyorum" ifadelerine yer verdi.

Genç: “Havza Ziraat Odası adından söz ettiren bir yapıya kavuştu” Haber

Genç: “Havza Ziraat Odası adından söz ettiren bir yapıya kavuştu”

Havza Ziraat Odası Başkanı Coşkun Genç, odalarının 9 yıl içerisinde gerek hizmet binası gerekse ekipman ve tesis bakımından adından söz ettiren bir yapıya kavuştuğunu söyledi. 2015 yılından bu yana Havza Ziraat Odası Başkanlığı görevini yürüten Coşkun Genç, 9 yıllık süreci değerlendirdi. Havza Ziraat Odasının 9 yıl içerisinde gerek hizmet binası gerekse ekipman ve tesis bakımından adından söz ettiren bir yapıya kavuştuğunu ifade eden Genç, “2015 yılında üyelerimizin teveccühü ile yönetim kurulunda bulunan arkadaşlarım ile birlikte görevi devraldık. Göreve geldikten sonra ilk önceliğimiz odamızın fiziki ortamını yenilemek ve her zaman her şeyin en iyisine layık olan çiftçilerimize yakışır modern bir görümüme kavuşturduk. Ardından çiftçilerimize daha kaliteli ve hızlı hizmet sunabilme adına odamızda on-line işlemleri aktif hale getirdik. Yine odamız muhasebesinde online işlemelere entegre ettik. Bunların yanı sıra çiftçilerimizin faydalanabileceği toplantı odası, ilaç satış bölümü, tohumluk ve sıvı gübre satışı ile diğer birimlerimizde gerekli düzenlemeleri yaparak çiftçilerimizi hak ettikleri hizmet ile buluşturduk” dedi. Coşkun Genç ilçe çiftçisinin kullanımı ve bölgede danelik ve yemlik mısır ekim alanlarını arttırmaya yönelik çalışmalar yaptıklarını belirterek, "Bu kapsamda ilçemize iki tesis kazandırdık. İlk olarak yemlik silajlık mısır paketleme tesisimiz kurduk ve faaliyete aldık. Ardından ülke ekonomimiz için önemli olan danelik mısır ekim alanını arttırmak amacı ile mısır kurutma tesisimiz kurarak çiftçilerimizin hizmetine sunduk. Odamızda 3 mühendisimiz ve 3 personelimiz ile çiftçilerimizin hizmeti için yönetim kurulu üyelerimiz ile çalışmaktayız" diye konuştu. Başkan Genç, “Mühendislerimiz mahalle mahalle vatandaşımızın talepleri doğrultusunda ziyaretler düzenlemekte olup bunun karşılığında herhangi bir ücret talep edilmemektedir. Göreve başladığımız günden bu zamana geçen süreçte üyelerimizden aldığımız güç ve cesaretle yatırımlarımızı tamamladık. Olmaz denileni yaparak birçok yeniliği ilçemize ve üyelerimize kazandırdık. Şuan oluşturduğumuz SMS sistemi aynı anda binlerce çiftçimize hızlı bir şekilde ulaşmaktayız. Geçen süreçte odamızın kaynaklarını odamıza yeni imkanlar sağlamak için kullandık. Samsun ilçeleri arasında üye ve imkan sayısı bakımından çok üste olan odalarımız arasında yatırıma en önem veren bir konuma geldik. Havza’da sunulan birçok hizmet diğer ilçelerimizde sunulmamaktadır. Bu başarıyı üyelerimizin hakkını koruyarak ve onlardan aldığımız cesaret ile yapılan yatırımlar ile sağladık” ifadelerini kullandı.

TZOB Başkanı: “SGK primleri ödenebilir seviyeye çekilmeli” Haber

TZOB Başkanı: “SGK primleri ödenebilir seviyeye çekilmeli”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “SGK primleri daha makul ve ödenebilir seviyeye çekilmeli, prim ödeme gün sayısı 15 güne indirilmelidir. Diğer sigortalılar 7 bin 200 gün, yani 20 yıl prim ödemesi yaparak emekli olabiliyorken, üreticilerimiz 9 bin gün yani 25 yıl prim ödeyerek emekli olabiliyor. Bu hakkaniyetsizlik bir an önce giderilmelidir” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2 Ocak 2024 tarihinde başvurusu sona erecek olan Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) ve açıklanan yeni asgari ücret sonrası belirlenen tarım BAĞ-KUR primleri hakkında çaçıklama yaptı. 1 Eylül 2023 tarihinde başlayan 2023-2024 tarımsal üretim dönemi Çiftçi Kayıt Sistemi başvurularının 2 Ocak 2024 tarihinde sona ereceğini hatırlatan Bayraktar, “Ziraat odalarımızda aktif olan çiftçilerimiz, arazi beyanında ve ek belgelerinde değişiklik olmayan üreticilerimiz ÇKS başvurularını e-Devlet üzerinden yapabiliyor. Ancak üretim yaptığı arazi beyanı ve ek belgelerinde değişiklik olan üreticilerimizin ÇKS Yönetmeliği gereği ziraat odasından alacakları ‘Çiftçi Belgesi’ ve istenen diğer belgelerle Tarım ve Orman İl/İlçe müdürlüklerine şahsen başvuru yapmaları gerekiyor.” Türkiye’de ÇKS kayıt şartlarını yerine getiremeyen yaklaşık 8,24 milyon hektar tarım arazisini işleyen üreticilerin her yıl desteklerden mahrum kaldığını belirten Bayraktar, “Gıda güvencesinin sorgulandığı, iklim değişikliğiyle birlikte gelecekte tarımsal faaliyetlerin daha da zorlaşacağının beklendiği bir ortamda ÇKS Yönetmeliği’ndeki kayıt şartları nedeniyle üretim yapan üreticilerimizin destek alamamasının kabul edilemez olduğu Birliğimizce her fırsatta dile getirildi” diye konuştu. 2023 yılında Tarım ve Orman Bakanlığının üreten ve üretmek isteyen çiftçilerin sesini duyduğunu belirten Bayraktar, 18 Kasım 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ÇKS Yönetmeliği değişikliğiyle kayıt şartlarının düzenlendiğini ve miras ile intikal sorunları nedeniyle tarım yapılamayan arazilerin işlenerek kayıt altına alınmasının önünün açıldığını aktardı. 18 Kasım 2023 tarihinden itibaren yeni arazilerin ve çiftçilerin kayıt işlemlerinin yoğun bir şekilde devam ettiğini vurgulayan Bayraktar, “2024 yılı ÇKS başvurularının bitmesine kısa bir süre kaldığı için bugünlerde yoğunluk daha da arttı. Ziraat odalarımız kalan sürede ÇKS kayıtlarının tamamlanamayacağını söylüyor. Öngörülen 3 milyon hektar yeni tarım alanının kayıt altına alınabilmesi ve üreticilerimizin destek alabilmeleri için başvuru süresinin 1 ay uzatılması gerekiyor” ifadelerine yer verdi. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, açıklanan brüt asgari ücretle beraber üreticilerin tarım BAĞ-KUR primlerinin de yüzde 49 oranında arttığını belirterek, şöyle konuştu: “4 bin 628 liradan 6 bin 900 lira 86 kuruşa, prim borcu olmayan çiftçilerimize verilen hazine teşviki ile tarım BAĞ-KUR primi 3 bin 957 lira 28 kuruştan 5 bin 900 lira 74 kuruşa ulaştı. Tarım BAĞ-KUR prim artışı üretici fiyat artışlarının üzerinde gerçekleşti. Artan prim tutarları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı tarım BAĞ-KUR sayısı her geçen yıl azalıyor. SGK verilerine göre 2021 yılında 1 milyon çiftçimiz kayıtlı iken, bu yıl 500 binin altına geriledi.” “SGK primleri daha makul ve ödenebilir seviyeye çekilmeli” SGK primlerine de dikkati çeken Bayraktar, “SGK primleri daha makul ve ödenebilir seviyeye çekilmeli, prim ödeme gün sayısı 15 güne indirilmelidir. Diğer sigortalılar 7 bin 200 gün, yani 20 yıl prim ödemesi yaparak emekli olabiliyorken, üreticilerimiz 9 bin gün yani 25 yıl prim ödeyerek emekli olabiliyor. Bu hakkaniyetsizlik bir an önce giderilmelidir. Muafiyet belgesi ile gelirinin düşük olduğunu belgeleyerek prim ödemesini durduran çiftçilerimizin muafiyette geçen sürelerin borçlandırılması sağlanmalıdır” açıklamalarında bulundu.

“2023 yılının ilk 10 ayında ithalat 20,4 milyar dolara yükseldi” Haber

“2023 yılının ilk 10 ayında ithalat 20,4 milyar dolara yükseldi”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “2020 yılının ilk 10 ayında 12,1 milyar dolar tarım ve gıda ürünü ithalatı yapılırken 2023 yılının aynı döneminde ithalat 20,4 milyar dolara yükseldi” dedi. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar Yerli Malı Haftası ile ilgili açıklamalarda bulundu. “Yerli malı haftası bize ithal ürünler yerine eşsiz coğrafyamızda yetişen kendi ürettiğimiz ürünlerimizi tanımamızı ve tasarrufun önemini hatırlatıyor” diyen Bayraktar, “Yerli malının önemi tüm dünyada giderek artan gıda milliyetçiliğiyle kendisini gösteriyor. Geçmiş yıllarda üretmenin, ülkemizde üretileni tüketmenin, ürettiğini tüm dünyaya tanıtmanın önemi yerli malı haftasında daha fazla vurgulanıyordu. Bugün ise dünyada ülkeler gıda milliyetçiliğine vurgu yapar hale geldi. Gıda ve tarım ürünlerinin stratejik önemi tüm dünyada artarken, gıdaya erişim gün geçtikçe zorlaşıyor. Birleşmiş Milletler, 2022 yılında dünya üzerinde yaklaşık 783 milyon insanın açlıkla mücadele ettiği açıkladı” ifadelerini kullandı. Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti: “Küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılında tahıl fiyatlarında yüzde 29’a varan oranda artış yaşanmasının muhtemel olduğu ve bu durumda dünya üzerindeki milyonlarca kişinin daha açlık riskiyle karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor. Dünyada açlıkla mücadele devam ettiği halde ne yazık ki açlık çeken ve yetersiz beslenen insan sayısı azalmıyor. Açlığı yok edemediğimiz gerçeğinin yanı sıra bir tarafta da gıda kayıpları ve gıda israfıyla karşı karşıyayız. Dünya çapında tüketicilere sunulan gıdanın yaklaşık yüzde 17’sine tekabül eden 1 milyar ton gıda çöpe atılıyor. Dünyada son dönemde yaşanan salgın, iklim değişikliği, savaşlar ve oluşturduğu ekonomik krizler gıda üretimiyle fiyatlar üzerinde olumsuz etki oluşturdu. Bu süreçte kendini gösteren gıda milliyetçiliği, ülkelerin ihracat yasakları getirerek gıda stoklamalarına neden oldu. İklim değişikliğinin getirdiği belirsizlikler, ülkeler arası bitmek bilmeyen savaşlar önümüzdeki süreçte gıda üretimi ve tarım sektörünün önemini daha fazla koruyacağını gösteriyor” “15 tarım ürünü AB coğrafi işaret tescili aldı” Türkiye’nin dünyada, sebze, meyve başta olmak üzere hem çok sayıda tarım ürününde ilk sıralarda yer aldığına ve ürün çeşitliliğiyle öne çıktığına vurgu yapan Bayraktar, “Türkiye; fındık, kiraz, incir, kayısı ve ayva üretiminde dünyada birinci, elma, Antep fıstığı, karpuz, kavun, salatalık, keçiboynuzu üretiminde dünyada ikinci, mandalina, çilek, armut, vişne üretiminde dünyada üçüncü sıradadır. Daha birçok üründe dünya üretiminde ilk 10’dadır. Fındık, kuru kayısı, kuru incir ve nohut ihracatında dünyada lider konumdayız. Taze kayısı, mandalina ve ayva ihracatında dünya ikincisi, limon, mercimek ve kiraz ihracatında üçüncüsüyüz. Ülkemizin 2023 yılı itibarıyla bal, et ürünleri, süt ürünleri, meyve, sebze, mantar, peynir, tütün, tereyağı dahil katı ve sıvı yağlar kategorilerinde toplam 452 coğrafi işaretli tarım ürünü vardır. Bu ürünlerden 15 tarım ürünü AB coğrafi işaret tescili aldı. AB’den coğrafi tescil almış son iki ürün ise Ayaş domatesi ve Ezine peyniridir. Üreticinin ürettiği ürüne değer katmak, dünyaya tanıtımını yapmak, ülke markası oluşturmak adına coğrafi tescilli ürün sayısının artması önemlidir” diye konuştu. “2023 yılında ithalat 20,4 milyar dolara yükseldi” Türkiye’nin tarımsal ürün üretimi ve çeşitliliği bakımından avantajlı bir ülke olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Türkiye’nin tarım ve gıda ürünleri ithalatı, ihracatından fazla artıyor. 2020 yılının ilk 10 ayında 12,1 milyar dolar tarım ve gıda ürünü ithalatı yapılırken 2023 yılının aynı döneminde ithalat 20,4 milyar dolara yükseldi. Son üç yıllık dönemde tarım ürünleri ihracatı yüzde 50 oranında artarken ithalat yüzde 68,2 oranında arttı. Üretim açığımız olan ürünlerde destek ve teşvikler artırılarak yerli üretim artırılmalı, yerli malı kullanılmalıdır. Okullarda çocuklara yerli ürünlerin tüketiminin önemi öğretilmeli, tutumlu ve tasarruflu olma bilinci aşılanmalıdır. İthal ürünlere olan ilgilinin yerli ürünlerimize duyulması için bilgilendirme ve tanıtım çalışmaları yapılmalı ve yerli malların görünürlüğü artırılmalıdır. Ülke olarak milli bir bilinçle hareket etmeliyiz. Bu bilinçle vatandaşlarımız ne kadar çok yerli ürün kullanırsa, taleple birlikte üretimimiz artar ve ithal ürünlere olan ihtiyaç azalır. Çiftçilerimiz gece gündüz demeden çalışıyor ve üretiyorlar. Bu ürünler kendi milli servetimiz, yerli ürünlerimizdir. Halkımız bu ürünleri gönül rahatlığıyla alıp tüketmeli ve yerli ürünlerimize sahip çıkmalıdır” şeklinde konuştu.

Ziraat Fakültesinden organik ürünler Haber

Ziraat Fakültesinden organik ürünler

Samsun’da Ziraat Fakültesi bünyesinde hayvansal ve tarımsal uygulama alanlarında AR-GE ve proje amaçlı yetiştirilen organik ürünler, vatandaşlar tarafından sevilerek tüketiliyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi öğrencileri bu hayvansal ve tarımsal alanlarda hem ürün yetiştiriyor hem de uygulama fırsatı yakalıyor. Elde edilen ürünler ise OMÜ logosu altında üniversitenin içinde bulunan satış ofisinde satışa çıkıyor. Ziraat Fakültesi bünyesinde hayvansal ve tarımsal uygulama alanlarında yetiştirilen; süt, yoğurt, ayran, dondurma, bal, yumurta, bıldırcın yumurtası, meyve fideleri, kivi, kiraz, domates, biber, kestane gibi ürünler satılıyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan ve uygulama alanlarında üretilen ürünleri tanıtan Ziraat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Umut Sami Yamak, “Ziraat fakültesi olarak alanında söz sahibi akademik kadromuz ve fiziki imkânlarımız ile nitelikli ve donanımlı öğrenciler yetiştirmek, bilimsel araştırmalar ve uygulamalarla ön plana çıkmak için çalışmalar yapıyoruz. Fakültemizde öğrencilerimize uygulama laboratuvarı, sera, tarımsal araştırma ve uygulama alanları ile öğrendikleri bilgilerin pekiştirme imkanı sunuyoruz. Çok uzun yıllardır uygulama alanlarında faaliyet gösteriyoruz. Bafra ilçesinde 900 dönümlük bir arazimiz mevcut. Bu arazide fakültemizdeki hayvanlar için yem üretiyoruz. Öğrencilerimiz teorik derslerinin yanında bu alanlara giderek mesleklerinin uygulama boyutunu kavrıyor. Bizim açımızdan uygulama alanlarının en büyük avantajı, öğrencilerin bu alanlara gidip gözlem yapması oluyor” dedi. “Ürünlerimiz vatandaşlar tarafından sevilerek tercih ediliyor” Zooteknik Bölümü öğrencilerinin uygulama ve araştırma yaptıkları Kurupelit Kampüsünde büyükbaş, küçükbaş, kanatlı hayvan birimlerinin olduğunu söyleyen Dekan Yardımcısı Yamak, “Aynı zamanda gelir elde ettiğimiz ve devamlı olarak üretilen ürünlerimiz var. Günlük 2 bin 500 ile 3 bin arasında yumurta üretiyoruz. Kurupelit Kampüsümüz içerisinde 18 tane seramız bulunuyor. Bu seralarda genellikle öğretim üyelerinin gerçekleştirdiği lisansüstü çalışmalardan elde edilen; domates, salatalık, biber gibi bostanlık ürünlerden oluşuyor. Bu ürünler mevsimine bağlı olarak satışa sunuluyor. Ürünlerimiz vatandaşlar tarafından sevilerek tercih ediliyor. Sürekli olarak ürettiğimiz diğer ürünler ise yoğurt, ayran ve bıldırcın yumurtası gibi doğal elde edilen ürünlerdir” diye konuştu. Ticari kaygı gütmediklerini ve ürünlerden verimli sonuçlar aldıklarını dile getiren Prof. Dr. Umut Yamak, “Ticari olarak kar gütmediğimiz için uygulama alanlarından elde edilen ürünlerden fakültemizin ihtiyaçlarını karşılayacak küçük gelirler elde ediyoruz. Elde edilen ürünlerin değerlendirilmesi açısından uygun fiyatla satışa sunuyoruz. Vatandaşların ekonomik, doğal ve kaliteli olan ürünlerimize yoğun ilgi var. Talep görmek bizi mutlu ediyor” şeklinde konuştu.

Şanlıurfa’da Türk mühendisler yerli ve milli tohum geliştirdi Haber

Şanlıurfa’da Türk mühendisler yerli ve milli tohum geliştirdi

Şanlıurfa’da mevsim şartlarına ve hastalıklara karşı dayanıklı 9 çeşit ekmeklik, 6 çeşit makarnalık buğday ile 5 çeşit arpa tohumu ıslah edilerek tescillendi. Şanlıurfa’da GAP Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (GAPTAEM) tarafından 21 yılda geliştirilen ve tescillenen 20 buğday çeşidiyle dekar başına yaklaşık bir ton verim elde ediliyor. Türkiye’de tahıl üretiminin en fazla yapıldığı kentlerin başında gelen ve Buğdayın anavatanı olarak kabul edilen Şanlıurfa’da, yerli tohumlardan geliştirilen ekmeklik ve makarnalık 15 buğday çeşidi, yüzde 50’ye varan verimiyle ambarları dolduracak. Islah edilerek tescil edilen yerli 20 farklı tohum arasında 9 çeşit ekmeklik, 6 çeşit makarnalık buğday ile 5 çeşit arpa tohumu yer alıyor. Türkiye genelinde Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı 12 Araştırma Enstitüsünde arasında yer alan ve 2002 yılından bu yana bölge ürünlerinin verimliliği ve çeşitliliğine katkı sunmak amacıyla faaliyet yürüten GAPTAEM mühendisleri, yerli tohumların ıslahı ve geliştirilmesi için çalışmalar yürütüyor. Yerli tohumları melezleyerek 21 yılda Güneydoğu’nun tüm zorlu iklim şartlarında sıcaklık, kuraklık ve hastalıklara dayanıklı en fazla verim sağlayan ekmeklik Polathan, Edessa, Cudi 63 ve Başak ile makarnalık İlkhan gibi 15 buğday çeşidi geliştirildi. Buğdayın anavatanı olarak kabul edilen Şanlıurfa’nın bereketli topraklarında ekilen buğday çeşitlerinin un ve makarna sanayisine büyük katkı sunması bekleniyor. Düzenlenen etkinlikte yerli ve milli tohumun önemine dikkat çeken Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu, “Şu anda yukarı Mezopotamya’nın en verimli ovalarının bulunduğu Harran Ovasının tam göbeğindeyiz. Bu bölgede GAP tarımsal araştırma enstitümüz çok sayıda buğday tohumu geliştirmiş, neden? Gelecekte dünyanın en büyük sorunlarından bir tanesi açlık ve buna bağlı olarak göç ve farklı krizler, işte bu açıdan tohum çok önemlidir. Tabi ki GDO’lu tohumlar yapılıyor. Buna benzer dikey seralar geliştiriliyor, buna benzer topraksız tarım düşünülüyor ama güvenli ve sağlıklı yaşam için işte bu yerli tohumların bu topraklardan üretilmesi gerekiyor. Bu açıdan yapılan bu araştırma sonuçlarının geleceğimiz için çok ayrı bir önemi var. Şu anda üzerinde bulunduğumuz topraklar dünyanın hiçbir yerinde yok. İşte bu toprakları çok iyi korumamız gerekiyor. Bölgedeki topraklar küresel ısınmadan ve çölleşmeden en çok etkilenecek topraklardır. Bilimsel araştırmalarda, bu toprakların daha az etkilenmesi için ve gelecek nesillere taşınması için araştırmalar yapıyoruz ve bunu çiftçilerimizle paylaşıyoruz. 1860 yılında Osmanlı İmparatorluğu zamanında dekara verim 50-60 kilogrammış. Şimdi ise bin kilogram yani bir tondur. İşte 20 kat artmış. Verim 20 kat artmış. İşte bu ziraat mühendislerinin başarısıdır. Araştırma mühendislerin başarısıdır. Ziraat mühendislerinin başarısıdır. Bunu bu seviyede yaygınlaştırabilirsek üreticilerimize, çiftçilerimize bizim için şu an yeterli olacaktır. Şu anda bölgede ortalama buğday verimimiz, sıvı tarımda dekarda 500-600 kilogram seviyelerindedir. Eğer biz bunu bin kilograma çıkarabilirsek mükemmel olacaktır. Şu anda Türkiye’de 20 milyon ton buğday ülke gıda ihtiyacını karşılıyor. Yakın bir gelecekte bu rakam bizi kurtaramayacaktır. İşte bu nedenle bu tür ıslah edilmiş sertifikalı tohumları milli bir güç olarak kullanmamız gerekiyor, yaygınlaştırmamız gerekiyor" dedi. GAPTEAM buğday ıslah biriminde çalışan Ziraat Mühendisi Ali İlkhan, yerli ve milli tohumları geliştirmeye devam ettiklerini belirterek, “Türkiye’de 49 tane araştırmacı enstitüsü var ama buğdayda çalışan 12 tane araştırma enstitüden bir tanesi burasıdır. 2002 yılında başlayan buğday ıslah çalışmalarımız bugün 21 yıl sonra 20 çeşide ulaşmış durumdadır. Şu anda elimizde 9 tane makarnalık, 6 tanede ekmeklik buğday çeşidimiz var. Bunun yanı sıra 5 tane de arpa çeşidimiz var. Kendi melezlerimizle ortaya çıkardığımız buğday çeşitlerini bugün milli tohumda Türkiye yüzyılı çerçevesinde çiftçilerimize, sanayicilerimize tohum işiyle uğraşan insanlara sunmak için bugün bu etkinliği düzenledik. Bizim yerli tohum çeşitlerimizin Harran Ovasının sıvı tarımına, dekarda bir tonu zorlayan verimleri var. Yine kuru tarımda da 400-450 kilogram alabildiğimiz çeşitlerimiz var. Çeşitlerin, hastalığa, soğuğa ve sıcağa karşı her birinin ayrı ayrı özelikleri var. Yine bu çerçevede komşu ülkelerden Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Sudan’da ve Somali’de çeşitlerimiz üretilmektedir. Bizim hedefimiz tamamen yerli ve millidir” ifadelerini kullandı.

TZOB'un 28'inci Olağan Genel Kurulu başladı Haber

TZOB'un 28'inci Olağan Genel Kurulu başladı

TZOB'un 28'inci Olağan Genel Kurulu, Ankara Anadolu Hotels Esenboğa Thermal Otel'de başladı. Üç gün sürecek genel kurul kapsamında 81 ilden gelen 316 delege oy kullanacak. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Genel Kurul'un açılışında yaptığı konuşmada, bugünün 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan Milli Mücadele'nin 104. yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, "Bu vesileyle başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere Kurtuluş Savaşı'mızın tüm kahramanlarını ve bu ülke için canlarını feda eden bütün şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Başta çiftçilerimiz olmak üzere tüm vatandaşlarımızın 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutluyorum." dedi. Bayraktar, TZOB'un ve ziraat odalarının 3 binin üzerinde personel, yüzlerce ziraat mühendisi, veteriner hekim, tekniker, teknisyenle hizmet verdiğini dile getirerek, bugün ziraat odalarının pek çoğunun modern hizmet binalarına ve makine parklarına sahip olduğuna dikkati çekti. "1 milyon çiftçi eğitildi" Tarımın bütün paydaşlarıyla işbirliği halinde eğitim çalışmaları yapıldığını belirten Bayraktar, şu değerlendirmede bulundu: "Tarım danışmanlarımızla, teknik elemanlarımızla çiftçimize sahada birebir eğitim ve danışmanlık hizmeti veriyoruz. Bu manada, 1 milyon çiftçi eğitildi, 200'ü aşkın kırsal kalkınma projesi gerçekleştirildi. Hedefimiz de çiftçilerimizin refahını yükseltmektir. Milli gelirden çiftçimizin daha fazla pay almasını sağlamaktır." Bayraktar, son zamanlarda şiddetini artıran doğal afetlerden ve ekonomik çalkantılardan sonra tarımın günümüzde sadece stratejik değil aynı zamanda hayati öneme sahip bir sektör haline geldiğine işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu: "Gelinen bu noktada gıda güvencesinin sağlanması her ülke için en öncelikli hedeflerden biri haline gelmiştir. Çünkü gıdaya ulaşımda sıkıntılar daha fazla artmıştır, gıda pahalanmıştır. Üreticilerimizin maliyetleri artmış, tarımsal üretim yetersizliği arz açıklarını artırmaya başlamıştır. Bu ortamda üreticilerimiz 85 milyonluk ülke nüfusuna gıda sağlamakla kalmıyor, 5 milyonu aşkın sığınmacı, mülteci ve yabancıyı, 45-50 milyon turisti de besliyor. Tarım sektörü, 30 milyar dolar ihracat geliri sağlayarak kronik açık veren ekonomimizde 6,7 milyar dolar dış ticaret fazlası veriyor. Gayri safi yurt içi hasılaya yüzde 6,5 katkıda bulunuyor, 5 milyon insana doğrudan iş sağlıyor. Ekonominin hemen tüm sektörlerinin katma değer ve istihdam yaratmasına yardımcı oluyor, krizlerde ise ekonomik ve sosyal açıdan tam bir tampon vazifesi görüyor. Artık onların kıymetini bilmemiz lazım, birikmiş sorunlarını bir an önce çözmemiz gerekiyor." "Acil olarak açık sistemlerden kapalı sulama sistemlerine geçilmeli" Kovid-19 salgını sürecinde tarım ve gıda sektörünün öneminin gıda güvencesi açısından daha net anlaşıldığını ifade eden Bayraktar, son yıllarda doğaya ve çevreye verilen zararın yanında küresel ısınmanın da artmasıyla doğal afetlerin insana, tarıma, sanayiye ve dolaylı olarak tüm sektörlere zarar vermeye devam ettiğini söyledi. Bayraktar, Türkiye'nin Akdeniz çanağında küresel ısınmadan en kötü etkilenen ülkelerin başında geldiğini belirterek, önlem alınmazsa su kaynaklarının hızla kuruyacağını ve gıda güvenliğinin tehlikeye gireceğini dile getirdi. Su yönetimi politikalarının hızla hayata geçirilmesi ve mevcut sistemin değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Bayraktar, "Acil olarak açık sistemlerden kapalı sulama sistemlerine geçilmeli, daha az su isteyen kurak bölgelerin ekolojisine uygun ürünlerin yetiştirilmesi teşvik edilmelidir. Yağmur suyunun toplanması ve gri suyun stratejik olarak yeniden kullanılması su tüketimini azaltacaktır." diye konuştu. Deprem bölgesindeki üreticilerin desteklenmesi çağrısı Kastamonu, Adıyaman ve Şanlıurfa'da yaşanan sel felaketleri ile Elazığ ve 11 ili kapsayan deprem felaketlerinin önemli ölçüde can ve mal kayıplarına yol açtığını hatırlatan Bayraktar, şunları kaydetti: "Tarımsal üretimde, tarım ve gıda ihracatımızda önemli bir paya sahip olan 11 ilimizde depremin yaraları sarılmaya devam edilirken, bitkisel üretim sezonuna da yoğunlukla başladığımız bugünlerde bölgedeki üreticilerimiz daha çok desteklenmelidir. Başta makine ve ekipmanlar olmak üzere kullanacakları girdiler eksiksiz sağlanmalı, tarımsal faaliyetlerde üreticilerimizi geri getirecek ve istihdam sağlayacak önlemler alınmalıdır. Depremde yıkılan tarımsal sanayi işletmeleri en geç hasat sonuna kadar üretime hazır hale getirilmelidir. Tarım arazilerinin imara açılmasının önüne geçilmelidir. Gelecek nesillere üretim yapmak üzere bırakacağımız verimli toprakları imara açarak ülkemizin gıda güvencesini tehlikeye atmayalım. Toprağın altını unutmayalım. Toprak kurullarında gerekli hassasiyet gösterilmeli, kamu yararı ilkesi suistimal edilmemeli ve topraklarımız imara açılmamalıdır." KDV ve ÖTV'de indirim talebi Bayraktar, üreticiler açısından özellikle 2021-2022 sezonunun tarımsal girdi kullanımı açısından zorlu geçtiğini vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu: "Tarımsal girdilerden gübre fiyatlarındaki artışlar yüzde 400'leri aşarken, mazot fiyatlarındaki artışlar yüzde 250'leri geçti. Zirai ilaç ve yem fiyatlarındaki artışlar yüzde 100'ü aşarken, elektrik fiyatlarında yüzde 140 artış görüldü. Büyük oranda dışa bağımlı olduğumuz gübre, zirai ilaç, yem ham maddeleri ve mazottaki yüksek fiyat artışları nedeniyle çiftçilerimizin bir kısmı girdi kullanımını azalttı. Haliyle verim düştü. Verim düşüklüğü ve girdi fiyatlarının yüksekliği maliyet artışlarını getirdi. Neticede ürün fiyatları arttı. Çiftçimizin tarlada kalabilmesi için temel girdi fiyatları makul düzeylere çekilmelidir. Mazotta KDV ve ÖTV'de, diğer girdi fiyatlarında da KDV'de indirim yapılmasını istiyoruz." Bayraktar, kredi kullanırken tarım sigortası yapma zorunluluğu, hayat sigortası, komisyon ücreti, ipotek ve benzeri masraflar ile kredi maliyetinin hızla artıyor olması ve Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) şartı aranmasının çiftçilerin devlet desteğinden faydalanmasını engellediğini söyledi. Cumhuriyet'in 100'üncü yılı olan 2023 yılı için 150 milyar dolarlık hasıla, 40 milyar dolarlık ihracat, göçmenlerde de dahil olmak üzere, artan nüfus ve turisti besleme hedeflerinin belirlendiğine değinen Bayraktar, "2023 yılı destek bütçesi Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 0,39'u oranında 54 milyar lira olarak planlandı. Kanuna göre 2023 yılı destek bütçesinin 138 milyar lira olması gerekiyordu. Bu miktar 30 milyar dolar ihracat geliri ve her mevsimde halkına gıda sağlayan Türk çiftçisi için çok değildir." ifadelerini kullandı. "Prim ödeme gün sayısı düşürülmeli" Bayraktar, üreticilerin emeklilik şartlarına da değinerek bu konudaki taleplerini şöyle sıraladı: "Diğer sigortalılar 20 yıl prim ödemesi yaparak emekli olabiliyorken, üreticilerimiz 9 bin gün yani 25 yıl prim ödeyerek emeklilik hakkı kazanıyor. Bu hakkaniyetsizlik giderilmeli, prim ödeme gün sayısı düşürülmelidir. Ayrıca çiftçilerimizin halen ödemekte oldukları prim borçları çok yüksek olduğundan, üyelerimiz ödeme zorluğu çekiyorlar. Sosyal Güvenlik Kurumu primleri daha makul ve ödenebilir seviyeye çekilmelidir. Muafiyet belgesi ile gelirinin düşük olduğunu belgeleyerek prim ödemesini durduran çiftçilerimizin muafiyette geçen süreleri borçlandırılmalıdır. Tarım Bağ-Kur primi durdurulan çiftçilerimiz yapılandırma ile ihya kapsamına alınmalıdır. Üreticilerimizin emeklilik başvuruları sırasında ortaya çıkan usul eksikliklerinden dolayı ziraat odalarına uygulanan idari para cezalarına af getirilmelidir. Çiftçilerimizin bu konudaki kayıplarının telafisi sağlanmalıdır." Bayraktar, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için üreticilerin refah payının gözetilerek maliyetlerini karşılayacak alım fiyatlarının ivedilikle açıklanması gerektiğini sözlerine ekledi. Genel Kurul, 21 Mayıs'ta gerçekleştirilecek yönetim kurulu üye seçimiyle sona erecek.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.